Ohh yeni umut dolu bir yıl geldi deyip hoplaya zıplaya girmiştik oysa. Hepimizin kanı kıpır kıpırdı. Yaşanmamışlıkların ümit kapılarının açıldığı taze günler…

Ama daha bir ay geçmişti ki 6 şubat sabahına o büyük deprem felaketiyle uyandık … Bildiğim gördüğüm coğrafya, konuştuğum güldüğüm onca insan defalarca beşik gibi sallanan binalara gömüldü. Binlerce insan acı içinde hayatını kaybetti. Kalanlar ise belki de hayatları boyunca tolere edemeyecekleri travmalara gark oldular. Analarını, babalarını, kardeşlerini, yeğenlerini, kuzenlerini, halalarını, dayılarını, komşularını, arkadaşlarını yitirdiler.

Acılarını bizler de paylaşabildiğimizce paylaştık. Tabii her ateş düştüğü yeri yakar. Çok zor. Yanan kalplerine bayram günü merhem olamıyorum saygıyla anmaktan gayri…

Sabırlar diliyorum. Belki çok yanlış zamanlama da  ama;  zaman ve insanların kabullenmesi böyle bir şey ve onlar çok zor olanı yapıp hayatlarına devam ediyorlar. Sımsıkı hayata sarılmak o kadar kolay değil! Hele çocukların buruk bayramlarına tanık olmak…

***

Hayat bayram olsa insanlar el ele tutuşsa birlik olsa der Şenay şarkısında. Çok severdim ama şimdi anlıyorum ki bayramları bayramlıkları beklemek aptallık, hayat akıp gidiyor yorulmadan…

Nasıl mı? Can Yücel’in şiiri… yok değil… diye çırpınanlar bu şiirin anlamına takılsın bence… Bazı bölümlerini çok seviyorum paylaşmak istedim.

‘Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir;

Sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun direği bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.

Bir kitabı bitirmek, bir binayı bitirmek, bir okulu bitirmek, kâbuslu bir rüyayı, kodeste ağır cezayı bitirmek bayramdır.

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini bölmek, korktuğunda güvendiğine sarılabilmek, dara düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede üstüne serilen battaniye, saçlarını müşfik bir sevgiyle okşayan anne bayramdır.

Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Zorluklara tek başına göğüs gerebilmek, gereğinde haksızlığın üstüne yalın kılıç yürüyebilmek; bayramdır.

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son taksiti ödenirken sıkılan eller; bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi, nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi; bayramdır...

Sonrasında gelen ilk diş bayramdır, ilk söz bayram, ilk adım, ilk yazı, ilk karne bayram...

Güne gülümseyerek başlamak bayramdır.’

‘Evlatların mürüvvetini görebilmek, eve dolu bir torbayla gidebilmek, konu komşuyla yarenlik edebilmek, akşamları eskimeyen bir keyifle çay demleyebilmek bayramdır.

Zamanı donduran eski fotoğraflara nedametsiz bakabilmek, altı çizilmiş eski kitapları aynı inançla okuyabilmek, yol arkadaşlarının yüzüne utanmadan bakabilmek bayramdır.

Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta ölebilmek bayram...

Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.

Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.

Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.

Her gününüz bayram olsun...’

***
Dışına taşırmayın (Yani Cem Yılmaz’ ın esprisi tam oturdu)

Duyduk duymadık demeyin! Seçim pusulası bir metre olacakmış. Padişah fermanı  gibi.

Damgalı tarafı üste gelecek şekilde katlayacakmışız.

Altı üstü beş metre … pardon bir metrecikmiş… İnşallah bu boyla hakim oluruz … Nasıl bir zarf olacak da içine sığdıracağız çok heyecanlıyım, meraktayım. Birden kendimi yerlerde pusulayı zarfa tıkacağım diye gördüm. Komikti… Pusulayı şaşırmayalım bari.

Epeyi meşakkatli vallaaa. Serde mükemmeliyetçilik var ya. Şimdiden stres oldum.

Hımmmm…Acaba bir kitapçık da mı verseler?