Alexandre Marsat, Alexandrine Civard-Racinais, Florence Heimburger ve Clemence Gouy güzel bir kitaba imza atmış, çünkü yazdıkları makalelerle birçok konu hakkında yanlış ya da eksik bilgilere sahip olabileceğimizi veya medyada gördüklerimize sorgulamadan inanmanın kurbanı olduğumuzu fark ediyoruz.

Tam yüz makalenin birleşmesiyle elde edilen “Bilimin Karşısında 100 Sahte Haber” etkileyici ve oldukça spekülatif olmuş. Kitabı okuduktan sonra eski bildiklerinizle beraber bu kitapta yer alanları karşılaştırarak ve araştırarak yeni doğrulara ulaşacağınıza eminim. Kitapta yüz konu ele alınmış ama ben bunlardan en kritik gördüklerime yer vermek istiyorum.

“Yağ Şişmanlatır”

Yağlar genellikle hastalıkların sorumlusu olarak görülürler ve kardiyovasküler hastalıklar bu konuda başı çekiyor. Böyle olunca da yağlara karşı herkes ön yargılı oluyor. Ancak yağlar depoladıkları enerjiyle, enerji üretiminde çok büyük bir rol oynarlar. Aynı zamanda hücrelerimiz için büyük önem taşıyan ve “yapısal” denen rolleri de vardır. Yani yağlar vücudumuz için oldukça önemlidir. Akşamlarınızı televizyon karşısında cips yiyerek geçirmek tabii ki tavsiye edilmiyor ya da yağı cipsten alın denmiyor ancak doğru bir beslenme ile yağ tabii ki vücudumuzun bir ihtiyacıdır. Kısacası sorun yağlar değil, bizim dengeli ve düzenli beslenmememiz, hareket etmekten ve günlük ufak egzersizler yapmaktan kaçınmamızdır.

“Pili Tekrar Şarj Etmeden Önce Tamamen Boşaltmak Gerekir”

Güncel pillerde artık bu tabu yıkıldı. Eski pillerde nikel-kadminyum ya da nikel-metal hidrür bulunduğu için şarjdan önce pillerin tamamen boşaltılması öneriliyordu. Ancak bugün yaygın olarak kullanılan lityum iyon pillerle artık bellek etkisi (eski pillerin içerisindeki ikincil reaksiyonların, parazit alaşımların oluşmasına yol açması) yaşanmıyor. Dolayısıyla elektronik cihazlarınızı şarj etmeden önce tamamen boşaltmanıza gerek kalmadı. Ve son olarak, pilleriniz kullanım dışı kaldıktan sonra çöp kutularına atmayınız, lütfen pil toplama merkezlerine bırakınız. Çünkü çevremizi korumak hepimizin üzerine düşen en büyük görevlerden biri.

 “Ispanak En Fazla Demiri İçerir ve Kuvvetlendirir”

“Ispanak en fazla demir içeren yiyecektir. Temel Reis gibi güçlü olmak istiyorsan o tabak bitecek.” Sanırım hepimiz çocukluğumuzda böyle kandırıldık. Ancak ıspanak demir bakımından en zengin yiyecek değildir çünkü bitkilerden alınan demir vücutta emilimi en iyi sağlayan demir değildir. Bitkilerde bulunan “heme olmayan” demirdense, vücutta emilimi en yüksek olan “heme” demiri kırmızı ette, balıkta ve kabuklu deniz ürünlerinde bulunur. Kekik, kimyon ve köride bile yüz gram başına ıspanaktan daha çok demir bulunmaktadır. Kuvvetlenmek ve en yüksek demiri almak için değil, sağlıklı ve düzenli bir beslenme için ıspanak da şart diyelim o zaman.

“Çikolata Kaloridir”

Çikolata yararlı mı, yoksa zararlı mı? 100 gram çikolatada şeker ve yağlarla yaklaşık olarak 550 kalori bulunur. Yani çikolatayı abartırsanız, egzersizden de kaçınırsanız, teraziye her çıktığınızda kilonuzun arttığını görebilirsiniz. Şu an bunu okurken tesadüfen çikolata yiyenler ise sanki ellerinden bıraktı ya da bıraksam mı diye düşündü. Eğer kararında tüketiyorsanız sakın bırakmayın. Çünkü çikolata yoğun çalışma dönemlerinde her zaman faydalı olan magnezyum ve triptofan içerir. Bir diğer faydası ise yaşlılığı yavaşlatan antioksidanların yanı sıra teobromin isimli beyin ve kalp üzerinde olumlu etkisi olan bir uyarıcı da içerir. Yani abartılmadığında ve bağımlılığından kaçınıldığı sürece yararlı etkileri vardır. O zaman ana fikir yine ele alınan gıdanın tehlikesi ve kalorisi değil bizlerin dengeli beslenmesidir.

