
Merhaba Yonca hanım. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba Yağmur Hanım. Yalova doğumluyum. İlk,orta ve lise öğrenimimi Yalova'da tamamladım. Hacettepe Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Eğitimi Bölümünü lisans düzeyinde bitirdim. 1994 yılında zor şartlar altında ilk görev yerim Hakkari'de okulöncesi öğretmeni olarak görevime başladım. Orada iki yıla yakın bir süre çalıştım. Sonra evlendim ve Zonguldak'a yerleştik. 10 yıl kadar Zonguldak'ta çalıştım. Çocuklarım Begüm Naz ve Kutay Zonguldak'ta doğdular. Daha sonra iş nedeniyle Ankara ve İstanbul yılları başladı. İstanbul'da Kadıköy'de ikamet ettik. Bu yıllara kadarki sanat hayatımda 4-5 yaşlarında şarkı söylemeyle başlayan bir müzik hayatım ve iyi bir dinleyici olma durumu var.
Müzik hayatım var dediniz. Anlatır mısınız müzik yolculuğunuzu?
Hacettepe Üniversitesinde rahmetli şefimiz ve hocalarımız Cahit Ünyaylar, İsmail Akdeniz gibi değerli hocalarımızla birlikte Hacettepe Üniversitesi Türk Sanat Müziği korosunda 3 yıl üniversite öğrencisi arkadaşlarımla meşk etme fırsatı buldum. Bu arkadaşlarımın arasında bugün TRT 'mizin değerli ses sanatçılarından Elif Güreşçi ÇİFTÇİOĞLU da vardı. O dönemde hocamız korodaki birkaç arkadaşımızı ve beni işaret ederek bu arkadaşlarımız önümüzdeki yıl TRT 'de şarkı söyleyecekler derdi. Bu sözü duymak o günlerde beni ve arkadaşlarımı çok mutlu etmişti tabii ki. Çocuklarım doğduktan sonra ve ilerleyen süreçte sanatsal anlamda hiçbir faaliyetimin olmadığı ve kayıp yıllar olarak gördüğüm 18 yıllık bir zaman dilimi var. Maalesef Türkiye'de kadın olmak zor. Hayatın yükünü omuzlarınızda fazlasıyla hissediyorsunuz. Öğretmenlik hayatım ,çocuklar derken 2014 yılına kadar sanatsal anlamda tamamen pasif olduğum uzunca bir dönem yaşadım. 2014 yılında bir gün bir arkadaşım beni aradı. Kadıköy Evlendirme Dairesinde bir konser var. Bir akrabamız solist olarak çıkıyor. "Sen de Türk Sanat Müziği'ni çok seviyorsun. Gelmek ister misin" dedi. Ben de memnuniyetle kabul ettim. O akşam o konserde Nihavend Hanımlar Korosu'nun şefi Recep Alper Çevirel beyle tanıştım. Kendisi beni korolarına davet etti ve ben de o koroya katıldım. Daha sonra kendi özel konserlerinde birkaç kültür merkezinde yine Recep beyden sonra solist olarak sahneye çıktım. Devamında "madem ki emek sarfediyorum. Bu işin solfejini, nazariyatını da öğrenip bilinçli bir şekilde çalışmalarımı sürdüreyim" diye düşündüm ve rahmetli hocamız Sözer Yaşmut beyin Boğaziçi Musiki Vakfı Türk Müziği Konservatuarı çalışmalarına da eş zamanlı olarak katıldım. Bir süre sonra hocamızı kaybettik. Yeni bir araştırmaya girdim ve Üsküdar Musiki Cemiyeti'nin sınavlarına girdim. Kazandım. A sınıfı öğrencisi olarak çalışmalarıma başladım. Bu dönemde Üsküdar Musiki Cemiyetindeki hocalarımızın sözlerini kendilerinin yazdıkları ve bestelerini yaptıkları şarkıları geçmek, meşk etmek bende heyecan, hayranlık ve merak uyandırdı. Acaba ben de şiir yazabilir miyim diye düşündüm. O akşam eve gittim. Kalemi elime aldım. 17 tane şiir yazdım. Tabii bu şiirler hece ölçüsünden uzak, tamamen içimden geldiği gibi yazılan deneme mahiyetinde şiirlerdi. O defterlerim hala durur. Hiçbirini atmadım. Ertesi gün cemiyete gittiğimde ve 17 şiir yazdığımı söylediğimde hocalarımdan biri, "Yonca hanım siz ne yaptınız? Ben 6 ayda bir şiir yazamıyorum demişti.(Bu anıyı hatırladığımda hala gülerim. Ben de "hocam bende 40 yılın birikimi var" demiştim(Üsküdar Musiki Cemiyeti'nde musiki çalışmaları gerçekten çok titizlikle yürütülüyor. Bu vesileyle oradaki hocalarıma selam, sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Biz de sevgilerimizi iletiyoruz... Sonra neler yaptınız?
