“Amerika’yı yeniden en büyük yapacağım” diyerek ikinci defa başkanlık koltuğuna oturan Trump’ın istekler listesi fren tutmuyor. Kanada, Grönland, Panama Kamalı, Meksika Körfezi, Gazze derken şimdi de Ukrayna’ya el attı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky ile ABD Başkanı Trump’ın canlı yayınlanan basın toplantısındaki kapışmaları, uluslararası ilişkilerin hangi boyuta evrildiğini göstermesi açısından tarihi bir olaydır.
2018’deki Davos Zirvesi’nde, Macaristan doğumlu ABD’li ünlü para babası G. Soros, Trump için, “Onu dünya için bir tehdit olarak görüyorum, ama 2020’de saltanatı bitiyor” demişti. Fakat ABD’de yapılan son başkanlık seçimlerini de kazanan Donalt Trump, “Amerika’yı yeniden en büyük yapacağım” sloganıyla yeniden Beyaz Saray’da ve eylemleriyle, söylemleriyle “ABD’yi yeniden en büyük yapmaya” çalışıyor.
“Amerika’yı yeniden en büyük yapacağım” diyerek ikinci defa başkanlık koltuğuna oturan Trump’ın istekler listesi fren tutmuyor. Kanada, Grönland, Panama Kamalı, Meksika Körfezi, Gazze derken şimdi de Ukrayna’ya el attı. Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky ile ABD Başkanı Trump’ın canlı yayınlanan basın toplantısındaki kapışmaları, uluslararası ilişkilerin hangi boyuta evrildiğini göstermesi açısından tarihi bir olaydır.
Zelensky’nin takım elbise giymemesine yönelik eleştirilerden başlayarak giderek sertleşen ve diplomasi krallarını ayaklar altına alan konuşma, bütünüyle değerlendirildiğinde, ABD tarafının, Zelensky’yi yıpratmak için, önceden ciddi bir hazırlık yaptığı belli oluyordu. Çünkü sahnede Beyaz Saray değil, Trump’a “Amerika’yı yeniden en büyük yapacağım” dedirten Pentagon vardı.
ZELENSKY’NİN TAKIM ELBİSE GİYMEMESİ BIDEN DÖNEMİNDE KİMSEYİ RAHATSIZ ETMEMİŞTİ
Yanmış, yıkılmış ve bir bölümü işgal edilmiş bir ülkenin devlet başkanı olarak Zelensky, görüşmenin sonuna kadar dik duruşunu korumaya çalıştı. Ukrayna Cumhurbaşkanı olarak Zelensky’nin ABD Başkanı Trump’ın karşısına takım elbiseyle çıkmaması saygısızlık olarak değerlendirilmişti. Fakat, Biden döneminde Beyaz Saray’ı ziyaretinde ve Biden’ın Ukrayna’yı ziyaretinde yapılan görüşmelerde Zelensky’nin takım elbise yerine “savaş kıyafeti” giymesi kimseyi rahatsız etmemişti.
Trump’ın amacı hem bağcıyı dövmek hem de üzüm yemekti. Rusya ile yeni bir Yalta Anlaşması’nın yapıldığı belliydi. Gerek Biden, gerekse Trump 47’nin başkanlık dönemlerinde, ABD ile Rusya arasında yaşananların arka planları irdelendiğinde, bazı ortak çıkarların, bu iki küresel güç arasındaki ilişkilerin şekillenmesinde önemli rol oynadığı açıkça görülebiliyordu.
Trump Zelensky’nin teslim olmasını, Ukrayna’nın batısını Ruslara bırakmasını, ülkenin geri kalan bölgesindeki değerli maden yataklarını da, “savaş tazminatı” olarak ABD’ye bağışmasını istiyordu. Çünkü, kendisinden önceki “salak başkan” Ukrayna’ya 350 milyar dolar civarında bir yardım yapmıştı. Ukrayna’nın bu parayı ödeme gücü olmadığına göre, ülkesinin değerli madenlerini ABD’ye bağışlamalıydı.
SAVAŞI BAŞLATAN UKRAYNA DEĞİLDİ, AMA TAZMİNAT ÖDEMESİ İSTENİYORDU
Savaşı başlatan Ukrayna değildi. Başkanlık koltuğuna oturduğu ilk günden başlayarak, “Rusya Ukrayna’nın bir kısmı işgal edecek” duyurusu yapan Biden, Ukrayna ile uzun soluklu bir askeri tatbikat başlatmış olsaydı, Rusya bu ülkeyi işgal edebilir miydi? Hazırlıklardan haberdar olan ABD, Rus işgalini önlemediğine göre, bu operasyondan çok önemli beklentileri vardı.
Önce VATAN’daki yazılarımızda, özellikle de “Yeni Bir Yalta Anlaşması mı?” başlıklı yazımızda anlattığımız gibi ABD, Ukrayna’nın işgaliyle korkuttuğu Avrupa ülkelerini, özellikle de eski Varşova Paktı üyesi ülkeleri yeniden NATO şemsiye altında toplayarak kontrolü altına almış oldu. Almanya’nın Fransa ile elele vererek bir Avrupa Ordusu (PESCO) kurmalarını engellemiş oldu. Hepsinden önemlisi, Çin’i küresel ekonominin lderi yapacak olan “Kuşak ve Yol Projesi”nin önünü kesmiş oldu.
