Bu hafta dış basında dikkat çeken haberlerden biri Alexandr Dugin’in kızının öldürülmesi oldu.

Rusya Dugin’in kızının planlı bir şekilde öldürüldüğünü açıkladı.Bu açıklama önemliydi çünkü net bir şekilde suikast olduğunun altını çiziyordu.
 
Birçok uzmanın tanımına göre Alexandr Dugin!in Putin'in beyni olduğu söyleniyordu.
Alexandr Dugin Uluslararası Avrasya Hareketi lideri… 20 sene önceki öngörülerinin de şu an çıktığını görebiliyoruz.
Aynı zamanda Alexandr Dugin’in kızı da aynı şekilde babasının düşüncesinde ilerleyen bir profile sahipti. Kızı olması dışında Avrasyacı olarak tanımlayabileceğimiz hatta Rusya 'da kritik konularda devlet televizyonlarının görüşüne başvurulduğu bir isimdi.
 
Alexandr Dugin kızıyla birlikte festivale davet ediliyor ve Dugin son dakikada araç değiştiriyor. Kızıyla binmiş olduğu araca suikast düzenleniyor. İki isminde büyük bir Avrasyacılık temelinde bir görüş içinde olduğu ve Rusya politikalarını da etkiledikleri biliniyor. Ayrıca Türkiye'ye karşı dostane bir tutum izlediklerini belirteyim.
Hatta Dugin 15 temmuz darbesi öncesinde Ankara'ya gelip TSK 'da olan hareketliliği bildirip Türk yetkilileri uyarmıştı. Suriye konusunda ise Türkiye ve Rusya'nın işbirliği yapmasını savunuyordu.
 
Aslında bu olayların kilit noktası SOÇİ zirvesi oldu. Rusya-Türkiye-İran ortak gerçekleştirdiği zirve sonrası dünya hareketlendi ve bölgesel hareketliliğin temelleri atılmaya başladı. ABD'NİN KIŞKIRTMA POLİTİKALARI ARTTI. Eşzamanlı istihbarat vakaları ortaya çıkmaya başladı.
Özellikle Dugin'in;; Rusya ve Türkiye ilişkilerini destekleyen bir ismin öldürülmesi aleni bir şekilde istihbarat suikastı olarak karşımıza çıkıyor.
Bu tarz eylemlerin devamı gelebilir mi konusuna gelecek olursak; çoğu zaman  bu tarz girişimler domino etkisinin yaratır ve devamı çoğu zaman beklenir.
Önemli isimlerin üzerine yapabilecek suikastların devam edebileceğini söylemek mümkün .Özellikle dünya siyasetinin kızıştığı şu son dönemde bu tarz eylemlerin konuşulacağı bir döneme girmiş olabiliriz.
 
Sadece suikastlar değil aynı zamanda sabotajlar ve casuslukların da arttığını göreceğiz. İstihbarat dünyasında son zamanlarda tam bir teyakkuz durumu hakim.
Bu yıl içerisinde 100'den çok diplomat casusluk iddiası ile sınır dışı edildi. Ayrıca son zamanlarda AB liderlerinin dinlenme korkusu olmadan
görüşmeler yapabileceği "casus geçirmez sığınak" oluşturmaya çalıştığı haberleri geliyor.
 
Soğuk savaş döneminin en önemli aktörü ve yıkım sürecinin başrolü kesinlikle gizlice ve titizlikle yürütülen istihbarat güçlerin savaşıdır.
Hatta çoğu zaman savaş dönemini yöneten bir kavramdır. İşin kötü tarafı sadece önemli isimlere zarar vermekle kalmayacaktır. Aynı zamanda hedef ülkelerdeki toplum bilincini etkileyecek, muhalif grupların kışkırtılması ve psikolojik savaş üzerine girişimleri olacaktır.
 
Ne yazık ki geçmişte de gördüğümüz gibi ayaklanma, çatışma , manipüle etme odaklı operasyonlarla yıkıcı ve kanlı bir dönem bizleri bekliyor olabilir.