Korku ve gerilim türünde kitaplar yazmak gerçekten çok zordur. Çünkü izleyiciyi filmle veya dizi ile korkutmak basittir ama okuyucuya bunu kitapla hissettirmek kabiliyet ister. Korku ve gerilim türünü genellikle filmlerde tercih eden biri olmakla beraber çok nadiren de olsa kitaplarını tercih ediyorum. Kimi korku kitapları var ki 300 sayfa okuyorsunuz ama gerilim adına hiçbir şey hissetmiyorsunuz. Dolayısı ile bu türü de işin ustalarından okumak gerektiğine inanıyorum. O ustalardan birisi de hiç şüphesiz ki Stephen King.
STEPHEN KING
1947 yılında Portland’da doğan King, anne ve babasının ayrı olması nedeniyle çocukluğunda birkaç farklı lokasyonda yaşamak zorunda kaldı. Babası, Stephen King iki yaşındayken evi terk etmiş. Ve babasını bir daha görmemişti. Ancak babasının da birçok el yazmasının olduğunu annesinden öğrense de bu hikâyelerden hiçbirini görmemiş. Kız kardeşi bir gün evlerinde tavan arasında bir kutu bulur ve King’i çağırır, kutunun içi tamamıyla korku hikâyeleriyle doludur. King’in buradan aldığı ilk kitap H. P. Lovecraft tarafından yazılan “The Thing from the Tomb” olur, kim bilir belki de korku kitapları yazma tutkusu bu olayla başladı. Yine korku üzerine, çocukluğunda sürekli olarak intihar kâbusu görür.
Daha 16 yaşında ilk hikâyelerini yazmaya başladı ancak hemen kabul görmedi ama o sürekli yazmaya devam etti ve 19 yaşına geldiğinde “The Glass Floor” hikâyesi kabul edilen ilk yazısı olmuştur. Maine Üniversitesi Edebiyat Fakültesi lisansına sahip. İş hayatını laboratuvarda çalışarak geçirdiği yıllarda bir yandan da yazmaya devam etti. Daha sonraki dönemde öğretmenlik yapmaya başladı. İlk romanını 1974’te yazdı ve eserine “Carrie” ismini verdi. “Carrie” Türkiye’de “Göz” ismiyle yayımlandı. 2003 yılında “Amerikan Edebiyatına Üstün Katkı Ulusal Madalyası” ile onurlandırıldı. 2007 yılında “Grand Master” ödülüne layık görüldü. 2014 yılında ise “Ulusal Sanat Madalyası” ödülünü kazandı. Bunların dışında daha sayısız ödül aldı.
Hemen herkesin bildiği “Yeşil Yol” ve “Esaretin Bedeli” filmleri Stephen King’in bu isimleri taşıyan kitaplarından sinemaya uyarlandı ve bunların dışında daha birçok kitabı da beyaz perdeye aktarıldı. Korku, gerilim, polisiye, bilimkurgu, fantezi ve doğaüstü kurgu türlerine eserleri ile edebiyat dünyasına katkıda bulunmaya devam eden King’in şu an 63 romanı bulunuyor. 77 yaşındaki yazar aynı zamanda senarist ve yapımcı da.
Bu arada Stephen King’in 22 filmde rolü var. Kendi kitaplarından beyaz perdeye uyarlanan filmlerde ise cameo olarak gözükmüştür. Kendisi aynı zamanda Harry Potter hayranı. En sevdiği diziler ise Breaking Bad, The Walking Dead, Sons of Anarchy, The Americans. New York Times’ın çok satanlar listesine tek seferde dört kitabı ile girebilmeyi başarmıştır ve bu kitapları Thinner, The Talisman, Skeleton Crew ve The Bachman Books. Stephen King’in eserlerini yazarken hard rock dinlediğini biliyor muydunuz? Kendisi de bir dönem bir rock grubunda gitar çalmıştır.
