Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 maalesef ülkemizde de birçok ölüm ve sağlık tahribatlarına yol açmıştı. Tam olarak ölüm istatistiklerine bakacak olursak; TÜİK, koronavirüs pandemisinin başladığı 2019 yılı aralık ayından sonra ölüm istatistiklerini ilk kez 23 Şubat 2023'te açıklamıştı. TÜİK verilerine göre 2020 ve 2021'de 87 bin 334 kişi yaşamını yitirirken, önceki yıllardaki kaba ölüm hızı hesaplandığında ise yaklaşık 200 bin kişilik bir ek ölüm gerçekleştiği görülmüştü.
Koronavirüsün ikinci yılında babam lenfoma yani lenf kanserine yakalanmıştı. Virüsten korunmak için mücadele verirken öte yandan böylesine kötü ve sarsıcı bir haberle karşılaşmak elbette ailemizi derinden üzmüştü. Erzurum Atatürk Üniversitesi doktorlarının üstün çabasıyla erken teşhisi birazcık da olsa umut vermişti bizlere…
ZORLU SÜREÇ BAŞLIYOR…
Apar topar babımızı İstanbul’a getirdik. Ailecek çok üzgündük ve ne yapacağımızı bilmiyorduk. Çünkü hastanelerde hasta yatışları yasak sadece covid hastalarının yatışı yapılıyordu. İyi bir hematolog araştırmaya başladık. Öneri üzerine, İstanbul Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Hematoloji Uzmanı Doktor Deniz Özmen’e babamı götürdük. Bu arada babamın sesi tamamen kısılmıştı ve kilo kaybı yaşamıştı. Dr. Özmen’e durumu izah ettik ve hemen babamın dosyasını incelemeye başladı. Çok titiz ve aynı zamanda da güler yüzlü ve sempatikti. Dr. Özmen, babam için tedavi dosyasını açtıktan sonra haftada iki gün kemoterapi için hastaneye gelmemizi istedi. Malum covid nedeniyle yatışlar yapılamıyordu. Babamın, beni kurtarın bakışları ise hala gözümün önünden gitmiyor…
Evde, hem enfeksiyon riskine karşı hem de gıdasına çok dikkat ediyorduk. Dr. Özmen, yaptırdığı tahlil sonuçlarının ardından tedavinin çok başarılı olduğunu her seansta söylüyordu bize. Altı seanslık bir terapinin ardından babam sağlığına kavuşmuştu. Hocamızın bize, altını kalın çizgiyle çizdiği “enfeksiyona dikkat” ediniz uyarısıydı. Dr. Özmen, özverili, mesleğini seven, hipokrat yeminine sadık çok başarılı bir doktordur kendisi. Aynı zamanda sevecen, güler yüzlü, hırslı ve sevilen bir kişilik. Birçok hastasıyla konuşma fırsatı bulmuştum, babamın tedavi sürecini beklerken. Çok başarılı bir doktor, mütevazı, pozitif “onun sayesinde” sağlığıma kavuştum gibi gurur duyulacak sözler duydum hastalarından.
KORKU DOLU ÜÇ HAFTA
Tam bir yıl aradan sonra babam “enfeksiyon” riskini tamamen unutup toplum içerisine karışmaya başlamıştı ve bir gece kusma, baygınlık, ishal gibi şikayetlerle acile gittik. Maalesef virüse yakalanmıştı. Bu defa işimiz çok zordu ve çok korkmuştuk. Hemen yatışı yapıldı…
İlk hafta tedavisi çok iyi gidiyordu ve önümüzdeki hafta taburcu edeceklerdi doktorları. Fakat ikinci haftaya girdiğimizde ise tam tersine döndü tedavi süreci. Git gide kötüye gidiyordu babamın durumu. Ne iştahı kaldı ne de yürüyecek dermanı… Tedaviye cevap veremiyordu. 72 kilodan 50 kiloya inmişti. Mama vermeye başladılar. Resmen gözümün önünde eriyip gidiyordu. Dört saatte bir antibiyotik ve ateş düşürücüler yapılıyordu. Ama bir türlü enfeksiyonu bulamıyorlardı. Doktorların birkaç güne yoğun bakıma alacağız söylemi beni çok korkutmuştu.
