Zaman nasıl da akıp, geçiyor! Aziz Milletvekili arkadaşım rahmetli Adnan Kahveci’nin acı vefat haberini aldığım 5 Şubat 1993 gününü, kabus, hüzün içinde dün gibi hatırlıyorum. Biz, Adnan Kahveci ile 1983 yılının Nisan ayında Turgut Bey’in Yeniköy, Türk Bostanı sokaktaki evinde tanıştık. Özal beni çağırarak, “Bak, Maruflu, ben yeni bir siyasi parti kuracağım. Bu partinin nüvesini, benim planlamada beraber çalıştığım arkadaşlarım oluşturacak, seni istiyorum, Adnan da burada, yapacağımız icraatları, plan ve projeleri konuşalım, iktidara hazır olalım” demişti. O günden sonra, merkez ve merkez sağ bir araya getirme hareketini, Özal’la başlatan Anavatan Partisi’nin hazırlık aşamalarında birlikte olduk, gayret gösterdik. Daha sonra İstanbul 1. Bölgesi (Anadolu Yakası)’nden birlikte milletvekili seçildik.
Adnan Kahveci 1949 yılında, Trabzon Sürmene’de doğdu. İlk ve orta okulu Samsun’da, liseyi de Kabataş Lisesi’nde okuyup, 1966 yılında birincilikle mezun olmuştu. Türkiye Üniversitelerarası sınavında birinci olarak ABD Purdue Üniversitesi’nde ve ABD Missori Üniversitesi’nde, Biomedical Mühendisliği okudu, mezuniyet sonrası bu üniversitelerde öğretim üyesi olarak ders verdi. Türkiye’ye dönünce Boğaziçi Üniversitesi’nde ve TÜBİTAK’ta öğretim üyesi olarak çalıştı. Daha sonra yolları Özal’la kesişti ve ANAP’ın kurucuları arasında yer aldı. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, üstün vatan sevgisi, millet aşkı, dürüstlük ve fazilet, namuslu olmak, dobra konuşmak Adnan Kahveci’nin başlıca nitelikleri idi. Türk siyasetine yeni bir bakış getirmişti. Her zaman halkının yanında ve arasındaydı. Milletvekilliğini adam gibi yapmak, hakkını vermek, hizmeti karşılık beklemeden yerine getirmek her değerin üzerindeydi. Özal’ın “Türkiye’ye Çağ Atlatma Hareketinin” transformasyon, değişim modelinin mimarlarından biriydi. Demokrasinin faziletine, ANAP parti içi demokrasiye, fikir ve düşüncelerin serbestçe ifade edilip, yazılmasına büyük önem verirdi. Çağdaş, medeni, batıya dönük, ANAP’ın kuruluş umdeleri olan, milliyetçi, muhafazakar, etnik, ahlaki, dini değerlere önem veren yenilikçi, ilerici, sosyal adaletçi çizgi Kahveci ile bütünleşmişti. Asla şüphem yoktur ki, gelecek nesiller, fazilet, dürüstlük, çalışkanlık, Atatürk’e bağlılık, vatan ve millet sevgisini en üst düzeyde sembolleştiren Adnan Kahveci’yi daima hatırlayacaklar, “bir zamanlar, bir Adnan Kahveci vardı” diyeceklerdir. Onu hep örnek alacaklardır.
1993 yılı bizler için talihsiz bir sene oldu. Adnan Kahveci’den 2 ay sonra, büyük ideal ve devlet adamı Özal’ı, 17 Nisan 1993’te kaybettik. Yüce Allah’tan, mekanları cennet olan bu değerli dava arkadaşlarımıza ebedi istirahatgahlarında rahmetler niyaz ediyorum. Onların başlattıkları güçlü, çağ atlayan Türkiye vizyonunu biz kalanlar gerçekleştirmeliydik. Kahveci’yi andığımız bu ölüm yıldönümünde, Yüce Atatürk’ün kurduğu ve bize emanet ettiği, Cumhuriyetimizin 100 yılına giderken, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durumu gördükçe elem duyuyorum. Dış politika yanlışları, vahim hatalarla dünyada itibar kaybeden Türkiye, iktisadi durumda yaşanan açmazlar, sıkıntılar, giderek ayrışan, bölünen toplumumuz, dini istismar, işsizlik, dünyanın en gelişmiş ilk 10 ekonomisine girme hedefinden sapmalar, Türk Milletine layık olduğu yaşam düzeyini verememe, sorumluların kılını kıpırdatmaması, umursamazlık, bizleri üzüyor, eminim ki, Özal ve Kahveci de rahat uyumuyorlardır!
Türkiye nereden, nereye geldi? Aslında asıl potansiyeli, yüzde 70’lerde olan merkez ve merkez sağ paramparça olmuş durumda! Bir konuşmasında Kahveci şöyle diyordu; “Korkarım ki, bu ayrışma ve bölünmüşlük devam ederse, Türkiye’yi, maceralara, geri dönülemez sorunlara sürükleyebilecek, yetersiz, çağ dışı kadrolar iktidara gelip, Türk Milletinin kaderine el koyabileceklerdir. Bunun sonu da hüsrandır.”
Adnan, Özal’dan sonra Anavatan’a sahip çıkmak, ANAP’ın zayıflamasının önüne geçmek için, ANAP Genel Başkanlığına aday olacaktı. Adnan, Mesut Bey’den sonra, ANAP’ın durumunu iyi görmüyordu. Haklı da çıktı. Hayatta olsaydı durum değişik olur, ANAP, devletine, milletine hizmete devam ederdi. Daha sonra gelenler, ANAP’ın fişini çektiler, işini bitirdiler. ANAP kapandı. Bizim paralarımızla yapılan genel merkez binası elinden alındı! Oysa yaşamalıydı, ama bitirildi! Çok vesile ile bir arada olduğumuzdan, Adnan Kahveci’nin ilginç anekdotlarına bu yazının kapsamına sığmadığından ayrı bir makalemde yer vereceğim.
Ben her sene 5 Şubat’ta, değerli dostum, milletvekili arkadaşım, aynı bölgeden seçildiğimiz için samimi olduğum, karakterine hayranlık beslediğim, Adnan’ın Yakacık’taki mezarına, herkes gittikten sonra yalnız başıma gider, onunla konuşur, dertleşir, Fatiha’mı okurum. Eşi Dr. Füsun Hanım’ı, kızı Aslıhan’ı da sevgi ile anıyoruz. Unutmadan ifade edeyim, Adnan Kahveci’nin cenazesine yetişmek için, 1 gün sonra trafik kazası geçirerek vefat eden Bursa Milletvekilimiz iyi ve güzel insan Mümin Gençoğlu’nu da saygı ve rahmetle anıyorum. Takdiri ilahi olarak, milletimizin tam kendilerine ihtiyaç duyduğu zamanda, aramızdan ayrılan Özal’ı, Adnan Kahveci’yi, tüm değerlerimizi özlem ve rahmetle yad ediyorum. Ruhları şad olsun.