Günlerdir, yazdık, çizdik, konuştuk, tartıştık, haykırdık, suçladık, dışladık, dışlandık. Sonuç.

Günlerdir, yazdık, çizdik, konuştuk, tartıştık, haykırdık, suçladık, dışladık, dışlandık.



Sonuç.



Giden gitti her zamanki gibi. Bütün bu serzenişler ne Ceren'i ne de diğer, hunharca katledilen tek bir canı geri getirmedi, getirmeyecek de. Toplumsal olarak ne kadar üzülsek de acıyı paylaşır gibi görünsek de nafile. Ateş düştüğü yeri yakıyor.



Şimdi sıra kimde, hangi eve ateş düşecek? Bunu şimdilik bilen yok. Belki sıra ben de, ya da çok sevdiğim bir arkadaşım da, belki de kapı  komşum da. bilemeyiz, ama çok iyi bildiğimiz bir şey var ki o da, Ceren son değil, olmayacakta.



Peki Ceren neden, nasıl  öldürüldü?



Ceren'in suçu mu var? Yok. Kız caniyi, cani kızı tanıyor mu? Hayır.



Katil kim? Daha önce on üç yaşında bir çocuğu 12 yerinden bıçakla öldürmeye teşebbüsten hapse girmiş ve kapalı cezaevinden açık cezaevine geçtikten sonra hapisten kaçmış biri. Kaçar kaçmaz da ilk cinayetini işliyor.



Katil'in kurban seçtiği kızı nasıl öldürdüğüne dair verdiği ifadeler kan donduran cinsten. Hapiste kadın, çocuk önüne kim çıkarsa öldürmek için kaçmış Önce daha kolay öldürürüm düşüncesiyle tabanca aramış Tabanca bulamayınca bıçak çalmış. Bıçak, yiyecek, içecek, giyim her neye ihtiyacı varsa çalarak elde etmiş. Nasılsa bütün dükkan ve mağazalar onun. Zaten bugüne kadar çalışarak bir şey elde etmemiş. İş olarak çalmayı ve öldürmeyi meslek edinmiş. Bir de takip etmeyi iyi biliyor.



Gözüne kestirdiği zayıf kimseleri takip ediyor. Bahtına da Ceren çıkıyor. Niçin öldürüyormuş?



Kendisinden daha iyi imkanlarda yaşadıkları için insanları kıskanıyormuş. Hapisten çıktıktan sonra da öldürmeye devam edecekmiş. Yaptığından da pişman değilmiş.



İşte size Türkiye gerçeği!



Türkiye'de eli bıçaklı yüzlerce ruh hastası vardır ve ülke de her üç kadından biri onların kurbanı olmaya adaydır. Dahası açık ve yakın tehlike anında içiniz rahat başvurabileceğiniz bir adresin olmamasıdır.



Düşünün ki!



En ufak bir olayda, ortalığı anında gaz bombalarıyla toz duman edenler ısrarla çalan imdat telefonlarına, şikayet dilekçelerine Aile içi mesele kardeşim! tapkisini vermesi, kocandır severde, döverde tavriyla sözüm ona müdahale ederek sizi celladınızın eline teslim eder.



Hele bir de yoksul, kimsesizsen değmeyin katil'in keyfine.



En feci şekilde öldürülürsün. Bir gün bilemedin iki gün anılıp   sonra, unutulur gidersin. Bütün diğerleri gibi.



Sonuç! Ateş düştüğü yeri yakar.



Kurbanlar ve aileleri için sonsuz ebedi bir karanlık başlar.



Siddetin vazgeçilmediği Ülke de, her kadın kendi çaresizliği ile baş başa kalır.



Nereye kadar?



İşte buraya kadar!



Gün gelir.



Erkeğin zulmünden kaçıp başka bir erkekten yardım dilenmek gibi kahrolası bir düzene baş kaldıranlar olacaktır.