MUCİZENİN ADI “DENİZ ÖZMEN”
Dördüncü haftaya girerken, babamın durumunun vahametinin farkındaydım ve bir şeyler yapmam lazımdı. Ya babamın cenazesini alacaktık ya da bir mucize gerekliydi. Tam da Dr. Özmen’e kontrolümüzün geldiği aşamadaydık. Bu vesileyle; Dr. Deniz Özmen’e babamın durumuyla ilgili olarak, şu an hastanede enfeksiyon bölümünde yatığını, durumunun kötüye gittiğini ve mutlaka görmenizi istiyorum diye mesaj yazdım. Özmen, doktoruyla konuşup bana dönüş yap diye mesaj atmıştı. Hemen doktorun yanına gittim ve durumu izah ettim. Babamın hematoloğuna kontrollü vardı mutlaka hastaneden çıkarmam lazım dedim. Her türlü sorumluluğu alıyorum imzasını attıktan sonra, babamı hastaneden çıkarttık ve Haydarpaşa Numune’ye Dr. Deniz Özmen’in yanına getirmiştik. Babam doktorunu görünce çok mutlu olmuştu ve yüzünde gülümseme belirmişti. Özmen, enfeksiyon hocalarının gayet başarılı bir tedavi sürdürdüklerini söylemişti. Fakat neden ateşi düşmüyordu bir türlü. İşte tam bu noktada farklı bir tedavi yöntemini sundu ve bizi hemen acile yönlendirmişti. Acilde, Deniz Hanımın önerdiği tedaviye başladılar. İlacı takıldıktan sonra ilk defa babamın ter attığını gördüm uzun bir süreden sonra… Sabahın ilk ışıklarında gözlerini açtı ve acıktığını söyledi. Şaşırmıştım... Ateşini ölçtüm gayet normaldi. Ayakları buz kesmemişti ve vücut ısısı gayet güzeldi. Zorla yemek yedirmeye çalışıyorken, yirmi bir gün sonra ilk kez çorbasını iştahla içmişti. İşte bu… Yaşasın babam iyileşiyor diye geçiriverdim içimden…
Dr. DENİZ ÖZMEN YİNE BAŞARMIŞTI
Akşamüstü ambulansla Pandemi hastanesi olan Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesine sevk edildik. Yolda giderken babamı belirsiz bir korku sarmıştı. Ölüme gider gibi bir havaya bürünmüştü… Akşamüstü hastaneye varmıştık. Nöbetçi doktor geldi ve bize bilgiler verdi. Tedavi aşaması için ise, Doktorunuz Deniz Özmen’in belirttiği tedaviyi uygulayacaklarını söyledi. Her gün daha da iyiye gidiyorduk. Hem hijyen hem de hocamızın belirttiği tedaviyi layıkıyla yerine getirmişti, pandemi hastanesinin doktorları. Emekleri var olsun.
Yaklaşık iki haftalık bir tedavinin ardından taburcu olmuştuk. Teşekkürler saygıdeğer hocam Dr. Deniz Özmen, siz başardınız iki kez babamın hayatını kurtardınız. Mucizeler hayal ve senaryolardan ibaret değildir. Birçok kişi, dizi ismiyle biliyor bu iki sihirli kelimeyi. Oysa ki, gerçek başarılar göz ardı edilemez. İşte “Mucize Doktor” Deniz Özmen… İnandığı yolda yürüyen, okuyan, araştıran, mesleğine değer veren, hayat kurtarmak için üstün ve başarılı çaba harcayan değerli kişilikler her zaman ödüllendirilmeli tıpkı Deniz hocam gibi…
Onlar, hayat kurtarıyor lütfen saygımızı eksik etmeyelim. Pandemi süresince 24 saat canını ortaya koyarak çalışan doktorlarımızın kıymetini bilmek lazım. Hayat kurtarırken hayatını kaybeden değerli hocalarımızı ve sağlık çalışanlarını rahmetle yad ediyorum. Sağlık Bakanlığı ve hükümetimiz “sağlık çalışanları”nın emeklerini göz önünde bulundurarak, maddi olarak daha yaşanılır ve güvenle çalışmaları konusunda desteklemeliler. Hem acildeki hem de servis doktorlarından en çok duyduğum sözler ise mesai saatlerimiz uzun fakat maaşlar tatmin etmiyor. Zor olan bu kutsal mesleği sürdüren doktorlarımızın maaşları mutlaka tatminkâr olmalı. Çünkü hayatımız onların sihirli ellerinde. Hayat kurtarmaya kafayı yeterince yorarken bir de maddi sıkıntılarla nefesleri kesilmesin.