Türkiye 16 Nisan 2017’de yapılan ve yüzde 51 oyla kabul edilen referandumla Parlamenter Sistemden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçti. Parlamenter Sistemde, koalisyon pazarlıkları, kurulamayan hükümetler, istikrarsız yönetim, hayati kararların süratle alınamaması, Bakanlıkları paylaşan partilerin, Bakanlıktaki hükümranlığı, kendi yandaşlarını tayin etmeleri, sistemden şikayetleri doruğa çıkarmıştı. 

Parlamenter Sistem, Başbakana öncem ve öncelik veriyor, Cumhurbaşkanı ise sembolik konumda oluyordu. Geçen zaman içinde de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin de işleyişinde hatalar gözlemlendi. Denetim ve dengenin olmaması, her hadisede Başkanın, karar merci olması, daha doğru bir ifade ile Tek Adam Rejimi, Yargı, Kuvvetler Ayrımı Sisteminin çalışmaması, en önemlisi TBMM’nin işlevsizleştirilmesi, Bakanların, Cumhurbaşkanı tarafından atanması sonucu, Meclisi takmamaları önemli ve eleştirilen hususlardı. 

Türkiye, Parlamenter Sistem içinde, Menderes’in DP’si, Demirel’in Adalet Partisi, Özal’ın Anavatan Partisi dönemlerinde, tek başına, istikrarlı hükümetler çıkarmış, gerçek bir kalkınmayı temin edebilmiştir. Hatırlıyorum, Demirel ve Özal da, Başkanlık Sistemini düşünmüşlerdi. Ancak, onların düşündüğü sistem, TBMM ne ağırlık veren, denetleme ve denge esasına dayalı, Amerikan Başkanlık Sistemine yakındı. ABD’de, Başkanlar, öyle istedikleri gibi hareket edemezler, büyükelçiler de dahil olmak üzere, atamalarda, kongrenin (Parlamentonun) onayını almak zorundadırlar. Bizde, şu anda geçerli olan Cumhurbaşkanlığı Sisteminin, dünyada benzeri, eşi, emsali yoktur! Bir insanın eğitimi ne olursa olsun, her şeyi bilmesi, her konuda kendisi karar vermesi düşünülemez! Kaldı ki, verdiği kararlar ülkenin kaderini, geleceğini etkilemektedir. En büyük istihfam da, Cumhurbaşkanının aynı zamanda kendi partisinin de başkanı olmasıdır. Ülkeyi ilgilendiren kritik durumlarda, devletin başı olarak, tüm partileri toplaması gerekir. Ancak, parti başkanı olmak keyfiyeti, tarafsızlığını tartışmaya açmaktadır. 

ABD’de, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler mevcuttur. Ancak, başkanın partileri üzerindeki yetkisi, yok mesafesindedir! Şimdi, bizim muhalefet partilerimiz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin, büyük ölçüde aksadığını tesbit ederek, Parlamenter Sisteminde, hatalarını belirleyerek, Parlamenter Sistemi güçlendirmek istemektedirler. Öyle ya!!! Parlamenter Sistem iyi işleseydi, neden güçlendirmeye ihtiyaç olacaktı! Yani, yönetimde istikrar nasıl sağlanacaktır? Koalisyon pazarlıkları, Bakanlıkların bölüşülmesi nasıl önlenecektir? Ülkenin hükümetsiz kalmasının önüne nasıl geçilecektir? Ülkeyi ilgilendiren hayati durumlarda, acil kararlar nasıl alınacaktır? Cumhurbaşkanının yetkileri, Başbakanın yetkileri nasıl belirlenecek, nasıl olacaktır? Yasalar nasıl çıkacaktır? TBMM nasıl denetim ve denge işlevini, etkin olarak kullanacaktır? Kanun hükmündeki kararnamelerin (ki gereklidir) işleyişi nasıl olacaktır? Bakanlar nasıl atanacaklardır? Gensoru, Meclis araştırması, Meclis soruşturması sistemi nasıl işleyecektir? Daha bir çok husus vardır! Bütün bunların gerçekleştirilmesi için, yeni bir  Anayasa, TBMM’de çoğunluğa ihtiyaç bulunmaktadır! 

Unutmadan ifade edeyim, büyük hatalar sonucu kaldırılan Devlet Planlama Teşkilatı, Maliye Teftiş Kurulu ve devletin temeli olan Müsteşarlıklar, hemen kurulmalıdır. Görülmektedir ki, Parlamenter Sisteme, hem de aksaklıkları giderilerek, geçiş hiç de kolay değildir! Düşünüyorum ki, acaba mevcut Cumhurbaşkanlığı Sisteminin, aksaklıkları giderilerek, kuvvetler ayrımı, denge, denetim, vetiresi çözümlenerek, Tek Adamın ülkenin kaderine hükmetmesinin önüne geçilerek, devamı mümkün olabilir mi? 

Son olarak, her konumuzu demokrasi için, milletin iradesi ile çözeceğiz.