Hem iş hem de sosyal hayattaki ilişkilerimizde eylemler, kelimelerden daha yüksek sesle konuşurlar
ancak sözlerimiz hala etkileme anlamında en büyük güce sahiptirler. Diğer insanlarla tanıştığınız ya da
çalışmaya başladığınız ilk zamanları bir düşünün. İlk zamanlar saygı duyduğunuz, fikirlerini merak
ettiğiniz insanların bazılarına karşı zamanla saygınızı yitirdiğiniz ve güveninizin kırıldığını hissetmeye
başladığınız olmuştur değil mi? Peki, bu insanların sizin için değer kaybına uğramalarının ve
üzerinizdeki otoritelerini yitirmelerine sebep olan neydi, düşündünüz mü?


Gelişim için ilk aşama eğitim değil farkındalıktır zira kendinizde düzeltilmesi gereken alanın, sorunlu
bölümün farkında olmazsanız eğitimde öğrendiklerinizi hayatınıza uyarlayamazsınız. Bu da sürekli
karşınızdaki insanları değiştirmeye çalışmanıza ve zaman kaybetmenize neden olacaktır.
İletişimin büyüsü olan sözlerle ilgili güç elde etmek için öncelikle karşınızdaki insanların cümlelerini
dinlerken bilinçli olun. Kurdukları cümleler üzerinizde ne etki yaratıyor, bunu düşünün. Eğer iletişimde
olduğunuz kişiler arasında sizinle aynı cümleleri kurduğunu fark ettiğiniz insanlar var ise bir ayna gibi
kendinizi o insan üzerinde inceleyin; nasıl görünüyor, nasıl hissettiriyorsunuz?


Eğer tespitleriniz negatif duygular oluşturduğu üzerine ise bu kişilerin cümlelerini zihninizde reddedin
ve konuşurken daha temkinli olun. Felsefede kullanılan anlamıyla bağlam, iletişimde her şeydir.
Bağlam, kelime ve cümle gibi anlatım unsurlarının, kullanıldıkları yere ve zamana göre kendinden
önce ve sonra gelen unsurlar nedeniyle kazandığı farklı anlam ve değerler bütünü
Amacınız sesinizi duyurmak, doğru anlaşılmak ve fikirlerinize saygı duyulmasını sağlamak ise
ifadelerinizi gözden geçirin ve önce söylemlerinizi düzenleyin.


“Rahatsız Ettiğim İçin Özür Dilerim…”
Gereksiz durumlarda özür dileyerek konuya girmek ve bunu çok sık tekrar etmek bizi gerçekte
olduğumuzdan daha çekingen ve küçük gösterir. Üzgün olmanızı gerektiren bir durum olup olmadığını
sorgulamadan özür dilemeyin. Yöneticinizin veya danışmanınızın kapısını çaldığınızda girer girmez
‘rahatsız ettiğim için üzgünüm’ demenize gerek yok. Bir iş veya soru için gittiyseniz üzgün olmanızı
gerektiren bir durum yoktur. Kapıyı çalıp müsait olup olmadığını ve talebinizi, sorunuzu iletmeniz
yeterlidir. Eğer birini gerçekten meşgul ettiğinizi düşündüğünüz bir durumda karşınızdaki insan sizi
dinlemeyi ve yardımcı olmayı sürdürüyor ise ona sabrı ve yardımı için teşekkürlerinizi iletin, yeterlidir.


“Bir Dakikan Olduğunda…”
Bir yardıma ihtiyacınız olduğunda, bir konuda güncelleme yapılması gerektiğinde veya soru sormak
istediğinizde bu cümle ile başlamak karşınızdaki insana ‘kontrol tamamen sende, ben istediğin kadar
bekleyebilirim’ mesajını verir. İletişimde direkt olarak isteğinizi belirtin ve gerekçeli bir süre istenirse
bekleyebileceğinizi söyleyin, tabi bekleyebilecek bir iş ise... Yapılması gereken işlerinizi ve almanız
gereken cevapları sürekli karşı tarafın inisiyatifine bırakırsanız bir süre sonra talepleriniz
önemsenmeyecektir. Örneğin bir e-posta gönderdiniz ve cevaba göre teklif hazırlamanız gerekiyor. Bu
durumda ‘Vaktiniz olduğunda e-postama cevap verir misiniz?’ dediğinizde gerçekten boş bir vakti
olana kadar e-postanıza bakmayacaklar. Kurmanız gereken cümle örneği;
‘Size dün gönderdiğim e-posta hakkında yanıtınızı bekliyorum. Sizden gelecek yanıta göre teklif
hazırlayıp müşteriye iletmem gerekiyor.’ şeklinde olmalı ve karşı tarafa ‘müşteri bizi bekliyor’ mesajını
vermelidir.
Ya da ‘Size sorduğum soru hakkında düşündünüz mü? Eyleme geçmek için vaktim kalmadı’ gibi...

