RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ


Aklımızdan kazınmayacak dizilerle seyircilerle buluşmuştunuz. Şimdilerde ise tiyatro sahnesinde yine izleyenleri hem güldürüyorsunuz hem eğlendiriyorsunuz. ‘Patates’ oyununa çıkarken üzerinizde 35 kiloluk hazırlanan bir kıyafetle çıkıyorsunuz. Üzerinizde böyle bir kıyafetle sahnede oynamak hem de özel hayatınızda bu kadar fit olmanıza rağmen çok komik bir tezat yaratıyor olmalı?

- Evet ciddi bir tezat ama aynı zamanda oyun için gerekli ve o kostümün içinde nefes alıp oynayabilmeyi çözdükten sonra da oldukça keyifli :)




  1. Bu 35 kiloluk kıyafetin sahnede ve sahne sonrasında size zararları oluyor mu?


- Zarar demeyelim de, biraz kalp ritmini hızlandırıyor çünkü o cüsseye oranla oldukça ritmi yüksek bir oyun PATATES oyunu. Ama artık alıştım, kostüm eskiye nazaran beni çok zorlamıyor :)




  1. Patates aşk ve intikamın bir arada anlatıldığı ortaya da çok güzel bir komedinin çıktığı bir oyun. Bu hikaye nasıl kaleminizden döküldü?


- Emre Kınay ile çok sevdiğim SONDAN SONRA adlı bir oyun oynadık ve 6 yıl sürdü. Oyunu seyredenler bilir, duygusu yoğun ve biraz karanlık ama çok güzel bir oyundu. Oyunu altı yıl boyunca oynayınca, artık biraz da gülelim, seyirciyle birlikte dediğim bir döneme girdim. Uzunca bir süre de oyun okudum ama aklımdaki komediye yakın bir tekst bulamadım. Sonunda bari aklımdakini kendim yazayım dedim ve ortaya PATATAES oyunu çıktı :)




  1. Bu oyunu yazarken önceliğiniz ilişkilerdeki sorunları ele almak mıydı yoksa bu ilişkilerin içindeki sorunların komik ve eğlenceli tarafını göstermek mi?


- Aynı tahmin ettiğiniz gibi, ilişkilerde yaptığımız yanlışlar nelerdir ve bizim için güzel olan nedir sorularına mizahi yolla cevaplar veren bir oyun oldu.




  1. Aslında yazdığınız ve sahnede canlandırdığınız karakterin hikayesinin içinde dram da mevcut. Bu oyunu yazarken en sevdiğiniz yanı bu dramdan bir komedi çıkartmak olabilir mi?


- Oyunun en sevdiğim tarafı yaptığımız hatalarla yüzleşip bunlara hep birlikte gülebilmemiz ve oyun sonrası güldüğümüz bu hataları artık hayatımızdan çıkarma isteğimiz olması. Ufak da olsa bir farkındalık yaratabiliyorsak ne mutlu bize. Çünkü bunu seyirciyi suçlayıp kafasına kakarak değil, hep birlikte hatalarımıza gülerek yapmaya çalışıyoruz.




  1. Sahnede oynadığınız karaktere hayat veren sizsiniz, ama o karakterin yaşadığı zorlukları siz yaşamış olsaydınız geri dönüş tepkiniz aynı olur muydu?


- Ben oyundaki kadın karakter gibi bir intikam yolu seçmezdim kendime, çünkü Kadın karakterimizin yaptığı çok emek gerektiren uzun vadeli bir intikam. Aslında intikam tercih etmeyeceğim bir seçenek, ama hikayede anlatmak istediklerimi kurgulamak için çok önemli bir yeri var bu intikamın.




  1. Yazdığını oynamak nasıl bir duygu? Bu sizin için bir ilk mi?


- Evet ilk defa yazdığım bir oyunda oynuyorum ve yaşadığım mutluluğu size anlatamam. Olmasını istediğim herşey var oyunda. Gereksiz, ucuz bel altı esprilerin olmadığı, durum komedisinin öne çıktığı, gerçekçi ve samimi bir oyundu hayalim ve tam da hayalimdeki gibi oldu. Çok şanslıyım ki benimle aynı düşünen bir partnerim var sahnede. Orçun İynemli ile sahne de güzel bir uyum içindeyiz. Sadece seyircinin değil, bizim de eğlendiğimiz bir oyun oldu ve yönetmenimiz Tamer Güler’in dokunuşlarıyla bu samimiyeti seyirciye aktarmak çok daha kolay oldu.