Kendi kütüphanesinde 17.000’in üzerinde kitap bulunan King, yazar olmak isteyenlere şu mesajı veriyor: “Eğer yazar olmak istiyorsanız diğerlerinden daha çok önem vermeniz gereken iki şey var: Bol bol okumak ve bol bol yazmak. Bildiğim kadarıyla bu ikisi haricinde sizi hedefinize götürecek kestirme bir yol yok.”
HAYVAN MEZARLIĞI
Günümüzde kitap incelemeleri üzerine yazılar sunan ″Publishers Weekly‶ dergisi bu kitap için şöyle diyor:
“Stephen King’in bugüne dek yazdığı en korkunç roman.”
“Detroit News” ise kitabı şu tek cümleyle özetlemiş:
“Sersemletici… King inanılmaza inanmamızı sağlıyor.”
Louis Creed, eşi Rachel, kızı Ellie, erkek bebekleri Gage ve bir de kedileri Church ile Maine kırsalında eski bir eve taşınır. Bu büyük evin yakınlarında bulunan ormanda ise hikâyesi ile tüyler ürpertici bir mezarlık bulunmaktadır. Çünkü bu mezarlık bir evcil hayvan mezarlığı olmasına rağmen daha öncelerde bir insan gömülmüş ve bunun da sonuçları felaketle sonuçlanmıştı.
Louis buraya taşındığında ise ona ilk söylenenlerden biri evcil hayvan mezarlığından uzak durmasıdır. Ancak bir süre sonra kedileri Church ölünce, Louis bu kediyi komşusu Jud’un da yardımıyla bu mezarlığa gömer. Çünkü bir Kızılderili inancına göre kutsal mezarlığa gömülen ölüler kısa süre içinde geri canlanmaktadır.
Church gömüldükten sonra ise kitap resmen başlar. Çünkü bu olayla beraber, ölümden daha kötü, insanın kanını donduran vakalar serisi başlar. Birbiri ardına gelişen dehşet verici olaylar, gerilim severlerin bir çırpıda okumak isteyeceği sayfalar olacak. Kitabın en son sayfası, son cümlesi yani son olayı ise tüyler ürpertici. Sakın kitabı bitirmeden son sayfaya göz gezdirmeyin. Korku filmi tadında, olayları okurken sanki beyaz perdede izliyormuş havasında, son derece gerilim yüklü bir roman olmuş.
“O mezarlığa daha önce bir kez insan gömülmüştü ve sonuçları kötüydü.”
Korku ve gerilim severlere tavsiye ederim. Kurgu çok hoşuma gitti. Karakterleri samimi buldum çünkü bir ailenin başından geçen olaylar kurgulanmış ve aileye dahil olan bir de komşu var. Dili de çok akıcı, oldukça rahat okunuyor. Olaylarda geçen mekanların betimlemeleri de muazzam olmuş, hepsi gözünüzün önünde film izler gibi canlanıyor. Kısacası başarılı bir King romanı daha olmuş. Hatta bu korku romanı insanlığa mesaj dahi veriyor. Çoğu insan uzak dur ya da yapma denilen şeyi ısrarla yapmak ister çünkü içinde oluşan o merak duygusu ve sonucunu görme arzusu. İşte bazen bunun sonuçları da gerçekten kötü olabilir tıpkı bu kitapta Louis’in yaptıklarıyla ailesinin başına gelenler gibi çünkü Louis’e o mezarlıktan uzak durması söylenmişti. Ve roman beyaz perdeye de iki kez aktarıldı.
Bu arada yaptığım araştırma sonucunda kitabın ilginç olan yazım hikâyesine ulaştım. Bu kitabın protagonisti Louis gibi Stephen King de Maine üniversitesinde çalışmıştır ve tıpkı kitapta yer aldığı gibi kendi evinin önünden de yüksek hızla geçen kamyonlar çok sayıda kedi ve köpeğin ölümüne sebep olmuştur. Kendi kızının kedisi de ölünce Stephen King bu durumdan oldukça rahatsız olarak bu hikâyeyi yazmaya karar verir. “Hayvan Mezarlığı” bu vesileyle okuyucusu ile buluşmuş.
Çok okuyun, kitapla ve sevgiyle kalın…