Sonrasında ise B sınıfının sonunda özel nedenlerden dolayı Yalova'ya taşınmak ve cemiyetten ayrılmak zorunda kaldım. Bu arada bir süre TRT'mizin değerli keman sanatçısı Talat ER 'in kurduğu TALAT ER korosuna da devam ettim. Katıldığım her koroda solo şarkı okuma fırsatım oldu. Korolarla birlikte şiir çalışmalarımda kendimi geliştirmeye başladım. Vural ŞAHİN hocamdan hece ölçüsüyle şiir yazmayı öğrendim. Bu dönemde çeşitli radyo ve televizyon programlarına, şiir toplantılarına katıldık. Avrasya Şairleri Antolojisi, 365 gün Şiir Antolojisi, ATATÜRK ve Çanakkale Şiir Antolojisinde ve TRT Nağme'de Bir Tutam Hasret Programı'nın şiir seçme jürilerinde görev aldım. Benim çalışmalarım şarkı sözleri, yani güfteler üzerinedir. Bu arada yazdığım güftelerin Türkiye'nin değerli bestekarlarınca beğenilmesi ve bestelenmesi çalışma azmimi arttıdı. Bu bestekarlar arasında değerli hocalarım Turhan TAŞAN, Talat ER, Varol TEZEL, Hüseyin İPEK, Aydın TEKİNDOR, Ramazan Özyurt, Hasan CEMİL ŞENSEVER, Gürdal İNAL, Yasemin İNAL, Bülent NURAN ve burada adını sayamayacağım çok sayıda isim var. Ud dersleri almaya başladım bu dönemde. TRT repertuarına kabul edilen şarkılarım oldu. Güfte ve şiirlerimden oluşan iki kitap bastırdım. Çalışmalarım devam etmektedir. Halen nazariyat ve ud dersleri almaktayım. Ud konusuna aslında çok fazla eğilemiyorum zaman problemi yüzünden yeterince çalışamıyorum. Ama azimliyim. O da olacak inşallah...
İnşallah Yonca Hanım. Peki yazmaya nasıl başladınız? Yazar olmak hayaliniz miydi?
Yazmaya az önce de bahsettiğim gibi tamamen tesadüflerle başladım. Bundan 4 yıl öncesine kadar şiir namına hiçbir şey yazmazdım. Ama çocukluğumdan beri şiir ve özlü sözleri okumayı çok severdim. Okumayı, öğrenmeyi ve kendimi geliştirmeyi severim. Yarışım hep kendimle olmuştur... Demek ki zamanla insanın yaşadıkları, yaşayamadıkları, hayalleri, özlemleri Allah'ın da bahşettiği sanatsal ruhla birleşip dışarıya aktarılabiliyormuş. Testinin içindekiler belirli bir zamandan sonra dışarıya taşıyor. Şu an şiir yazmak benim için ruhsal bir terapi gibi... Sanatçı arkadaşlarımla da bu konuyu zaman zaman konuşuruz. Bir volkanın patlaması gibi... Biriktirip biriktirip lavları püskürtüyoruz... Yazar olmak hayalim değildi. Kısacası aslında müzikle bir hobi olarak ilgilenmeye başladığım dönemde şairlik yönüm ortaya çıkmış oldu.

"Hayat bir paylaşımdır"
Toplumun çeşitli katmanlarında çok kozmopolit bir yapı var. Kadın erkek eşit diyoruz ama toplumsal yaşamda ve hayatın gerçeğinde kadınların dezavantajlı olduğu çok durum yaşanıyor. Aile içi sistem ve paylaşım tam olarak oturmuş değil. Hem kadınlar çalışsın, aile ekonomisine katkıda bulunsun deniyor hem de çocuk baksın, yemek yapsın, evinin işleyiş ve düzenini sağlasın. Erkek kadının bu koşuşturması içinde genellikle pasif rolde. Oysaki hayat bir paylaşımdır.
Kitaplarınızdan bahseder misiniz?
