Türkiye yeni Cumhuriyet rejiminin oturması açısından henüz çok partili sisteme hazır değildi. Atatürk'ün yönetiminde

Türkiye yeni Cumhuriyet rejiminin oturması açısından henüz çok partili sisteme hazır değildi. Atatürk'ün yönetiminde yapılan denemeler bunu açıkça göstermekte idi. Ancak İsmet İnönü'nün süreci gereğince yönetememesi ve kendisini  İlke ve inkılapların fiiliyattaki uygulayıcısı olarak değil Milli Şef sıfatı ile Atatürk'ün yerine geçebilecek kişi olarak görmeye başlaması çok partili sistemi erken bir zamanda ülkemiz hayatına soktu.



1960'larda sol rüzgarı tüm dünya'ya dalga dalga yayılmıştı. 1961 anayasasının özgürlük ortamı içerisinde kurulan tüm siyasi partiler  bu rüzgarın etkisi altında kalan halkın desteğini  kaybetmemek için sol söylemleri  ve politikaları bünyesine katmaya başladılar. 1950'li yıllarda dünya da ilk sol rüzgarlar esmeye başladığında o dönemin önemli siyasi liderlerinden Demokrat Parti Lideri Adnan Menderes dahi bir konuşmasında "Biz CHP'den biraz daha soldayız!" demişti.



İşte bu ortamın içinde CHP için bugünkü haline gelişinin ilk fitili İsmet İnönü tarafından  ateşlendi. 1965 yılı genel seçimleri öncesinde Türkiye siyasi tarihinde siyasi partiler Sağ ve sol parti ayrışması yaşar iken CHP kimlik yapısı ile bu ayrışmanın üstünde kalabilecek durumda olmasına rağmen 29 Temmuz 1965 tarihinde yaptığı açıklama ile partinin yerini "Ortanın Solu" olarak partiye sol gömleği giydirmiş oldu. Aslında bu açıklamasının temelleri  16 – 18 Ekim 1964’de toplanan  17. Parti Kongresinde Bülent Ecevit'in başını çektiği grup tarafından resmen atılmıştı. Ecevit attığı bu temellerin kendisini parti genel başkanlığına yükselteceği inancında idi. Bunda da başarılı oldu. Ecevit'in bu hareketinin sebebi sosyalist ideoloji ile hareket eden Türkiye İşçi Partisi'nin önüne geçmek olarak yorumlansa da bir siyasi partinin savunduğu gömleği giyerek o partiyi veya savunduğu ideolojinin önüne geçmek söz konusu olamazdı. Türkiye'de aşırı sol ve sağ yapılanmasının önüne geçmenin tek yolu Kemalist İdeolojinin bütünleştiriciliğinde bu akımlara karşı güçlü bir gerçek dalga kıran oluşturmaktı. Ancak asıl amaç zaten ülkenin  Kemalist İdeolojinin ve ilkelerinin pratikte terk etmesinin  sağlanması idi. Dönemin CHP'li siyasetçileri oynanan bu oyunun ya içinde oldular yada parti içinde yükselme hırsı ile buna alet oldular.



İnönü Orta’nın solu gömleğini girdiği partiye bu kimliği seçmesine neden olarak   devletçi kalkınmayı ve partinin halkçılık ilkesini göstermiş olsa da kendisinin yapmış olduğu konuya ilişkin izahatta da belirtmiş olduğu üzeri devlet eliyle kalkınma savaştan çıkmış ve yıkıma uğramış bir ülke de zorunlu bir haldi. Bu partiyi solcu yapmazdı. Kemalist ideolojide halkçılık ilkesi ise siyasi, ekonomik ve toplumsal uygulamalarda halkın çıkarlarının ön planda tutulmasını öngörmekte idi ve o zamanın ve de bu zamanın sol yada sosyalistlik anlayışları ile farklı bir yapıdadır. Türk inkılabının halkçılık anlayışında, liberal kapitalizmin bireyselciliğine karşı olarak konulduğu gibi Marksist teorinin halkçılık anlayışından da farklıdır.  Atatürk milliyetçilik ve halkçılık ilkelerini bir araya getirerek sınıfsız ve kaynaşmış bir toplum olmayı amaçladığını bizzat bu konuya dair söylemi ile dile getirmiştir.



