Son bir ayda Türkiye dış politikasında yaşananlar Türkiye’nin yenileşen vizyonu ile ilgili önemli fikirler veriyor.

Diplomasi trafiğinin çok yoğun olduğu bu dönemde Türkiye açısından verimli adımlar atıldı. Her ne kadar Vilnius Zirvesi’nde İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakılması durumu farklı yorumlarla beraber Türkiye’nin dış politikasının doğudan batıya yönelimi olarak değerlendirilmek istenilse de aslında görünen pek de öyle değil.

Türkiye elindeki güçlü argümanlarla birlikte son bir senedir Ukrayna-Rusya savaşında karşılaştığımız denge politikasını sadece bölgesel değil dünya üzerinde de kurma yönelimine geçtiğini gösteriyor.

Şöyle ki geçmiş zamanlar da Türkiye, diplomasi dil ve işleyiş açısından sert olduğuna dair birçok Batı ülkeleri tarafından eleştirilmişti. Hatta birçok yabancı kuruluşların analiz bültenlerinde Türkiye’nin sert tavrı ve kendini ‘yalnızlaştırma politikası’ içerisine girdiğine dair eleştiriler paylaşılıyordu.

2020 yılında Yunanistan ve Fransa ile yaşanılan krizli söylemlerin yaşandığı, Mısır ile ilişkilerin bitme noktasına geldiği ve Suudi Arabistan ile yaşanılan boykot krizi gibi durumların açığa çıktığı ve Türkiye’nin sert bir tavır içinde olduğu belirtilen bir dönemin içinde değiliz.

Aksine bulunduğu konum, stratejik önemi ve kazançlarını arttıracağı yeni bir dış politika vizyonuna girdiğini anlıyoruz. Bu yeni denge politikasını, milli çıkarlar söz konusu olduğunda hakkından feragat etmek veya diğer ülkeler tarafından uygulanan baskılara karşı boyun eğmek değil aksine kendinden emin ve elindeki kuvvetin varlığını idrak edebilmiş devletlerin kurduğu bir politika sistemi olarak değerlendirebiliriz.

Sonuç olarak Zeleski’nin Türkiye ziyareti ile başlayan NATO Liderler Zirvesi ile devam eden Körfez turu ve Ağustos ayında gerçekleşmesi beklenen dünya için çok önemli Karadeniz Tahıl anlaşmasının gündeme geleceği olası Erdoğan Putin görüşmesi, bizlere başta da dediğim gibi diplomasi trafiğinin altında yatan yönelimi çok net bir şekilde göstermektedir.

Mutlu günler dilerim