Eskiden haberlerde “Her nerede, nasıl yaşıyor ve yaşatılıyorsanız.” derlerdi. Hiç merak ettiniz mi nasıl yaşadığını insanların?

Ben merak ediyorum ama başka bir yönüyle tabi ki. Dünyada yaşamak ve yaşamla savaşmak yeterince zor. Bir de buna dünya mensubu insanları da eklerseniz daha da zorlaşmakta.

Asıl merak edilmesi gereken de dünyada bu kadar kötülük varken nasıl yaşandığı sanırım.

Adil ve günlük gülistanlık bir dünyada yaşadığımız söylenemez. Bu kadar kötülüğün ve adaletsizliğin arasında insanların yaşamlarını nasıl idame ettirdiği merak konusu.

Kadın hakları, hayvan hakları, doğayı korumak derken hiç düşünmedik; neden sürekli bir şeylerin hakkını korumamız gerektiğini. Bir yerde bir sorun olmalı.

Yaratılış itibariyle egosu yüksek ve kendini alt edilemez sanan insan hegemonyası nedeniyle dünyada her şeye zarar verme dürtüsüyle yaşıyor gibiyiz.

İnsanlar olmasa da dünya varlığını başarılı bir şekilde sürdürecektir. Dünyanın varlığını sürdürmesi için insanlara ihtiyacının olmaması aksine insanların dünyanın nimetlerine ihtiyaç duyması da farklı bir ironi.
Hem insanlar birbiriyle hem de doğa ile barışık yaşamayı öğrenemedi insan nesli. Ne gördüysek alt üst ettik.

Her canlıya eşit davranmadık mesela. Sürekli yaşayabilmek için üstün bir çaba verdik ve verdirdik.
Bütün bunlardan sonra da yaşıyoruz, dedik yaşatamadıklarımızı düşünmeden.

Kendimiz haricindekileri umursamadan yaşadık. Kötülükler karşısında timsah gözyaşları döktük ama kötülüklere de devam ettik.

Tükettik ömürleri de yaşadığımız dünyanın üzerinde olanları, yarını hiç düşünmeden.

Kadın, çocuk, hayvan ve doğa demeden zarar verdik her şeye. Sadece kendimizi düşündük ve de bunlara zarar verilirken sesimizi çıkarmadık. Bize bir şey olmadığı sürece önemli de değildi nasılsa.

Peki ya siz bu felaketler olurken, dünyadaki kötülüklerle nasıl yaşıyorsunuz; sormak isterim.