“Az Önce Söylediğim Şey Sizce Mantıklı mı?”
İletişimde mesajlarınızın karşı tarafa iletilmediğini düşündüğünüz, anlaşılmadığınız zaman
hissedeceğiniz özgüven eksikliği durumunda böyle bir onay alma sorusu sorabilirsiniz. Eğer
özgüveniniz yerinde ise böyle bir soruyu sormaktan ve fikirlerinizin doğru olup olmadığı konusunda
sizinle aynı statüye sahip insanlardan onay almaktan kaçınmalısınız. Eğer gerçekten saçmaladığınızı
fark ederseniz kendinizi küçümsemeden mizah yoluna başvurarak çözüm üretebilirsiniz. Örneğin;
‘Az önce kafam karıştığı için şu an benim bile katılmadığım bir fikir öne sürdüm. Anlamaya çalışırken
konunun içinde kaybolmuş olabilirim. Çözmeme yardım eder misin?’


“Uzman Değilim Ama…”
İnsanların size saygı duymasını ve fikirlerinizi ciddiye almalarını sağlamak istiyorsanız bu tür
ifadelerden kaçınmalısınız. Bu tür cümleler kullanarak konuya girmek daha en baştan güvenilirliğinizi
zedeleyecektir.
Daha doğrudan ve kendinizi küçümsemekten uzak bir yaklaşımı benimsemelisiniz. Örneğin;
“Bu konudaki fikrim şudur X’tir ancak Y’yi de düşünmenizi öneririm” şeklinde konuşabilirsiniz.


“Ben Bir Aptalım”
Bu ve benzeri cümleleri hem kendiniz hem de başkaları için kullanmaktan kaçınmalısınız. Zihnimiz,
kendimize yapıştırdığımız etiketleri doğruymuş gibi algılayarak karakterimizi ve eylemlerimizi zamanla
bu etiketlere göre düzenler. Aptalca bir hareket yaptığınızı fark etmek ya da düşünmek başka bunu
düzeltmek yerine kendinizi çamura gömmeniz çok başkadır. İkinci yol motivasyonunuzun, hevesinizin
giderek azalmasına ve iş hayatında girişkenliğinizin yok olmasına neden olacaktır. Hata yaptığınızda
kabullenin ve bu hatanız başkalarını etkiliyor ise özür dileyin ve çözüm üretin. İleri görüşlü insanlar
kendilerini harcamazlar. Aptal olduğunuz mesajını verirseniz bir daha size güvenmeyeceklerdir.


“Buna Kesinlikle Katılmıyorum Ama…”
Tartışmaları ve talep konuşmalarınızı nasıl başlattığınıza çok dikkat etmelisiniz. İlerlemenin en büyük
anahtarı sizin, diğerlerinden farklı fikirde olmanız iken bunu bir kusurmuş veya oyun bozanlıkmış gibi
lanse etmenizin anlamı yoktur. Ayrıca bir fikre katılmıyor olmanızın bastıra bastıra altının çizilmesine
de gerek yoktur. Bu ifade karşınızdaki insana ‘fikrin benim üzerimde asla etkili olamaz’ mesajını verir.
Bunun yerine şu ifadeleri kullanabilirsiniz:
“Dediğin gibi olabilir, bir de şu açıdan bakalım...”
“Bunun üzerine düşünebilirim”
“Haklı olabilirsin, bir de şu şekilde düşünmeyi deneyebiliriz”
“Saygı duymakla birlikte ben de şöyle düşünüyorum”
Cümlelerinizi bu şekilde düzenleyerek nihayetinde hem fikirlerinizin güvenle dinlenmesini sağlayabilir
hem de tartışmalarda kendinizi basitleştirmekten korunabilirsiniz.


“Sadece bu var/ sadece bu fikrim var/ sadece bunu yapabilirim”
Zayıf itirazlar genellikle reddedilmeye mahkumdurlar çünkü karşınızdaki insana, sizin yedek bir tavır
almaya istekli olmadığınıza ve iletişimi kısa kesmeyi istediğinize dair bir sinyal iletir.

Müşteri plastiği sevmediğini söyledi, peki ya cam olanın avantajlarını sıralamaya ne dersiniz? Bir fikir
ürettiniz ve beğenilmedi, içinize kapanmak ve benden bu kadar demek yerine o an aklınıza gelen
başka bir fikri sunmayı denemelisiniz.
Bir öneride bulunmak, her zaman “tek şey”den daha etkilidir.
“Sadece”
Bu kelime pasif anlam yaratan tehlikeli bir kelimedir. Olabildiğince kaçınmaya çalışın. Eğer
yazılarınızda ve e-postalarınızda farkında olmadan yazmış olabileceğinizi düşünüyorsanız bir yazıyı
veya maili yollamadan önce Ctrl-F yapın ve arama kutusuna ‘sadece’ kelimesini yazarak kontrol edin.
Bu pratik, sadece kelimesini idareli kullanmanız açısından zihninize bir hatırlatma görevi verecektir.
Bir süre sonra gerekli durumlar dışında kullanmamaya başlayacaksınız.
Tüm bunların yanı sıra hangi konuda olursa olsun haddinden fazla açıklama yapmayın. İnsanları
ayrıntılarla boğmadan net ifadelerle konuşun zira en etkili liderler, muazzam basitleştiricilerdir.
Konuyu olabildiğinde basit ve kısa yollardan anlatmaya çalışın. Gerekçeleri listeleyin ve eylem
noktalarını belirleyerek harekete geçin.is-hayatinda-basarili-olmak-icin-ne-yapilir-meltem-suzan-zeki