Umudu kırıldı mı insanın bir kere, gelecekten beklentisi kalmadıysa, çalışıyor, çabalıyor yine de ŞART'ı, ŞURT'u tutturamıyor ve ne yapacağını da bilemiyorsa...;
İnsanın bir varoluş amacı vardır. Daha doğrusu, yaratılanlar içinde kendini en üstün yaratılmış olarak görmenin egosu içinde, ulvi amaçlar ve anlamlar yükler hayatına. Oysa ki nefes alıp vermekten başka birşey değildir yaşam. Ve aslında en basit amaç yemek, içmek, barınmak ve üremek gibi temel ihtiyaçları karşılamakken kendimizi bir sürü ihtiyaca boğmuşuz ve bunlara ihtiyacımız olduğuna kendimizi inandırmışız. Dolayısıyla kesin olan şu ki bu yaşam seni hiçbir zaman tam manasıyla mutlu edemeyecek.
Peki hiç mi hedefleri olmasın insanın.. Gayesi kalmamışsa artık insanın, rutine bağlamış demektir yaşamı ve yaşamdan zevk almamaya başlar yavaş yavaş. Hayaller peşinde koşma azmi ve hayalleri gerçekleştirebilmek zevki insanı yaşama bağlayan yegane şeydir. Ve yazık ki insan, hayatına bir sürü, bir sürü hayal yükleyip nihayetinde kendini hayal kırıklığına mahkum eden enteresan bir yaratıktır. Sonu gelmez ki hayallerin, tüketir insanı. Ama asıl ne zaman tükenir insan bilir misin; En hayati ihiyaçlarını karşılamak noktasında elinden birşey gelmediği zaman. Ne zor şeydir o...
Halbuki gücün, dimağın yerindedir, hayattaki tecrübe ve birikimin de öyle, gençliğin ateşi ve enerjisi de seni kamçılar fakat bir yerde tıkanır kalırsın. Takatın kesilir, üstelik tek bir adım bile atamadan. Yerinden doğrulamadan. Boğulur gibi olursun, sanki yük taşımış gibi her bir kasında ağırlık, beynin uyuşuk, düşüncelerin karışık, doluya koysan almaz, boşa koysan dolmaz. Bir de üstüne mesuliyetlerin ve sorumlulukların.. Sana güvenen ve inananlar, umudu, geleceği sen olanlar. Arkasında dağ gibi durman gereken canların varsa.. İşin zor be usta!
Ne garip bir dünya bu dünya. Kendi koyduğu kurallarla kendini boğan, birlikte toplum oluşturan ama bireysel özgürlüğünü kaybeden, çalışmakyan sosyalleşmeye zaman bırakmayan bir sosyal yaşam biçimi içerisinde, basma kalıp hayatlar yaşayan, yaşatılan insan. Birbirinin aynı ardışık günler. Her ay başı ve her yıl başı, aynı silbaştan bir hayat. Hayat kısır bir döngü.
Bu teknoloji, bu gelişmişlik insana iyi gelmedi aslında. Sadece çalışıp para kazanıp faturaları ödeyebilmek üzerine kurulu bir hayat. Artık koyacak yer bulamadığımız, her yıl daha üst modeli üretilen, almaya yetişemediğimiz elektronik aletler, belki yılda bir kere bile giymeye fırsat bulamadığımız ayakkabı ve kıyafetler, arabalar, evler, tamamen tüketim üzerine bir yaşam. E, elbette bu kadar harcamaya yetişebilene bravo diyeceğim ama bunun parasal güçle alakası yok. Zenginin de imrendiği daha zenginler hep vardır. Tıpkı şöhretin ve mevkinin sınırı olmadığı gibi, gözü hep diğerinin yerindedir. Çocukken iki gün oynayıp bir daha elimizi sürmediğimiz oyuncaklar gibi çabuk sıkılıyoruz, zevkimizi alıp bir diğer zevke odaklanıyor, haz peşinde koşuyoruz. Elde edemeyince de yoksunluğa düşüyoruz.
Ne kadar gereksiz şeylerle hayatımızı dolduruyoruz ve sonra o şeylerin esiri oluyoruz aslında. Oysaki sadeleşsek; Evimizi sadeleştirsek mesela, sonra yaşantımızı, çevremizdeki insan kalabalığını... Fikirlerimizi sadeleştirsek, inancımızı, hayal ve hedeflerimizi! O zaman daha az şeyle mücadele etmek gerekirdi. Basit ,ulaşılabilir hedefler ve başarının mutluluğu. Başaramazsak ta sorun etmezdik bence çünkü zihnimizi sadeleştirdiğimizde başarısızlıklara verdiğimiz tepki de daha yumuşak ve yalın olurdu. Olgun bir yaşam...
Haz ve zevk dolu bir yaşamı tercih ettiğimizde yönetilen ve yön verilen olmaktan kurtulmak malesef mümkün değil.. Sistem böyle, vahşi kapitalizm. Nefsini şımart, egosunu şişir, zevke boğ, medeniyet ve gelişmişlik kisvesi altında tüketen bir toplum oluştur. Ne tüketeceğine sen karar ver ve sat :) Ohh ne güzel dünya ve ne yazık bu sahte dünya ile aldatılanlara.
ALLAH'IN VERDİĞİ SONSUZ NİMETLERE BİR BAŞKASINI ARACI KILARSAN O İNSANIN LÜTFETTİĞİ
KADARI İLE YETİNMEK DURUMUNDA KALIRSIN.
Sonra derin bir yoksunluk ve muhtaçlık hissi, alt üst olmuş bir psikoloji. Yine bekle ki seni bu yoksunluğa mahkum edenler gelip kurtarsın seni. Sen lütuf bekledikçe başkalarından ağzına çalacaklar bir parmak bal, yürü be koçum seni kim tutar. Şartlar herkes için aynı fakat yaşamlar farklıysa burada bir sıkıntı var demektir.
SANA ŞART KOŞANLAR KENDİLERİ ŞARTLARA UYMUYORSA, SENİN O ŞARTLARI ZORLAMAN GEREKTİĞİNİ UNUTMA.
Ha; Uyanıkların "Hz. Peygamber bir hırka, bir hurma ile yaşam sürdü" diye telkin verirken, deveyi hamudu ile götürmesi seni de namuzsuzluğa sürüklemesin.. Sakın.
Hayatını sadeleştir, doğru yoldan ayrılma, kimseden de medet umma.
Yalancı mıyım?