  1. Aslında yazdığınız konu neredeyse her kilosu fazla genç kızlarımızın sessiz feryadı. Sizce erkekler iç görünüşe mi aşık oluyor yoksa fiziksel güzelliklere mi? Zayıf bir genç kız iken yolunda giden ilişkiler büyüyen kalça ve göğüs numaralarıyla nasıl (neden) değişiyor sizce?


- Bu kadın erkek fark etmez, genel olarak herkesin sorunu. Yani güzellik algısı asıl sorun. Bize özellikle medya aracılığıyla dayatılan şablon güzellik inancına kapılıp onun peşinden gitmek hem kadınların hem de erkeklerin yaptığı bir yanlış. Oyunda da bu oldukça komik bir dille anlatılıyor ve gerçek cazibenin iç güzellikle geldiğini gösteriyor. Aslında fiziksel güzellik bir illüzyon ve bu illüzyonu nasıl bozup, gerçek güzelliğe nasıl ulaşacağımızın yollarını gösteriyor oyun. Kişi güzel olmak içiz zayıf olmak zorunda değil, en önemli cazibe unsuru, kendini sevmek, kendine güvenmektir diyor oyun.




  1. Bu hikayeyi yazarken ya da yazmadan önce çevrenizde ‘Patates’ oyunundaki karakterinize benzeyen hayatlar var mıydı? Dinlediğiniz, gördüğünüz bir etkileşimden eliniz kaleme gitmiş olabilir mi?


*** Etrafımız bu örneklerle dolu. Tek bir kişi değil tabii ki, tam tersi tanıdığım neredeyse herkesten ve tabi kendimden de birer parça var bu oyunda.




  1. Kaleminizi harekete geçirecek yeni bir konunuz veya kafanızda sizi canlandıran yeni bir oyun var mı?


- Evet var. Umarım en kısa zamanda yeni oyunu da sahnede seyirci ile paylaşırız.




  1. Oyununuzu izlerken gerçekten çok keyif aldım ve bu kalemin kitaplarını okumak hatta senaryolarını da televizyon veya beyazperde de izlemek isterim. Öyle bir düşünceniz var mı?


- Sinema filmi senaryolarım da var ve bir tanesini çekmeyi düşünüyoruz, Ama bu işler son ana kadar belli olmuyor biliyorsunuz, o yüzden hayırlısı diyelim. Umarım seyirci ile yazdığım filmle sinema perdesinde de buluşuruz.





  1. Bir zamanlar televizyonda rüzgar estiren Bir İstanbul Masalı’nın ‘Esma’sı, sonra ‘Gülşen’i oldunuz. Son zamanlarda uzun soluklu bir dizinin içerisinde göremiyoruz sizi. Bu sizin özel tercihiniz mi?


*** Evet. Gerçekten sevdiğim bir hikaye ve canlandırmak istediğim bir karakter olmadan kabul etmiyorum işleri. Bu tercih benim canlandırdığım karakteri kalpten oynamamı ve daha samimi ve gerçek olmasını sağlıyor.  En son BÖRÜ adlı dizideki ASENA adlı karakter gibi. Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenmiş bir karakterdi. Fiziksel olarak oldukça zor bir hazırlanma süreci gerektiriyordu, ama karakteri o kadar çok sevdim ki, tüm eğitimlerde gıkımı çıkarmadan deli gibi çalıştım ve karakterin hak ettiği gerçeklikte canlanması için elimden geleni yaptım.  Tüm kalbimle çalıştığım işleri daha çok seviyorum ve her işimin öyle olması için taviz vermeden seçici olmaya çalışıyorum. Umarım bu seyirci tarafından da fark ediliyordur.




  1. Biraz da sahne ve ekran dışındaki Ahu Türkpençe’yi dinlemek isterim. Fizik kurallarından sahnelere yükselen bir hayat hikayeniz var. Kafanızda hep oyunculuk var mıydı? Varsa neden ilk seçiminiz konservatuar olmadı?