Ataürk’ün ortaya koyduğu ve Cumhuriyet’in ilanı ile yaşamı boyunca tüm icraatlarında uygun olarak davrandığı ilkeleri Türkiye’nin kendine özgü modern ve çağdaş devlet yönetimini kurmuştur. Kimileri alınan kanunların şablon gibi alıp yapıştırıldığını eleştirse de asıl gerçeklik Cumhuriyet’in ilanı ile çıkarılan toplumsal yapının yeniden düzenlemesine dair çıkarılan tüm kanunlar dünya örnekleri incelenmiş ama toplumumuza en uygun halde düzenlenerek yürürlüğe alınmıştır.



Günümüz Türkiye'sine gelininceye kadar CHP daima kan kaybeden parti konumunda olmuştur. Menderes Hükümeti'nin Köy enstitülerini kapatması ile günümüzde hala ağalık rejiminin insafına bırakılan bir halk kesimi ile dini sömürüye  açık aynı zamanda  FETÖ Yapılanması gibi örgütlerin çalışmaları ile  ülkenin okullarda  yetişen CHP'ye ve Atatürk'e düşman eğitimli  bir kesim oluşturuldu.



Beyaz Sarayın Soytarıları adlı yazı dizimde belirttiğim üzeri ülkede kemikleşmiş olarak tabir edilen CHP tabanını da dağıtmak üzere son hamleler partinin başına getirilen Baykal ve Kılıçdaroğlu süreçleri ile devam etmektedir. CHP tabanında kiminle konuşursanız konuşun yeni lider kadrolar konusunda umutsuzluk hakim. Parti örgütlenmesi tamamen koltuk sevdası ve nemalanma amaçlı kadroların elinde. Örgütlenme yapısı da haktan uzakta ve parti içinde asiller ve köylüler yaklaşımı içinde yalnızca seçim zamanlarında halka giden bir yapı haline gelmiştir. Bu arada kemik kadrolar haricinde  geriye kalan seçim  zamanlarında oluşturulan toplama ekiplerdir. Parti yalnızca sırtını mevcut tabana yaslayanların milletvekili, belediye başkanı vb. olma araçları haline gelmiştir.  Kılıçdaroğlu yönetiminin asıl misyonu olan parti tabanının HDP'ye kaydırılması başarılı olur ise ülke bölünmesinde en önemli adımı başarmış olacaklar. Olamaz ise ABD'nin mevcut iktidarın eşliğinde ülkenin kaos ortamına çekilmesi için B planı hali hazırda mevcut.



Net olarak ortadadır ki CHP artık Kemalist İdeoloji partisi değildir. Ne ideoloji olarak  nede örgütsel yapısı ile ülkeyi ve halkı içine düştüğü durumdan kurtaracak politikalar takip edecek ve ülke genelinde muhalefeti çatısında toplayarak iktidar olabilecek durumda değildir. Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarından kurtularak yeniden yükselen ve üreten bir ülke olabilmesi için yeniden Atatürk ilkelerini ideoloji edinen bir siyasi partiye ihtiyacı vardır. Halka rağmen ama halkla birlikte bunu başarmayı amaç edinen bir parti ancak ülkemizin geleceğinin kurtuluşu olacaktır.



Günün Sözü : Partimizinden olmayanlar vatansever değildir diyenler ABD güdümünde kurdukları tezgahın gereğini telaffuz etmektedirler. Genel olarak fiiliyatta değil ama düşünsel olarak bölünmüş bir ülke algısının oluşturulması amacındalar.