İlk kitabım "Sen Aklıma Gelince" 2015 yılında çıktı. Bu kitap neredeyde iki kitabın birleşimi gibi çok sayıda şiir ve güfte içeriyor. İyi bir satış rakamına ulaştı. Beğenildi. Bu kitapta yer alan güftelerden 70 tanesi TRT 'nin değerli sanatçılarınca ve diğer bestekarlar tarafından bestelendi. Zaman zaman radyo ve TV programlarında, konserlerde okunmaktadır. İkinci kitabım "Gönül Nağmelerim" ise Bluebook Yayınlarından çıktı. İnternet üzerinden, kitapçılardan, yurt içi ve yurt dışı kanallardan temin edilebilir. Gönül Nağmelerim çıkalı henüz 1 ay oldu. Daha çok yeni. İçerisinde yer alan şiirlerim bugüne kadar yazdığım en güzel şiirlerimden bir buket niteliği taşıyor. Yine bu kitaptaki şiirlerim değerli bestekar hocalarım Varol TEZEL, Sedat KAYAHAN, Naim İLGÜN SOYSEV ve diğer bestekarlar tarafından bestelenmeye başladı.Tabii bu güftelerin bestelenmesi gecesini gündüzüne katarak kalbini, duygularını harmanlayan biz güftekarlar için mutluluk ve gurur vericidir.
Kitaplarınızın amacı neydi?
Öncelikle şiir yazmamdaki amaç konuşur gibi duygularımı dile getirerek ruhsal bir rahatlama sağlamaktır. Gerçekten şiir yazmak da, şarkı söylemek gibi insanı duygusal açıdan rahatlatan faaliyetlerdir. Yazdığınız şiirlerde ille de bir öznenin olması gerekmez. Bazen bir boşluğa bakıp ta şiir yazabilirsiniz. Tamamen sizin hayal dünyanızın zenginliği ve derinliği ile ilgilidir. Bazen de empati kurarsınız, kendinizi karşınızdakinin yerine koyarak onun duygularını hissederek şiir yazarsınız. Bu bende çok oluyor örneğin. Yakınımda bulunan sevdiğim kişileri etkileyen durumlar olumlu ya da olumsuz olarak beni de etkiliyor. Kendimi onların yerine koyuyorum, "ben olsaydım ne hissederdim" diye düşünüp hislerimi şiirlerime yansıtıyorum. Bazen ilginç sonuçlar çıkıyor. Empati kurduğum kişi her kimse ben de tam olarak böyle hissediyorum diyebiliyor. Şimdi sorduğunuz soruya gelirsek; kitaplarımın amacı, şiirlerimi biraraya toplamak, kalıcı bir eser üretmek ve hepimizin yapmaya çalıştığı gibi yarına kalabilme ihtimalimizi güçlendirmektir. Tabii aslında en baştaki ilk ve en önemli amacım Türk Sanat Müziğimize hizmet etmektir.
Amacınıza ulaştınız mı sizce?
Bence amacıma kişisel anlamda ulaştım. Yani eserlerimi biraraya topladım. Ama tabii çalışmalarımızın ve şarkılarımızın ne kadar beğenilip sevileceğini zaman gösterecek. Umarım okuyucularımızın ve dinleyicilerimizin ruhuna her devirde hitap edebilecek kalıcı eserler üretmişizdir ve üretmeye devam ederiz. Son nefesimize kadar çalışmaya ve üretmeye devam etme niyetindeyiz. Bu konuda değerli hocam Varol TEZEL'le de sanatsal anlamda yol birlikteliğimiz var. Çeşitli konularda birbirimizin görüşlerini alır, fikirlerine değer veririz.

Öğretmenlik ve yazarlık... Öğrencileriniz yazdıklarınızı okuyor mu?
Öğrencilerim yazdıklarımı okuyamıyorlar çünkü onlar henüz 4-5 yaş grubundaki okul öncesi öğrencileri. Fakat annelerine kitaplarımı mutlaka aldırıyorlar. Ben de çocuklarımın adına imzalıyorum. Büyüdüklerinde kendileri için öğretmenlerinden güzel bir anı olsun diye... Zaman zaman sınıfımızda Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği'ne aşina olmaları amacıyla Milli Eğitim Şura kararları doğrultusunda, müziğimizi korumak, benimsetmek ve sevdirmek adına akıllı tahtadan şarkılar ve türküler dinletiyorum beslenme saatlerinde.
Sözlerinizin besteleniyor olması nasıl bir duygu?
Evet daha önce de bahsettiğim gibi ülkemizde çeşitli korolarda koro şefliği yapan, TRT'de görevleri olan ya da bağımsız çalışan musiki sevdalısı hocalarım sağ olsunlar güftelerime teveccüh gösterip besteliyorlar. Bu vesileyle kendilerine bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum...
Sizce Türkiyede kadın olmak zor mu?
