1. Merhaba Volkan Bey, nasılsınız? Nasıl gidiyor hayat?


Teşekkür ederim, gayet iyiyim.




  1. Sizi 7Numara dizisindeki Recep karakteriyle tanıdık. Şimdilerde daha çok senaryo kısmında adını duyuyoruz. Bunun özel bir nedeni var mı?


İkisi arasında bir ayrım yapmıyorum aslında. Oyuncu olan da benim senarist olan da. Ama yazmayı daha çok seviyorum galiba. Hikaye kurmak, boş bir sayfayı fikirlerle doldurmak, karakter yaratıp bir evren oluşturmak çok heyecan verici geliyor.  Ayrıca da konforlu. İş yerime beş adımda ulaşabiliyorum mesela.




  1. Yıllar geçtikçe televizyon sektöründe çok değişimler meydana geldi. Kanallardan tutun, dizi sürelerine, oyunculardan senaryolara kadar tırmanan dağ gibi değişiklikler. Sizce bu değişimler olmasa, yıllar toz gibi ufalıp eski değerleri yutmasa daha mı iyi olurdu?


Her nesil bir sonrakine ‘eskinin ne kadar değerli’ olduğunu anlatır. 15 bin yıl önce dahi ‘eskiden buralar daha güzeldi’ diyen biri mutlaka olmuştur. Fakat değişim kaçınılmaz. Direnmenin, hayıflanmanın bir anlamı yok. Burada önemli olan nokta gelişerek değişmek. Amasektörümüz gelişemiyor maalesef.




  1. Artık 7Numara güzelliğinde diziler bulmak zor. Televizyonlarda birbirinin kopyası çekilmiş diziler, sinemalarda filmler oynuyor. Senaristlerin kaleminde algı oluşuyor diyebilir miyiz?


Hayır. Çoğu senarist arkadaşım kendine dayatılan şablonlarla kalem oynatmak zorunda kalıyor. Bu noktada tekdüzeliğin faturasını senaristlere kesmek biraz haksızlık.   





  1. Ya da tutan bir dizinin arkasından aynısından 3 tane daha gelmesi, komedinin gişe rekorları kırması üzerine benzer komedilerin yazılması bir strateji...


Bunların tamamı yapımcı ya da kanal yöneticilerinin kararı.




  1. Son yıllarda daha çok film senaryolarında isminizi duyuyoruz. Dizi süreleri eski yazma aşkını öldürüyor galiba?


Konu sadece süre değil. Film yazarken daha özgür oluyorsunuz.  Kararlar büyük oranda size kalıyor. Bu yüzden film senaryosu çalışmayı daha çok seviyorum. Ama uygun proje olursa dizi de yazıyorum.




  1. 2018 yılı içinde 3 film senaryosunda isminiz geçti. Bu filmleri yazarken nasıl bir süreç içinden geçtiniz?


Her film bambaşka süreçlerden sonra ortaya çıkar. Benim yazdıklarımda böyle oldu en azından. Mesela ‘Rüzgar’ı yıllar önce yazmıştım ama ‘Organik Aşk’ı sete çıkmadan bir ay önce bitirdim. ‘Batlır’ çok sonra dahil olduğum bir projeydi. Ben, önce fikri bulur not almaya başlarım. Elimdesayısız not birikir.Aldığım notlar yaratacağım evrenin ipucu olur. Bu ipucunu takip ederek başı sonu belli 2-3 sayfalık bir sinopsis yazar karakterleri oluştururum. Sonra sinopsis üzerinden hikaye kurmaya başlarım.  Bu aşama bittiğinde 20-25 sayfa civarında çok detaylı bir hikayem olur. Sonra tretman yapar diyaloglara geçerim. Senaryoyu teslim ettikten sonrada bitmek bilmeyen revizyonlar başlar.





  1. Yazdıklarınızda başrol oynama şansınız oldu mu?


Yazdığım projede oynayacağım diye bir şartım hiç olmadı. Hatta başkasının yazdığı işlerde oynamayı daha çok seviyorum. Kendi senaryolarımda bana uygun rol varsa oynuyorum ama asla bunun için özel bir kurguya gitmiyorum.




  1. Bir senarist olarak kendi yazdıklarını kurguya geçirmek oyuncuyu 1 – 0 öne geçirir mi?


Bilmem. Ben de olmuyor en azından.




  1. Yazarken en çok nelerden etkilenirsiniz? Bir duygu, kitap, gezmek, çevrenizdekiler...


Her şey… Gerçekten her şey…




  1. Siz bir filmi yazdınız veya diziyi, projeyi tamamladıktan sonra yönetmenin eli değince ağır değişimler görüyor musunuz? Senaristin kalemi son noktayı koyduktan sonra yönetmenin kestik işareti nereye kadar uzanabiliyor?


Senaryonuz tanınmaz hale bile gelebiliyor.




  1. Eylül ayında vizyona giren filminiz hakkında biraz da konuşalım. Romantik komedi tadında bir aşk hikayesini ele alıyor Organik Aşk filmi, ama vizyona girdiği tarih Eylül... Takvimimizde hüzün diye geçer?


‘Organik Aşk’ hüzünlü bir film değil. Vizyon takvimi uygun olduğu için o tarih seçildi.




  1. Organik Aşk film seyircileri daha çok gülecekler mi yoksa kalplerinde kelebekler mi uçuşacak?


Sanırım ikisi de.




  1. Beyazperde’de izlerken siz ne hissettiniz? Özellikle kendi yazdığınız filmleri izlerken filmin kahramanı olarak görür müsünüz kendinizi?


Genellikle senaryonun son halini teslim ettikten sonra proje ile bağımı kopartmaya çalışırım. Filmin kahramanı emeği geçen herkestir.




  1. Peki ya siz, elinize kalem alıp yazmasaydınız, yazılan karakterin kostümünü giyinip oynamasaydınız nasıl bir Volkan Girgin olurdunuz?


Ben gene ben olurdum muhtemelen… Uyku saatlerimi istediğim gibi ayarlayabileceğim, kafama estiğinde seyahate çıkabileceğim bir meslek seçer yaşar giderdim…




  1. Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim. Sizin projelerinizi izleyen, oyunculuğunuzu takdir eden seyircilere bir motto bırakır mısınız?


Merak edin.

Editör: TE Bilisim