Peki, küresel çapta şok etkisi oluşturan bu operasyonda Hamas’ı kim desteklemiş ve nasıl bir kazanç hedeflemiştir?

ABD’nin 5-6 saat boyunca İsrail’e İsrail’e istihbarat desteği vermediği ve Filistinlilerin bu “kör ve sağır” saat dilimlerinde İsrail’e sızdıkları iddia ediliyor. Saldırı sonrasında İsrail’e 6 milyar dolarlık silah desteği vereceğini açıklayan ABD’nin, Hamas’ın İsrail saldırmasından ne gibi bir kazanç hedefleyebilir?

İKİ PARÇALI FİLİSTİN

Filisin devleti, şiddeti politika olarak kullanan Gazze merkezli Hamas ve Batı Şeria merkezli, Mahmut Abbas yönetimindeki El Fetih olmak üzere iki parça..

İsrail’in Suudi Arabistan ile yakınlaşmasından hem Hamas hem de El Fetih rahatsız. Son saldırıları, Hamas’ın İzzettin el Kassam Tugayları’nın gerçekleştirdiği konuşuluyor. Diğer taraftan, Suudi Arabistan ise, İran’ın yakınlaşması hem İsrail’i hem de ABD’yi rahatsız ediyor.

Biden, “İsrail’in yanındayız” diyor, ama ABD yönetimi de İsrail konusunda, Biden ve karşısındakiler olarak iki grup. Büyük bir kutuplaşma yaşanmakta olan ABD yönetiminin İsrail’e karşı sergilediği tutum net değil.. Bu tablo, küresel çapta bir otorite boşluğunun yaşanmakta olduğunun bir habercisi olarak da değerlendiriliyor. İnanılır gibi değil, ama küresel çapta yeni dengelerin, yeni bir dünya düzeni oluşturma arayışlarının yaşandığı bir süreçte, Kuşak ve Yol merkezli yaşanmakta olan mücadele henüz sonlanmamış, galibi, mağlubu henüz belli olmamıştır.

ASLINDA NELER OLUYOR?

Hamas 15 Mart 2019 günü yaptığı açıklamda, İsrail’in başkenti Tel Aviv’i hedef alan iki roketin yanlışlıkla ateşlendiğini, bir iyi niyet gösterisi olarak da,  Gazze'nin İsrail sınırında her cuma düzenlenen protesto gösterilerini iptal ettiğini duyurmuştu.

İsrailli siyasi ve askeri yöneticiler, bundan sonra roket ve saldırılarından zarar görmemek amacıyla, Tel Aviv, Kudüs ve Ber Şeva gibi büyük şehirlerin etrafına Demir Kubbe hava savunma sistemi kurma kararı aldıklarını duyurmuştu.. 

Bu olaydan kısa bir süre sonra, Gazze’den fırlatılan İran yapımı iki ‘Fecr’ roketi Tel Aviv semalarında imha edilmişti. İsrail istihbarat yetkilileri saldırıyı, Hamas ve Tel Aviv’in uzlaşmaya yaklaşmasından rahatsız olan, İran ile yakın ilişkiler içerisindeki İslami Cihad Hareketi ya da Gazze içerisindeki Hamas’ın politikalarına muhalif bir Şii örgüt tarafından gerçekleştirilmiş olabileceğini değerlendirmişti.

İsrail, bu saldırıya yanıt olarak, Gazze Şeridi’nde Hamas’ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları ve İslami Cihad’a bağlı Kudüs Tugaylarına ait eğitim bölgesindeki 100’e yakın hedefi vurmuştu.  

Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Twitter hesabı üzerinden paylaştığı mesajda, “Bir kez daha İsrail vatandaşları, kukla oynatıcısı Tahran tarafından silahlandırılan ve finanse edilen teröristlerin saldırısına uğradı. Müttefikimizin yanındayız. İsrail'in kendi vatandaşlarını koruma hakkı vardır” demişti.

Gazze’ye yönelik saldırı kararının, İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu’nun başkanlığında ve üst düzey askeri yetkililerin katılımıyla düzenlenen toplantıda alındığı bildirilmişti. 

ABD-İSRAİL İLİŞKİLERİ

NEDEN GERİLDİ?

Kuşak ve Yol projesine destek vermesinden dolayı, Başkan Trump’ın son dönemlerinden itibaren, Yahudi asıllı Damat Kushner’in bütün çabalarına rağmen, ABD-İsrail ilişkilerinde çok ciddi dalgalanmalar yaşanmakta.

Trump döneminin Dışişleri Bakanı ve eski CIA Başkanı Pompeo, babasının vefatının hemen sonrasında İsrail’e uçmuş ve İsrailli yöneticilerden Çin büyükelçisi Du Wei’nin  derhal sınırdışı etmelerini istemişti. İsrail Pompeo’nun bu isteğini kabul etmemişti, ama Du Wei ertesi günü Tel Aviv yakınlarındaki evinde ölü bulunmuştu.

Wei’nin İsrail’de görev yaptığı günlerde, Israel Hayom gazetesinde yayımlanan bir makalesinde, Çin ve İsrail arasında koronavirüs kapsamında teknoloji alanında yapılan işbirliğinden söz ediyordu.

Bu makalenin yayınlanmasının ardından ABD, İsrail'e, Çin ile stratejik alanlarda işbirliğini daraltması gerektiği uyarısında bulunmuştu. Çin büyükelçiliği sözcüsü Wang Yongjun ise, Jerusalem Post gazetesine bu iddiayı reddetmiş, İsrail ve Çin arasındaki işbirliğinin her iki taraf için de kazançlı olduğunu savunmuştu.

GELELİM GÜNÜMÜZE...

Gelelim günümüze.. Hindistan’da gerçekleştirilen G-20 Zirvesi’nde Çin’in Kuşak ve Yol projesine alternatif olarak, Yeni Baharat Yolu projesi’nin (IMEC) hayata geçirileceği duyuruldu. Hindistan’dan başlayan bu Yeni Baharat Yolu, Basra Körfezi’nden Birleşik Arap Cumhuriyetleri’nde karaya çıkıyor, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden İsrail’e ulaşıyordu. İsrail’den Güney Kıbrıs’a, oradan da Yunanistan’a ulaşıyor ve Avrupa pazarıyla buluşuyordu.

Türkistan coğrafyasını, Azerbaycan ve Türkiye’yi de devredışı bırakan bu proje, İran’ı bölge denklemi dışına savuruyor, İsrail’i hem Yeni Baharat Yolu’nun merkezi, hem de Ortadoğu’nun enerji terminali yapıyordu.

Çin ile Kuşak ve Yol projesi bağlamında yaptığı anlaşmaları iptal etmeye yanaşmayan İsrail Başbakanı Netanyahu, aylardır süren/sürdürülen protesto gösterilerine rağmen koltuğunu koruyor, yaptığı İbrahimi anlaşmalarla da Arap ülkeleriyle olan ilişkilerini geliştirerek, İsrail’in bölgedeki gücünü de artırıyordu. ABD Başkanı saldırının ilk dakikalarından İsrail’in yanında olduklarını söylüyor, ama Amerika’nın beka sorununa dönüşen Kuşak ve Yol projesine destek veren Netanyahu’yu affettikleri anlamına gelmiyor. 

Hamas’ın, Demir Kubbe’yi etkisiz kılan Aksa Tufanı saldırısını bir de bu cepheden bakarak değerlendirmek gerekmiyor mu?