ABD, bütün bu operasyonları yaparken, uygulanan “yaptırımlara” rağmen, Çin’in küresel ekonominin lideri olmasını kendisi açısından bir tehdit olarak gören Rusya’yı yanına alabilmişti. Ayrıca, İngiliz desteği ile Moskova kapılarına dayanan Prigojin tehlikesini ABD’nin uzaklaştırdığı, herkesin bildiği bir sırdır. Bu gizli ortaklığın sonsuza kadar sürmesi elbette beklenemez, fakat çok kısa ömürlü olması da beklenmiyor.
“BORCUNU ÖDEYEMİYORSAN, MADENLERİNİ VER”
Peki, işgale uğrayan bir ülke olarak Ukrayna’nın “savaş tazminatı” ödemek gibi bir yükümlülüğü olabilir mi? Gücü olduğu halde, Ukrayna’nın işgal edilmesini önlemeyen ABD, aksine, savaşı köpürtmek amacıyla Ukrayna’ya para ve silah yardımı yapmıştır. Şimdi de, yanmış yıkılmış, ekonomisi çökmüş Ukrayna’dan verdiği paraları geri ödemesini istiyor; “Nakit olarak ödeyemiyorsan ülkenin madenlerini ver” diyor.
Biden’ın İsviçre’nin Leman Gölü kıyısındaki bir villada imzaladıkları “Yeni Yalta Anlaşması”na göre ABD, belli bir aşamaya kadar Rusya’yı yanında görmek istiyordu. Ukrayna’nın Dombaks bölgesi ve 2014 yılında ilhak ettiği Kırım Rusya’nın olacak, bunun karşılığında, Ukrayna’nın geri kalan bölgelerindeki yeraltı ve yerüstü zenginliklerini kendisi alacaktı.
AB’NİN PİŞMANLIĞI
Trump’ın, Beyaz Saray’da, canlı yayında, “Elin o kadar güçlü değil. Ülkeni mahvedeceksin. Üçüncü Dünya Savaşı’nı körüklüyorsun” diyerek azarladığı Zelensky’ye bazı Avrupa ülkeleri kucak açtı. Zelensky’yi destekleyenlerin başını İngiltere/ City of London çekiyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin oluşturduğu korkuyla yeniden NATO/ABD’nin şemsiyesi altına sığınmak zorunda kalan Avrupa Birliği (AB), onlarca yıl çeşitli bahanelerle kapısında beklettiği Türkiye’yi birliğe üye yapmamış olmanın pişmanlığını yaşıyor.
AB, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip olan Türkiye’yi yanına almış olsaydı, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasına tek kutuplu kalan dünyada küresel çapta sözü dinlenen bir cephe oluşmuş olacaktı. Bu caydırıcı güç, 1991’deki 1.Körfez Savaşı’ndan bu yana yaşanan pekçok insanlık dışı olayın yaşanmasını engellemiş olacaktı.
ABD, İMAJININ EROZYANA UĞRAMASINI DERT ETMİYOR
Sovyetler’in dağılması sonrasında tek kutuplu kalan yeryüzünde, ABD’li ideologların kurguladıkları ve giderek genişleyen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) merkezli bir “Yeni Dünya Düzeni” kurma peşinde olan ABD, “Demokrasinin ve insan haklarının yılmaz savunucusu” imajının erozyona uğramasını umursamayan insanlık dışı operasyonlarını sürdürmektedir.
2013 yılında Çin’in, küresel ekonominin lideri olmayı hedeflediği kuşak ve Yol Projesi’ni açıklaması sonrasında, bu projeyi bir beka sorunu olarak gören ABD’nin “hırçınlığı” giderek artmıştır. Tek kutuplu bir dünyanın lideri olmayı hedefleyen ABD’nin son “hırçınlığını”, bütün dünya ile birlikte, Beyaz Saray’da gerçekleşen Trump-Zelensky buluşmasında gördük, yaşadık.
ABD’nin imajının erozyona uğratan “hırçınlıklarına”, daha önceleri, Lübnan’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’da ve Yemen’de… tanık olmuştuk. CIA ve kurguladığı terör örgütleri eliyle gerçekleştiği operasyonları bilemeyiz, ama bu uygulamalar Amerika derin devletinin klasikleri arasına girmiştir.
Zelensky ve kendisine uçak açan Avrupa ülkeleri, ABD’nin Ukrayna’ya ilişkin hamlelerini engelleyebilecekler midir? Gelişmeleri izleyerek göreceğiz, ama ABD ile İngiltere’nin başını çektiği bu Avrupa arasında yaşanacak sürtüşmenin Türkiye’ye de yansımaları olacaktır. Bundan sonra, Abdullah Öcalan’ın PKK’ya yaptığı çağrı ile başlayan barış sürecinde yaşanacak gelişmeleri izlerken, bu gerçeği unutmamamız gerekiyor.
Yeni bir dünya düzeni kurma çalışma ve çatışmalarının yaşandığı bir süreçte, Ziya Paşa’nın “Hazır o cenge/ Eğer ister isen sulh-u salah” öğüdü hep hatırımızda olmalıdır.