Ülke olarak çok partili hayata geçtikten sonra şimdiye kadar olanlardan çok farklı bir seçim süreci yaşadık. 14 Mayıs’da Milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçimi yapılmış, Milletvekilleri belirlenirken, Cumhurbaşkan’ı adaylarından hiçbirisi %50 ve üzeri oyu alamaması sebebiyle, seçim ikinci tura kalmıştır. Seçmen 28 Mayıs’da tekrar sandığa gitmiş ve Sayın Erdoğan yarışı erken tamamlamış ve Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması ile ilk olarak iki turlu bir seçimin olması, bizde seçimi geçmiştekilerden farklı kılan özelliklerden biri olmuştur.

Son seçimin en dikkat çeken özelliklerinden birinin, partilerin ittifaklar yaparak seçime girmesiydi. Bu seçim belki de “ ittifaklar seçimi” olarak anılacak.

Partiler seçim öncesi niye ittifak yapma ihtiyacı duyarlar? Bizde en önemli sebep seçim barajına takılmamak. Bu daha ziyade güçlü olmayan partiler için geçerli, önemli bir sebeptir.

Bu seçimde büyük partilerin ittifak yapmaları, esas Mecliste çoğunluğu alma ve Cumhurbaşkanlığını kazanma amacında olmuştur. Küçük partilerin de potansiyellerini değerlendirme, bir oyu bile değerlendirme düşüncesi ön planda olmuştur. Bu sebeplerle ittifak teklifleri dıştan göründüğü kadariyle, bu seçimde genellikle büyük partilerden küçük partilere olmuştur.

İttifak içinde yer alan baraj sıkıntısı olmayan partiler arasında da, Cumhurbaşkanı adayları ortak olmakla beraber, millevekili seçimlerinde kısmi ittifaklar yapılmıştır.

İttifaklarda küçük partilerin milletvekili adayları, ittifakta yer alan büyük partinin listesinde yer almışlardır. Küçük partilerin listelerde yer alan milletvekili sayıları ittifak yapılırken büyük parti ile görüşmelerde kararlaştırılmıştır. Bu şekilde belirlenen listelerle gidilen seçimde çıkardıkları milletvekili sayıları gözönüne alınınca, en avantajlı çıkanlar ittiffaklarda yer alan küçük partiler olmuştur.

Seçim sonrası CHP listesinde yer alan küçük partilerin milletvekilleri CHP den ayrılıp kendi aralarında grup kurma çalışmalarına başlamışlardır.

Ne oldu şimdi? Mevzuata uygun dememiz yeterli olacak mı?

Bu şekilde biraz karmaşık yürüyen seçim süreci seçmenin kafasını karıştırdığını söylemek yanlış olmaz. Oy verme işleminde oy pusulalarında ittifaklar, partiler derken, tercihleri nasıl yapacağı konusunda birçok insan zorlanmıştır.

Bu meselelerin ilerleyen zamanda ele alınıp, çok yönlü değerlendirileceğini tahmin ediyoruz.

Karmaşık, dolambaçlı yollara hiç girmeden, seçmenin de hiç strese girmeden oyunu kullanabilceği bir sistem geliştirilmesine ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.

Nasıl bir sistem?

1-Seçim barajı tamamen kaldırılır veya düşük bir seviyeye indirilir,

2-Seçime girme hakkı kazanan her parti seçime girer,

3-Her parti aldığı oy oranına göre milletvekili çıkarır,

4- Bu şekilde her fikir, her görüş mecliste temsil edilmiş olur. Ülke için, içerde konuşmak herzaman dışarda konuşmaktan iyidir. Ne söylecekse herkes Meclis çatısı altında söylesin.

Yeter ki; kurallar,sınırlar iyi belirlensin ve her şey ciddi, güven veren hukuk devleti prensipleri içerinde yürütülsün.

Bunlar demokrasimizin gelişmesi ve olgunlaşmasında önemli adımlar olacaktır.

Yeni dönemde yapılacak önemli hizmetlerin başında; her meselenin konuşulduğu ve çözüm yollarının geliştirildiği yerin TBMM olduğu gerçeğinin her kesimde kabul edilmesinin sağlanması olmalıdır. Bu uluslararası saygılığı ve güveni de artıracaktır.

Büyük Atatürk TBMM ‘ni kurarken; henüz devlet kurulmamışken, hiç demokrasi tecrübesi olmayan, okuma yazma oranı çok düşük bir halka güvenip EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR demiş yola çıkmıştı.


 

Prof.Dr.ABDURRAHMAN KUTLU

[email protected]