Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimine sayılı günler kaldı.
Seçim Türkiye tarihin en önemli seçimi olacak. Büyük güne son adımlar atılıyor ama, bütün partilerde nedense ilginç bir gerginlik hâkim.  Yüzler, zoraki tebessüm etmeye zorlansa da beden dilleri yüksek gerilim frekansları yaymaya devam ediyor.  Ortalık asparagas çıkışlarla dolu. Vaatler havalarda uçuşuyor. Bir yandan mevcut iktidarı gücü ellerinde tutmaya çalışanlar diğer yanda "bu sefer artık sıra bende" hevesiyle takla atanlar. Diğer yanda da da olmazsa diye endişenin bini bi yaşayanlar.
Aslına bakarsanız vatandaşların da aşağı kalır bir yanı yok.

Ne sokaklarda ne vatandaşta bir seçim heyecanı yok.
Seçim sohbetleri, atışmaları, tartışmaları görünmüyor.
Ara ara soruyorum gelen gidene. "Sence ne olur bu seçim?"
Kimse kesin bir şey söyleyemiyor.
Sanki bu ülke tarihinin en önemli seçimini yaşamayacak.
Herkes bir sus-pus içinde.
Vatandaş hiç bu kadar heyecansız olmamıştı.
Aslına bakarsanız çok da garipsenecek bir durum değil bu.
Türkiye 2 ay önce ciddi bir deprem felaketi yaşadı.
Bölge ekonomisi adeta çöktü.
Resmi rakamlara göre 50 binden fazla, gayri resmi rakamlara göre 200 bine yakın insanımızı kaybettik. İnsanlar evsiz, barksız kaldı. Halen yüzlerce insan çadırlarda yaşıyor.
Hayat pahalılığı artık dayanılmaz boyutlarda.
Yani zaten günlük hayatımızda son derece gergin ve mutsuz haldeyiz.

Vatandaşın üzerinde kronikleşmiş stres kaynakları mevcut. Gergin siyasi ortam ve hayat pahalılığı yaranın üzerine tuz basmayla eş değerde.
Gerçekleşecek olan, seçimi bazı çevreler hayat memat meselesi gibi görüyor bu da insanları daha da geriyor.
Toplumun bir kesimi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü, ekonomi politikaları açısından endişeliyken, diğer bir kesim ise toplumun milli, manevi değerlerini kaybetmesinden, ülkenin bölüneceğinden korkuyor.

İşte bu yüzden seçimlerin ilk turda tamamlanması son derece önemli. Seçim ilk turda tamamlanmalı ve Türkiye yeni yoluna devam etmeli.
Eğer seçim ikinci tura kalırsa o arada geçecek 14 gün Türkiye'nin yeni gerilimlere sahne olması demektir ki bu süreçte yaşanacak gerilim, ülkeyi son derece tehlikeli ve farklı boyutlara taşıyabilir.

Hepimizin aynı milletin birer parçası olduğumuzu unutmadan sorumluluk içerisinde hareket etmek zorunda olduğumuzu hatırlatmakta fayda var.
Seçimler gelir geçer, daha önce de pek çok kez seçimler yapıldı. Seçimler bittikten sonra herkesin çıkacak sonuçlara rıza göstermesinden başka çıkar yol yok. Unutmayalım ki Türkiye bütün dünyanın gönül coğrafyasının kalbidir. Bizim ne gidecek başka bir ülkemiz ne de sığınacak başka bir limanımız, ne de gölgesinde başımız dik hürriyet içinde yaşayabileceğimiz şanlı bir bayrak yok.

Özetle “Başka Türkiye yok” diye bir sonuca varmak mümkün. O halde hangi siyasi görüşten, partiden, hangi liderden yana olursanız olun hep birlikte bu ülkenin, devletin, bayrağın gölgesinden başka gölgede bize hayat hakkı olmadığını bilerek davranmalıyız. Başta siyasi liderlerin mümkün olduğunca tansiyonu düşürücü değerlendirmeler yapması gerektiğini hatırlatalım. Bu ülkenin her bir ferdi bizim için kıymetlidir, değerlidir. Tek bir vatandaşımızı bile herhangi bir koltuk, mevki makam hırsına kurban veremeyiz. Korku iklimi üzerinden iktidar devşirmek kimseye bir şey kazandırmaz. Unutmamamız gereken gerçek, “savaşa değil, sadece seçime gidiyoruz!”