İnsanoğlunu anlamak mümkün olmuyor bazen. Bir bakıyorsunuz coşkun ırmaklar gibi çağlayan bir bakıyorsunuz kaya kadar sabit yerinde sayan.

Bir sınırımız var mı bilinmez ama sınırları zorlamadıkça da bilinmez.

Nerede başlayıp nerede bittiği bilinmeyen bir enerjimiz var. İlk insandan itibaren düşünecek olunursa epeyce yol kat edildiği de ortada.

Yüzyıllar süren doğa ile savaşımız ve anlaşmamız da zamanın birinde pes etmiş olsaydık, belki de olmayan bir nesildik şimdi.

Her zaman daha iyisi için çalışmıyor muyuz? Her zaman daha gelişmişi için çabamız ki kendi versiyonlarımız için de böyle.

Dünya kurulduğundan beri kendini yenilemeye programlı. Biz de doğanın bir parçası olarak güdüsel olarak böyleyiz.

Belki yapabileceklerimiz sınırlıdır ama henüz o sınırın belirlenmediğini yani sınırı görmediğimizi savunabilirim.

Her alanda yapılan atılımlar, sanat ve sporda elde edilen başarılar ve daha birçok şeyde ön plana çıkmamız bile sınırımızın çok uzakta olduğunun bir göstergesi.

Elbette özel güçlerimiz yok ama içimizde yapabileceğimize dair olan inancımız belki de çok şeye bedel.

Hem diğer insanlarla hem de doğayla ayrı bir mücadele içerisinde olsak da diğer yandan da şaşılacak derecede bir uyumumuzun olduğu da aşikâr.

Aslında enerjimizi mücadele yerine daha iyi bir dünyaya harcamış olsak belki de şu an yapılabilen her şeyin kat be kat fazlasını da yapabilirdik.

Nihayetinde iyi şeyler başarmak için de mevcut olan gücümüzü muhafaza etmek gerekir.

Kim bilir, bir gün sınır ötesine bile geçebiliriz.