Sağa bak şiddet, sola bak şiddet, önüne bak şiddet… Artık arkamıza bakmadan sokaklarda yürüyemez olduk. Geçmişe şöyle bir bakıyorum da eskiden ülkemizde bu kadar çok şiddet meyillisi insan yoktu ya da vardı da aşikâr mı değildi? Peki, şimdi ne oldu da insanların tahammülü azaldı ve en ufak olaylar karşısında tahammülsüzleşerek şiddete meyilli hale geldiler? Veyahut öncesinde gizlenen şiddet olayları neden şimdi gün yüzüne çıkıp top 10 listesinin birinci sırasına yerleşti. Her geçen gün üzerimize çöken bu kâbus hayatımızın önünde engel oluşturarak bizi adeta nefessiz bırakıyor. 

  • Kadına şiddet
  • Çocuk istismarı
  • Sokak hayvanlarına eziyet
  • Aile içi şiddet (Anneye-babaya-kardeşe vs…

İnanın ben artık televizyon izlemek istemiyorum. Çünkü kumandanın düğmesine her bastığımda herkes gibi bende ya cinayet ya kavga ya dayak ya da istismar haberleriyle karşılaşıyorum ve bu tür vahşet haberlerine benim yüreğim artık dayanmıyor. Her seferinde, “Yeter artık,” desem de ardı arkası kesilmiyor. Kesilmediği gibi gün be gün artmaya devam ediyor. Bu suçların neden işlendiğine gelince bahaneler hiç bitmiyor. “Yemeği tuzlu yapmış, bende dövdüm”, “Bana 50 tl borcu vardı, ödemeyince çektim bıçağı”, “Havlayıp gece yarısı uykudan uyandırdı, bende sabah zehirledim”, “Beşikteki bebenin ağlamasına dayanamayıp, sinir krizi geçirdim, boğdum”, “Tefeciye borcum vardı, annem bileziklerini vermeyince onu öldürdüm…” Hiçbir zaman şiddetin bahanesi olmaz ama maalesef bizim ülkemizde her şeyin olduğu gibi şiddetinde bahanesi var. 

Şiddet, bir bireyin fiziksel, ekonomik veya psikolojik açıdan acı çekmesiyle ortaya çıkan davranış bozukluğudur. Bu yüzden şiddete meyilli olan insanların bahanelerine değil de davranışlarının ardında yatan esas nedenine odaklanmalı ve çözüm yolları üzerinde düşünmeliyiz. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada ciddi bir halk sağlığı haline gelen şiddetin önüne geçilmez ise hiçbir zaman iyiliğin daha fazla olduğu bir dünyada yaşayamayacağımız gibi yeni nesle miras olarak bırakacağımız tek şey şiddet dolu bir dünya olacak. 

İnsanlık tarihinde ilk kez Habil ve Kabil arasında yaşanan, genetik olmaktan ziyade öğrenilebilen bir davranış olan şiddete karşı yenilmeyelim. Onun yerine iyiye güzele açalım kalbimizin kapılarını. Çocuklarımızı sevgiyle büyütüp, onlara doğru yolu gösterelim ki çıkalım bu şiddet sarmalının içinden. Benim naçizane fikrim, eğer ortada bir sorun varsa mutlaka o sorunun çözümü de mevcuttur. Bu sebeple saldırgan yerine çözüm odaklı bireyler olalım. Emin olun her şey daha da güzel olacak.

Şimdi soruyorum size, yeterince vahşetin her türüne tanık olup kana doymadık mı?