Cumhuriyet tarihinin en önemli, kritik seçimine şunun şurasında ne kaldı ki?
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekillerinin adaylıkları YSK tarafından kesinleşerek Resmi Gazete’de yayınlandı.  Siyası partiler seçim beyannamelerini ilan ettiler. Merakla bekledim; ev sahibi ve kiracı arasındaki sorunları düzenleyecek bir şeyler var mı diye… Siyasi partilerden hiç birisi önemli olan bu konunun üzerine eğilmekten nedense kaçındılar. Oysa toplumun büyük bir kesimi ev sahiplerinin insafına bırakılmış, ağır kira yükünden bunalıyor, daha doğrusu eziliyor.
Toplumda, medyada ne zaman ev sahibi ve kiracılardan söz edilse aklıma edebiyatımızın önemli eserlerinden Memduh Şevket Esendal’ın “Ayaşlı ve kiracıları” romanı gelir.
Lise yıllarımda edebiyat hocamız bizlere Memduh Şevket Esendal’ın Vakit Gazetesinde tefrika edilmiş, sonra da 1934 yılında yayınlanmış, yeni baskıları yapılmış romanın okutmuştu.
Cumhuriyetin kuruluşunu izleyen yıllardaki toplumsal değişimi anlatan bu roman Milli Eğitim Bakanlığının 100 Temel Eser listesine alınmıştı, Kısacası edebiyatımızın başyapıtları arasındaki eserlerden biriydi.
Romanın konusuna gelince; Anadolu beylerinden birinin oğlu Ayaşlı İbrahim Ankara’da dokuz odalı bir apartman dairesini devletten kiralamış, sonra da çeşitli nedenlerle Ankara’da görev alanlara oda oda vermişti. Böyle olunca da farklı karakterlerdeki kişiler bir arada yaşamak zorunda kalmışlardı. Cumhuriyetin ilk yıllarının Ankara’sında çeşitli görevlere atananlar; günümüzün bazı şehirlerinde olduğu gibi ev bulma sıkıntısına düşmüşlerdi.  .
Esendal’ın romanında apartman dairesinde bir arada yaşamak zorunda kalan bir banka memuru; birlikte yaşadıklarını ve tanık olduğu olayları anlatmaktadır.  Oda komşularını yakından tanıdıkça onların dedikoduculuğunu, çıkarcılığını, bencilliğini, sorumsuzluğunu, paraya, kumara düşkünlüğünü ve gayrimeşru ilişkilerini akıcı üslupla anlatırken aynı zamanda toplumun aynasını da gözler önüne sermektedir. Bu arada basit şekilde oynanan oyunlardan nasıl bir kumarhanenin ortaya çıktığını da yazmaktan geri kalmamıştır.
Memduh Şevket Esendal’ın edebiyat klasiklerimiz arasına girmiş bu kitabından günümüze döndüğümüzde; ekonominin yanlış yönlendirilmesi, enflasyonun yükselmesi, yabancı paraların karşısında liranın değerini yitirmesi, geçim sıkıntısını beraberinde getirmişti. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak; bina alım satımları kadar kiraları da etkilemiş, ev sahipleri kontratları bile dikkate almadan ya şu kadar ödersin ya da evimi tahliye edersin demeye başladılar. İstenilen kira bedelleri ise kontratlarda yazılı olanların çok daha üzerindedir.  Böyle bir ortamda kiracı mı haklı yoksa ev sahipleri?
Yanıtlamak çok zor…
Ev sahibi kiracı ilişkisi üzerinde durulacak, çözüm isteyen bir konuya dönüşmüştür. İnsanlar çok zor geçinmeye çalışırken, çoğu açlık sınırında,  çarşı pazarlarda istediklerini alamayıp, et kuyrukları önünde sabaha karşı sıraya girmektedirler. Böyle bir ortamda astronomik kiraları ödeyemez duruma düşmüşlerdir. Böyle bir ortamda analaşamayan kiracı ve ev sahipleri mahkemelik olmaktadır. Ev sahibi kiracı davaları mahkemeleri kilitlemiştir. Kira tespit ve kira tahliye davalarında ilk duruşma için yaklaşık bir yıl sonrasına gün verilmektedir. Böylesi durumlarda hukukçulara göre bu tür davaların sonuçlanması en azından dört yılı alıyormuş…
Tüketici Haklarının da belirttiği gibi insanların barınma hakları sosyal devlet anlayışının kapsamındadır.  Bu soruna çözmek de devletin görevidir. Açlık ve yoksulluk sınırı içerisindekilerle orta gelirliler ne yapacaklar?
 Memduh Şevket Esendal’ın romanında belirttiği gibi apartman dairelerine oda oda mı yerleşecekler; yoksa birkaç aile bir araya gelip bir daire mi kiralayacaklar?
Seçim zamanlarında halkın yanına inip oy isteyenler iktidar olduklarında bu sorunu çözmek zorundadır. Devlet ya insanlar için belli konutlar yapmalı ya da kira bedellerini belirlemelidir.
Ernest İpsen ne kadar da güzel söylemiş: “Emrimdekiler isyan ederse onları bastırabilirim ama suskun olurlarsa ne düşündüklerini bilemediğim için korkarım.”