Yetti artık. Ne merhamet, ne hukuk dilenecek halimiz kalmadı! diyecek bazıları.



Yaşadığı hayattan bütün ümidini kesmiş, itilip kakılmaktan, paramparça olmaktan bıkıp usanmış kadınlar, olmuyorsa olmuyor, bakarım ben başımın çaresine diyecek. Haklı olarak.



Evet tam da düşündüğünüz gibi bu bir baş kaldırıdır.



Dolduk arkadaşlar dolduk!



Ruh sağlığımız bozuldu.



Kendimizi, dahası sevdiklerimizi kimden, nasıl koruyacağımızı bilemeyecek duruma geldik.



Sizi bilmem ama, ben ciddi anlamda korkuyorum. Korkularım kendim için değil. Benim düşünmem gereken beş kız kardeşim ve 12 yaşında bir kız çocuğu yeğenim var.



İçlerinden bir tanesi eve beş dakika geç gecikse, aklım duruyor, kalbim sıkışıyor. Tüm bu olumsuz  duygularım yetmezmiş gibi bir de,  beynim benimle alay edercesine türlü senaryolar üretiyor. Bir sapık zorla kaçırıp öldürdü. Ya da karanlık sokağa girdiğinde bir psikopat, bıçaklayıp kaçtı, Yok yok kesin minübüste kaçırıldı. Bunun gibi bir sürü saçma düşünceler beni delirtmek için elinden geleni yapıyor.



Biliyorum ki hepimiz aynı durumdayız. O nedenle beni anlayacağınızı çok iyi biliyorum. Ve tabii durumu abartmadığımı da.



Ceren nerede öldürüldü? Ailesinden uzaktamıydı? hayır. Tam da kendi kapısında, hatta oturduğu binanın içinde.



Bir kadın olarak sormak istiyorum. Kendimden geçtim evimdeki kadınları nasıl koruyacağım?



Sakıın ama sakın, hiç kimse bana, tek çözüm idam demesin.



İdam, suç işlendikten sonra uygulanacak olan bir eylem olur sadece.  Peki ya öncesi.



Bir ruh hastasının, gözü dönmüş bir psikopatın idam'dan korkacağını düşünüyor musunuz gerçekten?



Ben düşünmüyorum.



Arkadaşlar, normal aklı selim insanlardan  bahsetmiyoruz. Ruh sağlığı bozuk, geneli alkolik, madde bağımlısı kişilerdir bu tür cinayetleri işleyenler. Ve bu tür insanlar düşünmezler, akılları sağlıklı çalışmaz. Onlar hiç bir şeyden, hiç kimseden korkmayacak kadar deli cesaretine sahiptirler.. Onların kaybedecek hiç bir şeyleri yoktur. Dolayısıyla bunların gözünü idam'la korkutamazsınız.



Peki ne yapmalıyız?



Herkes bu konu hakkında ki düşüncelerini, fikirlerini ortaya koysun.



Ben de kendi fikrimi ve düşüncelerimi aktarayım hemen.



Son yıllarda artan kadın cinayetleri, bana bir savaş'ın ortasında olduğumuzu düşündürüyor.



Sadece erkeklerin kazandığı, kadınların kaybettiği "kadın ve erkek savaşı" Başka izahı olamaz bunun. Biz kadınlar sürekli bir mücadele halindeyiz. Debeleniyoruz, direniyoruz ama her defasında kaybediyoruz.



Madem bir savaş bu! Üstelik hiç bitmeyecek bir savaş. O halde kadınlar da, erkekler gibi mecburi bir askeri eğitimden geçmeli. Ve her kadın, tehlike anlarına karşı silahlandırılmalı.



Ve bu konuda gayet ciddiyim. Ya korunsun bu ülkede kadınlar, tırnaklarına dahi zarar gelmesin. Ya da biz kadınların her türlü kendimizi koruya bileceğimiz yasalar çıkartılsın.



...