1915 yılında Gelibolu’da, Seddülbahir’de, Alçıtepe Köyü’nde, Bigalı Köyü’nde, Arıburnu’nda, Kabatepe’de, Anafartalar’da emperyalist İngiliz ve Fransızlara Çanakkale’nin geçilemeyeceğini gösteren Mustafa Kemal Atatürk, 1922 yılında ise baş rollerini yine İngiltere ve Fransa’nın oynadığı üstelik bu sefer aralarında İtalya, Amerika, Yunanistan’ın da olduğu savaşta bu emperyalist ülkelere son kez gereken dersi vermiş, vatanımızın birlik beraberliğini sağlamış, topraklarımızdan düşmanı denize dökerek tam bağımsızlığımızı ilan etmiş ve Cumhuriyet’i kurmuştu.

Cumhuriyet’in kurulmasıyla beraber, eğitimden sanayiye, tarımdan hayvancılığa, ekonomiden diplomasiye, şehirleşmeye, kültürden sanata her alanda ülkeyi çağdaş ve demokratik bir ulus haline getirmişti Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Bugün köşemde yer verdiğim bu kitap ise Cumhuriyet’in ilanından sonra tam olarak çağdaş, ulusal ve demokratik bir ülke olma yolunda neler yaptığımızı, kurucusundan okuyacağınız eşsiz bir eser. Kitap Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Mart 1924 günü yaptığı meclis konuşması ile başlarken, 1 Kasım 1938 günü Atatürk adına Başvekil Celal Bayar tarafından okunan meclis konuşması ile son buluyor.

‘’ Efendiler son iki yıl zarfında hayvanlar, tuz, şeker, çimento, petrol ve benzin, elektrik, hammaddeler harç ve vergilerinde yapılan ve her biri otuz-elli oranında bir vergi indirilmesini ifade eden hafifletmelerin üretimin teşviki bakımından, vatandaş ve memleket için olumlu ve hayırlı sonuçlar verdiğini görmekteyiz.’’  Mustafa Kemal Atatürk…

Kitabın en güzel ve en duygulandırıcı yanı çoğunluğunun Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi meclis konuşmalarıyla geçiyor oluşu çünkü okurken kimi zaman tebessüm ediyorsunuz kimi zamansa gözleriniz doluyor.

Kitap ikinci dönem birinci toplanma yılını açan 1 Mart 1924 meclis konuşmasıyla başlıyor.  Cumhuriyet’in ülkece benimsenmesini ve heyecanla kabul edilmesini anlatan Paşa, anayasaya değinerek konuşmasını devam ettiriyor.

Kitapta ekonomik durumdan emniyet ve asayişe, milli savunmadan hukuka, deniz ulaşımından demiryoluna, nüfustan eğitime, adli ilerlemeden imara, basından orduya, siyasetten dış politikaya, dinimize, sanayileşmeye, kömür üretimine, tarıma, endüstrileşme seviyemize, madene, limanlara, deniz ürünlerine, vergi sistemine ve gıdaya kadar hemen her konudaki gelişmelerimize ve kalkınmamıza ait en ince ayrıntıları Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi sözlerinden okuyorsunuz.

Hepinizin bildiği gibi tarih konusunda bizim ülkece hiç ortak noktamız olmadı. Kimisi ben Osmanlı torunu değilim dedi, kimilerine göre II. Abdülhamid ulu hakan oldu kimilerine göre de kızıl sultan. Bu konuda İlber Ortaylı şöyle diyor; ‘’Bazıları Osmanlı’yı reddederim diyor, adam zannediyor ki pasta keser gibi tarihi kesebilir. Mümkün değil. Böyle bir şey olabilir mi? Bir kere Cumhuriyet’i kuranlar Osmanlı paşaları, Osmanlı erkân-ı harbiyesidir. Demek ki reddi miras sosyal düşünceye, sosyal realiteye uymayan bir şeydir.’’

Öyle bir toplumuz ki tarihimizi tam anlamıyla bilmeden, okumadan, araştırmadan herkesin kellesini uçurabiliyoruz. Doğrusu ise şanlı tarihimize sahip çıkmaktır. Aynı şekilde Mustafa Kemal Atatürk’ü de İslam dini ile ilgili eleştirenler mevcut ve halifeliği kaldırması yine kimi kesim tarafından eleştiri alıyor. Kitapta Paşa’nın meclis konuşmasında İslam dini ile ilgili söylediklerinden, İslamiyet’e verdiği önemi ve kıymeti net bit şekilde anlıyorsunuz ve ben de bu meclis konuşmasına yer vermek istiyorum.

‘’ Bunun gibi bağlılıktan memnun ve mutlu bulunduğumuz İslam dinini, asırlardan beri uzlaşılmış şekilde bir siyaset aracı konumundan arındırıp yüceltmenin gerekli olduğu hakikatini gözlemliyoruz. Kutsal ve ilahi olan inanç ve vicdanlarımızı muğlak ve renkten renge giren ve her türlü çıkar ve ihtirasların belirdiği sahne olan siyasetten ve siyasetin bütün organizmasından bir an önce ve kesin olarak kurtarmak milletin bu dünyadaki ve öte dünyadaki mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak bu şekilde İslam dininin yücelikleri açığa çıkar.’’

Halifeliği kaldırmış olabilir ancak 429 sayılı kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak 03.03.1924 günü Diyanet’i kuran da Mustafa Kemal Atatürk’tür.

Ve benim için en kıymetli konulardan birisi olan eğitim sistemiyle alakalı olarak yine Mustafa Kemal Atatürk’ün kitapta yer alan bir meclis konuşmasına yer vermek istiyorum.

‘’ Memlekette eğitim ışığının yayılması ve en derin köşelere kadar nüfuz etmesiyle özellikle ilgileniyoruz. Dört yıl önce eğitime ayırdığımız kaynakları bugün on katına çıkarmış bulunuyoruz. İlk iş olarak kaynakların verimli ve pratik olmasına ve asla israfa uğramamasına önem veriyoruz. Bu nokta güvenceye alınmakla beraber, eğitimin kaynaklarını sürekli artırmak lüzumuna kanaatimizi koruyacağız.’’

Bu kitap ilkokullardan başlatılarak, üniversite hayatının son sınıfına kadar tüm öğrencilere okutulmalıdır. Müfredatların şekillenmesinde ilk kitaplarımızdan biri olmalıdır. Eğitimde, sanatta, kültürde, ekonomide, tarımda, hayvancılıkta, endüstride, sanayileşmede, siyasette, dış politikada, sporda, müzikte, hukuk ve adalette, yargıda, kadınlarımıza verilen kıymette, kısacası demokrasi seviyemizi yükseltecek ve bizi çağdaş uygarlık seviyesinde zirveye taşıyacak tüm konularda Mustafa Kemal Atatürk ne yaptıysa, hepsini meclis konuşmalarında anlatmış ve o konuşmalar da bu kitapta yer alıyor. Bizlere düşen görev de O’nun izinden giderek, bu kitabı öğrenim hayatı boyunca gelecek nesillerimize okutmak ve öğretmektir. Yazımı Mustafa Kemal Atatürk’ün 01.11.1936 günü meclis konuşmasında söylediği bir cümle ile bitiriyorum.

‘’Hayatı ucuzlatmak gerektikçe, vergileri indirmek siyasetine devam edeceğiz.’’

Çok okuyun, kitapla ve sevgiyle kalın…