“Hafıza Yaşlandıkça Zayıflar”

Birçoğumuz anahtarını ya da bir kartını kaybetmiştir veya unutmuştur. Günlük konuşmalar esnasında ise dilimizin ucuna ne isimler gelir de hatırlayamayız. 50 yaşından sonra ise hafıza problemlerinin başlayabileceği düşünülür ve “Hafıza, yaşlandıkça zayıflar.” kalıbı lanse edilir. Oysaki hafıza kullanılmazsa zayıflar. Beynimizde açık bellek, yaşanan olayların depolandığı olaysal bellek ve dünya üzerine güncel bilgilerin depolandığı anlamsal bellektir. İşler bellek ise anlayış, mantık kurma ya da problem çözme gibi farklı görevlerin performansı sırasında ortaya çıkar. Bu iki türdeki bellek için dikkat kaynakları içerdiği ve yaşlılıkla zayıfladığı söylenir. Diğer yandan, ötürü bellek (bisiklet kullanma, bulaşık yıkama) ve duygusal bellek (sevinç ya da mutluluk anıları) değişmez ya da çok az değişir. Bizler yaşlılıkta zaten hafıza zayıflıyor algısı ile düşünürsek ve hafızamızı kullanmaya zorlamazsak, evet zayıflayabilir ancak beynimizi sürekli uyardığımızda hafızamız her zaman güçlü kalacaktır. Her gün düzenli kitap okuyun, bir lisan öğrenmek için mücadele edin, sosyal ilişkilerde güçlü olun, fiziksel aktiviteler yapın, günlük yeterli uykunuzu alın, işte o zaman hafızanızın ve genel anlamda vücudunuzun her zaman güçlü kalmasını sağlayacaksınız.

“Yaban Arıları Hiçbir İşe Yaramıyor”

Tam mangalınızı yapmışsınız ya da sabah bir sucuklu yumurta veya karpuz. Tam çatalınızı uzatacakken, arkadaşın birisi kendi payını ister “Merhaba komşum, ben yaban arısı. Payımı alıp gideceğim.” tabii o an birçoğumuz onu öldürmek isteriz, kimimiz ondan korkarız. Öncelikle çok verimli olmasa da yaban arıları da polen dağıtan türe dahildir. İkinci olarak tüysüz tırtılları avlayarak paralize eder ve toprak altına taşırlar. Yani bahçe işleri ile ilgilenenlere müttefik oluyorlar. O yüzden bırakın da karpuzunuzdan, sucuğunuzdan ya da barbekünüzden çok minik bir miktarı alıp gitsin, göz hakkı denen bir şey var ama değil mi?

“Yakında Mars’ta Yaşayacağız”

Yakınlarda Mars’a bir koloni kurulması ümidiyle yaşayanlar var. Çoğunlukla karbondioksitten oluşan, -63 derece bir ısı, yüksek radyoaktivite, kum fırtınaları düşünüldüğünde yaşam pek mümkün durmuyor ve fethedilmesi kısa zamanda çok zor ama kızıl gezegen için beklentiler büyük. Şimdiki teknoloji ile ilk planlanan 2030 hedefinde insanlı görevler kızıl gezegene yapılabilecek olsa da kalıcı bir şekilde yerleşmek pek mümkün durmuyor.

“Akne Güneşte İyileşir”

Güneş ışığına maruz kalmak akneler için faydalıdır. Bu fikir yalnızca yanlış olmakla kalmıyor, aynı zamanda da tehlikeli. Başlangıçta güneşe maruz kalmak iltihaplı lezyonların kurumasını sağlasa da Marie-Helene Jegou-Penouil böyle düşünmüyor: “Gizlenen lezyonları daha da kötü hâle getirecek bir ikincil deri kalınlaşması yaşanıyor. Güneşe çıkmayı bıraktıktan sonra akne geri dönecek ve daha beter olacaktır.” uyarısını yapıyor. Yani güneşten kaçmak ve uzman bir dermatoloğa başvurmak en doğrusudur.

Ben kitaptan en etkilendiğim kısımları, kendi yorumlarımı da katarak ve biraz da hikâyeleştirerek, sizlere de faydası olması açısından kaleme döktüm. Konu ne olursa olsun bazı bilgilere körü körüne inanabiliyoruz, kabullenebiliyoruz veya işin denge kısmını göz ardı ederek bir gıdayı “bu zararlı” diyerek kenara ayırabiliyoruz, bunu hepimiz yapabiliyoruz. Bu kitapta, beslenmeden, beyin ve hafızaya, matematikten fiziğe, iklimden çevreye, biyoçeşitlilikten uzaya, sağlıktan cinselliğe kadar tam yüz makale ele alınmış. Yalan haberler zor ölür, sabit fikirleri yıkmak gerekmektedir, konulara eleştirel bir bakış açısı ile bakmak gerekiyor. Çok okuyarak, sorgulayarak ve araştırarak önce doğru veriye ulaşmak gerekmektedir çünkü doğru veri işlenerek doğru bilgi elde edilir.

Çok okuyun, kitapla ve sevgiyle kalın…