Evet hem de çok zor. Toplumun çeşitli katmanlarında çok kozmopolit bir yapı var. Kadın erkek eşit diyoruz ama toplumsal yaşamda ve hayatın gerçeğinde kadınların dezavantajlı olduğu çok durum yaşanıyor. Aile içi sistem ve paylaşım tam olarak oturmuş değil. Hem kadınlar çalışsın, aile ekonomisine katkıda bulunsun deniyor hem de çocuk baksın, yemek yapsın, evinin işleyiş ve düzenini sağlasın. Erkek kadının bu koşuşturması içinde genellikle pasif rolde. Oysaki hayat bir paylaşımdır. Herkes dünyaya bir kere geliyor ve yaşanacak tek bir hayatımız var. Belki de bu nedenle kadın ekonomik özgürlüğünü elde ettikçe kendisine yüklenen bu sorumluluklardan mümkün olduğu kadar kaçıp kurtulmaya çalışıyor. Aile bağları çözülüyor. Oysaki toplumun temeli ailedir. Mutlu bir aile yaşantısı insanların hem fizyolojik, hem de ruhsal sağlığına olumlu katkılarda bulunur. Sorumlulukların bir tarafa yüklenmesi ve çeşitli nedenlerle ailelerdeki çözülme toplumun ruh sağlığını da olumsuz yönde etkilemektedir. Yalnız ve mutsuz bireyler çoğalmaktadır. O nedenle bence bireyler evlenmeden önce evlilik içindeki görev ve sorumluluklarına dair yetiştirme kurslarına alınmalılar ve gösterdikleri performans zaman zaman da denetlenmelidir diye düşünüyorum. Bir yaptırımı mutlaka olmalıdır. Çocuk bakımı konusunda da aynı şekilde erkeğin erkek, kadının kadın sorumluluklarını üstlendiği bir ilişkide sorunlar minimum düzeye indirgenebilir. Kadınlar haklarını daha iyi öğrenmeli, gerektiğinde kendilerini savunabilmelidirler.
Öldürülen şiddet gören kadınlarımız için neler söyleyeceksiniz?
O konuda söyleyecek hiçbir söz bulamıyorum. Sebep ne olursa olsun hiç kimsenin başkasının yaşama hakkını elinden almaya hakkı yoktur diye düşünüyorum. Bununla ilgili izlediğimiz her haber yüreğimizi dağlıyor.
Bundan sonraki hayal hedefleriniz neler? Yeni kitaplar gelecek mi?
Tabii hayat ne getirir, ne götürür bilinmez. Ama son nefesime kadar müzikle içiçe olmaya şarkı söylemeye ve şiir yazmaya devam etmek istiyorum. Gelen teklifleri seçici bir şekilde değerlendiriyorum. İstanbul'a yeniden taşınma ve sanatsal etkinliklerime aktif bir şekilde devam etme hedefim var. Sanatçı dostlarımla ortak projelerimiz var. Şu an haftada bir ya da iki kez İstanbul'a giderek bu projeleri bir bir hayata geçiriyorum. Evlatlarımın güzel bir gelecek sahibi olabilmeleri ilk ve öncelikli hedeflerim arasında. Sevdiklerimle ve beni sevenlerle, sanatsever gönül dostlarımızla bize bahşedilen bu kısa ömrü doya doya verimli bir şekilde yaşamak arzusundayım. Bu arada şahsıma,şiirlerime ve şarkılarıma ilgi gösteren sanatsever dostlarıma da bu vesileyle bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Yeni kitaplar elbette ki gelecek. Şu anda bile 2 kitap çıkaracak kadar şiirim var arşivimde. Acele etmeye gerek yok diye düşünüyorum. Sağlam ve emin adımlarla yol almak en doğrusu bence. Satacak iyi malı olanların bağırmasına gerek yoktur. Kalite her zaman hak ettiği değeri görür. Ben de oldukça sabırlıyım. Kaliteli projelerde yer almaya çalışıyorum ve hayat çok şükür ki sabrımızın ödülünü veriyor bizlere.
Sizce en büyük Türk kimdir? Ve son olarak neler söylemek istersiniz?
Türklerin şanlı tarihi Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri çok büyük isimlerle dolu. Cihana hükmetmiş bir ecdadın torunlarıyız. Sonrasında laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin eşsiz kurucusu başkomutan Mustafa Kemal Atatürk hepimizin hayran olduğu, minnettarlık duyduğu bir dünya lideridir. Kurtuluş Savaşında şehitlerimizle birlikte verdiği eşsiz mücadele olmasaydı bugün burada bu ropörtajı yapıyor olamazdık.
Söylemek istediğim son sözlerimse şunlardır :
Savaşların, kadın ve çocuk istismarının, şiddetin olmadığı, hak ve adalet düzeninin sağlandığı güzel bir dünyada yaşamak hepimizin hakkı. Bu düzeni sağlayabilmek için hepimiz elimizden geleni yapmalıyız ve dünyayı daha yaşanılabilir bir hale getirmeliyiz. Sevmeli, sevilmeli, dostluğu ve arkadaşlığı paylaşmalıyız. Herkese sağlık, mutluluk, huzurun egemen olduğu şiir ve müzik dolu günler diliyorum.
Röportaj: Yağmur Tanyıldız