Osmanlı İmparatorluğu’nda padişah ve ahalisi büyük ve gösterişli yüzükler takarlardı. Yüzükler tarih boyunca gücün ve zenginliğin ifadesini temsil ettiğinden, iri yüzükler ile halkın karşısına çıkarlardı. Son yıllarda kafamızı nereye çevirirsek, iri yüzükler takan kadın ve erkekler görüyoruz. Konuşurken parmaklarındaki yüzükleri karşısındakinin adeta gözünün içine sokuyorlar. Acaba parmaklarına taktığı yüzüklerin ne anlama geldiğini biliyorlar mı? Sorduğunuzda atalarımız da takıyordu değip kendilerine pay çıkartıyorlar.
Her yerde bunlardan mevcuttur. Televizyona çıkıp ağızları konuşacağına, taktıkları yüzüklerini konuşturuyorlar. Mübareklerin kerametleri takmış oldukları iri yüzüklerinde. Masanın karşısına geçip masal anlattıktan sonra, iri yüzüklerinin taşlarını masaya vurarak, daha etkili olduklarını mı zannediyorlar? Giydikleri kıyafetlerin renklerine uygun yüzükler takıyorlar. Her birinin parmaklarında üç beş yüzük ile sahneye çıkıyorlar. Büyük bir yüzük enflasyonu yaşanıyor her yerde. Memlekette bakkaldan çok gümüşçü, takıcı, yüzük satan var desek, yanlış bir şey söylemiş olmayız.
Aralarında paylaştıkları resimlerin birçoğunda tutku haline gelen yüzüklerini görmekteyiz. Kadınlar kocalarına aldıkları hediyelerin çoğu artık iri, iri yüzükler olmuş durumdadır. Salgın yurdun her yerinde büyük bir gösteriş halini almıştır. Padişah olmuşta, tahtı eksik bizimkilerin. Yüzüklerin kısa tarihçesine bakmakta fayda var. Yüzükler Roma Krallığına kadar uzanan güç ve gösteriş halinin bir ifadesidir. Roma’dan sonra, Bizans ve Osmanlı’ya oradan da Arap coğrafyasına kadar uzanan bir yolculuğu kendi içinde barındırmaktaydı.
İri yüzükleri takanların hepsinin ortak özelliği, güç, makam, mevkileri temsil etmeleriydi. Özellikle, taht ve makam değişikliğinde o iri pırlanta yüzükler el değiştirerek, babadan oğula, makamdan, makama geçerdi...
Şimdi bu iri yüzükleri takanların, sosyal ve siyasi hayatta karşısındakilere vermiş oldukları mesajlara bir bakalım. Biz güçlüyüz mü demek istiyorlar. Temsil ettiğimiz erk çok güçlüdür mü demek istiyorlar. Hepsi kendi içlerinde belki de yüzüklerin efendisi…
Eyvallah, ama sende bu güç yok ki. Hani iş adamı, zengin, kendince muktedirler taksın. Sana ne oluyor bilader? Zengin taktığında soruyorsun bu pırlanta yüzük nereden diye. Dedemin babasından kalan yüzük diyor. Götürüp Kapalıçarşı’da satsanız taktığı yüzük fiyatına daire alırsınız. Ama diğer takanlara ne demeli…
Yüzükleri hali vakti yerinde olan, lüks arabalara, şatafatlı evlere sahip olanlar zaten anlamını bildikleri için takıyorlar. Nişan gecesi birbirlerine taktıkları yüzüğün değeri ile İstanbul’da üç tane ev alınır. Güç ve maddi birikimleri zirvede olan insanların, babaları, dedeleri, hatta ondan önceki büyüklerinin de taktıkları görülmüş ve buda doğaldır. Ancak, bizim gibilerin üç yüz liraya yüzüp alıp takması pekte hoş durmuyor.
Güzel bir söz okumuştum. Derki; “Tarihler faydasız nesneleri kendine yük etmezmiş.” İri yüzükleri takanlar bence kendilerine boşuna yük ediyorlar. Uygarlık ve medeniyet geçmişin özlemiyle değil, geleceğin hayallerine ulaşmakla mümkündür.
Yüzükler. Son yıllarda geçmişin şanlı tarihinden esintileri filmlerle, dizilerle, ne olduğunu anlayamadığımız sergilerle, görsel şekillerle, kaşıya verilen mesajlarla kendimizde yaşatmaya çalışıyoruz.
Bu da gösteriyor ki, geleceğe planlar yapıp ilerlemek yerine geçmişe meylediyoruz. Yaratıcılık yerine güce ve iktidara meylediyoruz. Bilgi ve yücelik yerine, hitabet ve gürültüye meylediyoruz. Bütün bunları bir araya topladığınızda aklı egemen kılmak yerine, bedeni egemen kılıp onun üzerinden karşı tarafla bir paylaşımı seçiyoruz…
Gittikçe artan bu paylaşımın, gücü kendi etrafında toplamaktan başka bir şey olmadığı çok açık görülmektedir. Dünya’yı kendi parmaklarına taktığı yüzükler gibi kendilerinin olduğunu zannediyorlar. Gücü kendi merkezinde toplamak olarak görüp, masaya iri yüzüklerini vuruyorlar…
Kendisinin olmayan bir malı kendisine ait olduğunu karşı tarafa hissettiriyorlar. Koca bir tarihin en kötü söylevini almak için kuyrukta bekliyorlar…
İri yüzüklerin farklı modelleriyle, her gün ayrı bir tarz yarattıklarını düşünüyorlar…
Akıldan ve ilimden uzaklaşıp, bedendeki nesneyi ön plana çıkartarak, teferruat haline getirmenin manası ne ola ki?
Tarihin manası iri yüzükler ile değil, büyük kudretli insanların yaptıklarıyla anlam kazanmıştır.
Bilim çağında olan Dünya’yı tanıyıp, ona göre çağı yakalamanın gerekliliği yerine, yüzükler takıp, Dünya’ya meydan okumaya çalışmanın verdiği bağırmaları olanca hızıyla yaşıyoruz…