ZORAKİ SİSTEM

12 senedir düzenli olarak Beşiktaş konuşuyor, yazıyor ve anlatıyorum. En azından buna gayret ediyorum. Ancak hiçbir sezon, son 2 senedir yorulduğum, kelimelerde çaresiz kaldığım anlar kadar kötü anlar yaşamadım…

Beşiktaş öyle dağınık, öyle zoraki, öyle inişli-çıkışlı bir futbol oynuyor ki, yazılarda tekrara düşmemek, tekdüzenin içinde kaybolmamak için zorlanıyor insan… 1 maç eze eze oynayan, rakibe kabus olan Beşiktaş, bir diğer maç darmadağın, ne oynadığının bilincinde olmadan ve en önemlisi umutları tüketecek kadar serkeş bir ruh halinde “mücadelemsi” bir performans sergiliyor. Bunun tabii ki tek bir nedeni yok! Beşiktaş'ın bu dağınık halini tek bir noktadan okursak yanılırız. Sorunun oyuncular özelinde olmadığı aslında temel çıkış noktamız olmalı.

Nasıl mı? Anlatayım…

Beşiktaş'ın ligin boyunun kısaldığı, son düzlüğe girildiği 32.haftasında halâ net bir sol kanat oyuncusu yok. Sağ bekini birkaç hafta önce sansasyonel bir biçimde ve davalara konu olacak şekilde yedeklemiş. Merkezde fazla görünen ama nitelikte eksik olan oyunculardan kurulmuş, Oyunun savunma yönünde eh işte, hücum setlerinde ise kısır tadında bir takımı var. Mesela yarısına 6 milyon Euro verilmiş bir oyuncusu var siyah beyazlıların. 6 oyna dendiğinde 5.5 da kalan, 8 oyna dendiğinde 7.5 da sallanan hücumsal niteliklerde, savunma melekeleri noksan olan bir oyuncu! Tüm bu süslü ifadelerin tepe noktasında şu tanım ile yüzleşiyoruz “Beşiktaş bu sezon kadro mühendisliğinde sınıfta kalmıştır.” Gidenin yerinin dolmadığı, gelenin yeterli olmadığı, kulübede yönetenin de sürekliliğinin sağlanamadığı garip bir sezon bu sezon! İşte bu sebeple, Beşiktaş'ın maçlarını yazarken, yorumlar ya da anlatırken standart olanın dışına çıkıyor insan. Normalde ligin bu döneminde güzel oyunun 2.planda olduğu, puan odaklı hedefe koşulduğu maçlara tanık oluruz. Beşiktaş için bu ifadeyi bile yazarken net olamıyoruz. 1 hafta önce Kadıköy’ü ezele rakibine dar eden Beşiktaş, bir diğer maçta Trabzon Fırıncılar Odasının kurduğu bir takımın bile rahatlıkla yeneceği Trabzon takımına karşı pozisyon bulamıyor.

İşte bu yüzden, Ümraniye karşısında orta alanı yine yokları oynayan Beşiktaş için, haftaya kendi saha ve seyircisi önünde ezeli rakibi Galatasaray karşısında iyi bir Beşiktaş izleriz diyemiyor insan. Beşiktaş üretemiyor! İşte tam da bu sebeple her maçın farklı bir hikayesi değil, her maçın bambaşka kahramanları üzerinden puan ya da puanlar alınıyor. Bir maç Redmond çıkıp kahraman oluyor, diğer hafta Cenk! Ümraniye karşısında da Aboubakar’ın A plus golcü vuruşu ile Orkun'un soluna bıraktığı top kalıyor akıllarda. Haftaya Vodafone Park’ta hangi filmi izleriz? O filmin kahramanı kim olur bilinmez ama, eğer Beşiktaş yönetimi “BAŞARI” istiyorsa, başarının en temel unsuru olan “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK” konusunda ısrarcı olması şart! Yani Türkçesi, telefon kılıfı değiştirir gibi, hoca değiştirmekle aslında telefonu değil, makyajınızı yenilemiş olursunuz.