Bir şeyler başarmak istiyorsun ancak bununla ilgili daha bir hedef bile belirleyememişsin. Belki de bunun için ilham verecek bir olay veya sana yol gösterecek birini bekliyorsun. Ya da bir sürü hedefin var ancak hangisinden başlayacağına kararsızlığın ve mükemmeliyetçiliğin yüzünden karar veremediğin için bir türlü başlayamıyorsun ve bu süreç uzayıp gidiyor; gelişme ve sonuçtan öte sen daha giriş kısmını bile yazamamışsın yaratacağın bu başarı hikâyesinin. Bazen bir hedef belirliyorsun, yola da koyuluyorsun ancak ya yolda karşına çıkan olumsuzluklar ya da başkalarının seni bu hedefin ile ilgili olumsuz yönlendirmesi neticesinde yarıda bırakıyorsun. Ya da “Sürekli yarın başlayacağım.” diyerek, erteleme alışkanlığın yüzünden bu hedefini hep bir başka bahara bırakıyorsun. En kötüsü de belki bir hayalin bile yok.
Öncelikle henüz bir hedefi bile olmayanlara gelelim. Hedefi olmayan bir insan rotası olmayan bir gemi gibidir, rüzgâr nereye doğru eserse, gemi de o yöne savrulur. Dolayısıyla insanları da bir rüzgâr gibi düşünürseniz, onların sizi istediği yöne savurmaması için, onların yazacağı başarı hikâyelerinde bir piyon olmamak için, sizin bir başarı hikâyesi yazabilmeniz için bir hedef belirlemek zorundasınız. Hem neden bir hedef belirlemeyesiniz ki? Düşünsenize bir hedef belirliyorsunuz ve sonunda bunu bir şekilde başarıyorsunuz; o anın size hissettirdiği mutluluğu çok az olay size hissettirebilir. O yüzden ne ilham verecek bir olay ne de sana hedef sunacak bir kişiyi beklemeyi artık bırak çünkü bunu beklemeye devam edersen, bir gün arkana dönüp baktığında bomboş bir hayat geçirmiş olmanın pişmanlığı ile yüzleşeceksin.
“Hedefim belli ancak bir türlü başlayamıyorum.”
Çünkü ya çok mükemmeliyetçisin ya erteleme alışkanlığın var ya da konfor alanından çıkmaya korkuyorsun. Bir hedef belirlemişsin, hatta bu hedef için yol haritanı bile yapmışsın ancak detaylara o kadar çok takılıyorsun ki, hata yapabilirim diye o kadar çok çekiniyorsun ki ya başaramazsam diyerek sürekli oyun haritanı düşünüyorsun. Ve tüm bunlar senin yola koyulmana engel oluyor. Çünkü mükemmeliyetçisin. Hata da olacak, yolda karşına bir sürü engelde çıkacak, en başından düşünmediğin ya da planlamadığın engeller de çıkacak. Bunları düşünmeyi bırak, yola koyul; bir gün geriye dönüp baktığında onların hepsi öğrenilmiş birer tecrübe olacak. Gelelim erteleme alışkanlığına. Tam bugün yapacağım diyorsun ancak bir sebeple başka güne bırakıyorsun. Hem kendini kandırıyorsun hem de çok güzel erteliyorsun. Elini vicdanına koy ve yaptığının doğru olup olmadığıyla ilgili kendinle yüzleş, neden erteliyorsun? Acilen bugün başlaman gerektiğinin çok iyi farkındasın, erteleme alışkanlığın seni hiçbir yere götürmeyecek aksine geriye gittiğini uzun bir süre sonra anlayacaksın ama iş işten geçmiş olacak. Ve bu sorumuzun son maddesine geliyorum, konfor alanından çıkmaya korkuyorsunuz. Gelişiminizin önündeki en büyük engellerden biri konfor alanı rahatlığıdır. O kadar güzeldir ki her şey yolunda. Ancak korkak insanlar bu rahatlığın hazzını yaşamaya ömür boyu devam ederler ama bir de bakmışsın ki o insanlar da seneler geçse de hâlâ aynı yerde saymaya devam ediyor. Minimum stres ve maksimum rahatlık size hiçbir şey kazandırmaz. Mazeret bulmayı bırak, başkalarının düşüncelerinden etkilenme ve kendine güven; konfor alanından çık, bak gör neleri başarıyorsun.
“Birçok hedefim var ancak hangisini seçeceğime bir türlü karar veremiyorum.”
İlk olarak iyi bir öncelik listesi belirlemeniz gerekiyor. Birçok hayalinizin ya da hedefinizin olması muhteşem bir şey ancak bunların hepsi bir anda olmayabilir. O zaman burada kendine şunları sor: “Hangi hedefimi başarırsam çok daha mutlu olurum? Beni en heyecanlandıran hedefim hangisi? Ya da hangi hedefimi gerçekleştirirsem, bu sonuç beni diğer hedeflere de götürecektir?”
