Çağ akılcılık çağı olsa gerek. Yine de kulaktan duyma bilgilerle idare edenlere denk gelmiyoruz değil.

Her türlü gelişme ve araştırmanın altın değerinde olması gereklidir ki bizi ileriye taşıyabilecek yegâne konu bilimdir.

İlerleme olsun ya da anlamlandıramadıklarımızı anlama olsun her alanda bilimi ve akılcılığı kullanmamız gerekmekte.

Hipotezler çürütülebilir olsa da genel geçer kanunlar bellidir. Belki yıllar, yüzyıllar sonra evreni de tam olarak çözmüş olabileceğiz.

Dünya tepsi, öküz üzerindeden yuvarlak olduğu kanaatine kadar bilimin ışığında asıl şeklini öğrendik.

Bilim ve akılcılık gerçekleri bulmamıza ya da gerçeğe yaklaşmamıza katkı sağlar.

İnsanlık tarihini her birey merak eder ve bilim olmadan, gerekli araştırmalar yapılmadan sonuca ulaşmamız mümkün gibi görünmüyor.

Dünya da evren de değişiyor olabilir ama bunu kendi döngüleri içerisinde yapıyorlar. Önemli olan da içinde bulunduğumuz döngüyü anlayabilmek.

Sadece evereni çözmek için değil hayatımızın her alanında bilime ve akılcılığa ihtiyacımız bulunmakta.

Sağlıktan eğitime, arkeolojiden canlılara ve daha birçok alanda bilimin ışığında ilerlememiz gerekli.

Bir araştırmacı bir şey keşfeder, diğer araştırmacı belki de öncekini çürütür. O yüzden de kişilerin dediği değil bilmen ispatlanabilir ve kuramlar içerisinde yer alabilecek somut delillere ihtiyaç duyulmaktadır.

Çoğu zaman kulak veririz bilim adamlarının dediklerine; kimi zaman da yanlışlıklarına şahit oluruz. Bilimin de kendi içinde bir düzeni ve ispatlana bilirliği bulunmakta.

O yüzdendir ki her yeni gelişme de hata payı bırakılmakta her alanda. Burada da devreye akılcılık girer. Yapılan deneylerle ve araştırmalarla sonuca en yakınını seçmek için de akılcı çözümler üretilmesi gerekmektedir.

Hem insan beynini ve yapısını hem de evreni anlamayı ve çözmeyi kim istemez ki? Bunlar için de bilim ve akılcılığın birleştirilerek kullanılması gerekmekte.

Diğer yandan da ispatı olmayan şeyler için tabiri caizse hurafelere yönelmemek gerekmekte.

En makul olan bilimle geleceğe doğru ilerlemek.