- Hayır yoktu. Yıldız Üniversitesi Fizik bölümünde okurken hobi niyetine pantomim öğrenmeye başlamıştım, sonra pantomim tiyatrosu yapan bir ekibe katıldım, derken bir baktım ki sahnede olduğum zamanlar daha mutluyum. Ben de mutluluğumun peşinden koşayım dedim ve MSM konservatuar sınavlarına girdim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro bölümünde okuduğum 4 yıl hayatımın en güzel okul yıllarıdır. Hocalarımın her birinin üzerimde çok emeği vardır. Msm benim ailem ve böyle kocaman kalabalık bir ailede sevgi ile eğitim almanın şansını yaşadığım için çok mutluyum. Böyle bir eğitimden sonra gerçeklik ve samimiyet takıntısı olan bir oyuncu olmama şaşmamalı :)




  1. Yazdığınız ilk komedi oyunu, canlandırdığınız karakter gibi Ahu Türkpençe’de komik midir?


- Sanırım evet komiğim :)




  1. Üç kardeşsiniz. Kız kardeşiniz de sizin gibi oyuncu, onu bu camiada destekler misiniz?


*** O benim biriciğim, tabi ki canı gönülden desteklerim. Ve sadece kardeşimi değil kendine oyunculuğu meslek olarak seçmiş herkesi desteklerim. Okullu ya da alaylı olması fark etmez, yeter ki kararlı, olsun, emek harcamaya niyetli olsun ve vazgeçmesin. Bu yol zor bir yol ve herkesin desteğe ihtiyacı var o yolda.




  1. Evliliğin özendirici bir şey olmadığını söylemişsiniz bir söyleşinizde, hala fikriniz aynı mı?


Özendirici"gibi bir kelime kullandığımı sanmıyorum.  Sadece kişiye göre değişir bence ve zamanı gelince o kişi bunu hisseder diye düşünüyorum. Yani doğru zaman ve doğru kişiyse bunu kalbinde hisseder, yoksa sadece evlenmek için şartları zorlamak, evlenmiş olmak için evlenmek ya da yaşım geldi diye kendini buna zorlamak büyük hata.




  1. Aileniz veya arkadaşlarınız tarafından ‘Ne zaman anneanne olacağım ben, ne zaman teyze olacağım ben’ gibi yakınmalar geliyor mu?


- Gelmiyor, ailem de arkadaşlarım da beni iyi tanıyorlar. Beni mutlu görmek yeterli onlar için. Evlilik eşittir mutluluk gibi bir denklem yok kafalarında. Mutluluğu bir koşula bağlamak gerçekçi değil zaten, bunu fark eden bir çoğunluk var etrafımda.




  1. Çok duru, hiçbir eklemeye gerek duymaksızın çok güzel bir yüzünüz var. Gerçekten insanın size bakınca içi açılıyor. Gündelik hayatınızda makyajı tercih etmiyor oluşunuz bu güzelliği kirletmek istemeyişinizden kaynaklı mı?


- Teşekkür ederim, sağ olun. Aslında tamamıyla üşengeçlikten :) Makyaj yapmaya üşendiğimden yapmıyorum, yoksa öyle derin anlamlar içermiyor makyaj yapmamamın sebebi. Zaten setlerde yeterince makyaj yapılıyor, cildim biraz hava alsın değil mi diğer zamanlarda.




  1. Bu güzellik için özel bir kür veya maske gerçekleştiriyor musunuz? Bu samimi ifadenin bir sırrı var mı?


- Bol bol su içiyorum, sebze çok yiyorum ve bunların bir artısı oluyordur illa ki cildime diye düşünüyorum. Onun dışında mutlu olduğum yerde ve kişilerle takılmaya, mutsuz olduğum yerlerde ise çok durmamaya çalışıyorum. Her zaman samimi ve gerçek olmanın bizi daha güçlü yaptığına inanıyorum.





  1. Çok güzel ve keyifli bir sohbet oldu benim için. Oyununuzdan ayrı sohbetinizden ayrı keyif aldım. Bu hoş sohbetten geriye sevenlerinize nasıl bir cümle bırakmak istersiniz?


- Genelde bu son soru hep soruluyor ve ben de hep aynı cevabı veriyorum, ama ne yapayım demek ki değişmedim çok, hala aynı şeye inanıyorum. :)


Cevabım şu, hepiniz birtanecik ve çok özelsiniz. Başkasına benzemeye çalışmayın lütfen, çünkü size mutluluğu getirecek olan şey sizi diğerlerinden farklı kılan o sevmediğiniz özelliğiniz aslında :) Hepinizin yolu açık olsun

Editör: TE Bilisim