Bununla alakalı şöyle basit bir örnek vermek istiyorum: Mesela üç problemim olsun. İngilizcem kötü, oturduğum evden memnun değilim, şu anki işimde çok memnun değilim ve değişime gitmek istiyorum. Şimdi burada hangisi öncelik; bence 2 ve 3 çok da aman aman değil çünkü bir evim yani kurulu düzenim var ve maaşımın düzenli yattığı bir işim de var. Ama burada birinci problem direkt olarak benim etki alanımla ilgili, yani bana değer katacak ve geliştirecek. Ben burada birinci hedef olmadan üçün de olmayacağını biliyorum, üçüncü hedef de bir gün olacaksa bırak ikinci hedef de kalsın çünkü üçüncü hedefle beraber ikinci hedef de zaten değişecek. Hedef seçiminde tam olarak şifre budur. Hangisi sizi daha çok heyecanlandırıyor ve hangisini başarırsan diğerleri de arkadan gelecektir.
“Hedefimi belirledim ve başladım ancak başarıya ulaşmak için tam olarak hangi kritik konulara dikkat edeceğimi ya da nasıl bir yol haritası çizeceğimi bilmiyorum.”
1- Nereye gittiğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yoktur. Oyun planını yapmalısın ve alacağın önlemleri yazmalısın. Bununla alakalı olarak şöyle diyor Masaaki Imai: “Önlemler, hedeflere ulaşmayı sağlayacak özel uygulama programlarıdır. Özel önlemleri olmayan her hedef sadece slogandır.” Plan ve önlemleri belirlerken önce kendimizi tanımalıyız ve yeteneklerimizi keşfetmek zorundayız. Yapmaktan en mutlu olduğun şeyler nedir? Etki alanında bulunan ve seni geliştirecek olan hangi unsurlar vardır? Neyi başarırsan çok mutlu olursun? Kariyer hayatında on sene sonra kendini nerede görüyorsun ve buraya gelebilmek için sende hangi yetkinlikler olmalı? Olması gereken bu yetkinliklerden hangileri sende eksik? Yani ilk olarak yeteneklerini ve eksiklerini keşfederek; seni gerçekten mutlu edecek bir hedef doğrultusunda bir an önce bu yolda sana lazım olan eksiklerini tamamlaman olacaktır. Özetlersek, burada önlem kısmı yetkinlik matrisinde bulunması gereken ancak sende bulunmayan eksiklerdir, plan ise bu eksikleri tamamlarken senin izleyeceğin yoldur. Ama özel bir kurs, ama online bir eğitim ama kendi kendine bireysel bir çalışma. Maddi olanaklarına göre eksiklerini tamamlamak için kendin için en verimli olacak yöntemleri belirlemektir.
2- İnanç. İnanç olmadan hiçbir başarı elde edilemez. Kendine inan ve inanmaktan asla vazgeçme. Kusursuz olmanın hiçbir yolu yoktur, önemli olan kusurlu ya da kusursuz her parçanı kabul edebilmektir. Ve burada kusurların ile yüzleşerek, kendine de inanarak bu kusurlarını kapatabilirsin. Kendinle yüzleş ve kendine inan.
3- Konfor alanından çıkmayı başarmalısın. Konfor alanın içinde de bazı başarı hikâyeleri yazabilirsin ve bazı hedeflerin olabilir. Ancak unutma ki konfor alanının dışında bulunanlar senin için çok daha büyük başarı hikâyeleri olacaktır. Büyük hayaller de hiçbir zaman konfor alanın içinde olamazlar. On sene sonraki sen için konfor alanından çıkmayı başarmalısın.
4- Bu yolda ihtiyacın olacak en büyük şeylerden biri de güçlü bir duygusal zekâ olacaktır. Çünkü farkındalık, öz farkındalık, empati gibi yetenekler seni başarıya ulaştıracak ve sana liderlik vasfı kazandıracaktır. Bu konularda ama kişisel gelişim kitapları okuyarak ama çeşitli kaynaklardan çalışarak, kendine bu yetkinlikleri de kazandırmalısın.
5- Disiplinli ve iradeli olmak zorundasın. Bir hedef belirledin, yol haritanı çizdin ve bu yola çıktın. Ama sürdürülebilir olmuyor ya da bir şekilde bırakıyorsun, ara ara devam ediyorsun. Kesinlikle sana hiçbir başarı kazandırmayacaktır. Disiplin ve irade senin olmazsa olmazındır.
6- Mücadeleci, öğrenmeye açık, meraklı ve sorgulayıcı ol. Başarmak için mücadele etmeli ve emek sarf etmelisin. Bu yolda öğrenmeye kesinlikle açık olmalısın, yetkinlik matrisine katman gereken eksik konular ile ilgili önemli her şeyi öğrenmelisin. Merak duygusuyla sürekli bu konuların araştıranı olmalısın. Ve son olarak öğrendiklerini sorgulamalısın, körü körüne bir şeyler elde etmek de bazen sana sıfırı verir.
7- Sürekli gelişim odaklı olabilmek. Ben tamamım dediğin an, benden oldu dediğin an, kaybettiğin andır. Yeterlilik duygusu insanın gelişimini engelleyen en tehlikeli histir.
8- Zamanının çoğunu ilgi alanına değil de etki alanına harcamalısın. Çünkü etki alanı sahip olduğun yetenekler, beceriler, düşünceler, duygular ve davranışlar üzerinde etkili olan faktörlerdir. Yaşam tarzı, duygusal zekâ, iletişim becerileri, karar verme süreçleri, sağlık ve kişisel gelişim gibi özelliklerimizi etkiler. Bireyin doğrudan kontrol edebileceği ve değiştirebileceği durumlardır. Oysa ilgi alanı, zevk aldığımız şeyler, ilginç bulduğumuz konular yani kısacası ilgi, endişe ve merak duyduğumuz her şeydir.
Bireyin ilgisini çeken ancak doğrudan kontrol edemeyeceği alanlardır.
9- Başarısızlıklar ve yolda karşına çıkan olumsuzluklar asla ama asla seni bu hedeften vazgeçirmemelidir. Aksine daha da güçlenerek yoluna devam etmelisin. Hatalarından ders çıkarmalısın, bir daha olmaması için ne yapmalıyım anlayışıyla hatanın kök nedenine inmelisin. Tutkun, bu yolda karşına çıkan aksilikleri yenmek ve yoluna yeniden devam etmek için en büyük gücün. Ve göreceksin ki bunların hiçbiri hata ya da başarısızlık değildir; ders çıkarabilirsen bunların hepsi senin için öğrenilmiş bir tecrübe olacaktır.
10- Şu toksik insanları hayatından çıkarmanın zamanı gelmedi mi? Koyduğun bir hedefi küçümseyen, onunla dalga geçen, bu hedefi eleştiren, hatta başaramayacağını söyleyen; yani seni olumsuz yönde etkileyen ve senin enerjini tüketen insanları. Sen enerjini koyduğun hedefe harcamalısın, o yüzden toksik insanlara hayatında yer olmamalı. Odağını bölen şeyleri elemelisin.
11- Kendine tekrarlaman gerekenler. Hedefini başarırsan, bu hedefle beraber neleri elde edeceğini kendine sürekli söyle. Ne kadar mutlu olacaksın, hangi konuma geleceksin? Ayrıca hedefleri gerçekleşen bir bireyin, yaratıcılığı ve özgüveni de artarak artık başkalarına da ilham olacaktır, bunu da düşün ve kendine sürekli tekrarla.
12- Ve her zaman yol haritanda B planın da olmalıdır. Üstte saydığım bu on bir madde seni belki hedefe ulaştırmadı, o zaman ilk maddeye yeniden odaklanmalısın. Asla vazgeçmeden, bu hedef doğrultusunda önlemlerini ve planını yeniden oluşturmalısın. Bir hedefi birinci yola çıkışında başaramazsan, kaybetmiş olmazsın; ancak vazgeçersen kaybetmiş olursun. Asla vazgeçmek yok. B planını oyuna sokarak, yeniden bu hedef doğrultusunda basamakları çıkmalısın. Birincide başaramamışsan mutlaka bir sebebi vardır ve bu sana başka bir kapı açacaktır. Yeter ki kendine inan ve asla vazgeçme.
Kızılderili Don Juan, insanları dört sınıfa ayırmıştır, peki kimdir bunlar? Sıradan insanlar; dış koşullara göre ya küfrederler ya şükrederler. Avcılar; kendi hayatının anlamının avcısıdır. Seçicidir. Şu insanla oturulur, şu kitap okunur, şu dizi izlenir gibi. Savaşçılar; hakkını vererek yaşamaya kararlıdırlar. Kafayı sonuca takmaz, önemli olan yolculuğunda kendi olmasıdır. Biz bilincine sahiptir. Arif insan; savaşçı gerçekten yaşamını bir savaşçı olarak sürdürürse, zaman içinde bilge kişi olur. Bilge neyi, nasıl bildiğini doğrudan idrak eder. Kutup yıldızı gibidir, yön belirlemede referans noktasıdır. Hayatın anlamının “keşif” olduğunu bilir ve o keşif de özünü, kendini keşfetmektir. Sen hangisi olmak istiyorsun? Hedefi olmadan, dış koşullara göre olayları ya da şahısları eleştiren veya öven sıradan insan mı? Yoksa kutup yıldızı mı? Karar senin.