Geçtiğimiz günlerde Moskova’da bakanlar seviyesinde Suriye ve Türkiye’nin normalleşmesi amacı taşıyan Türkiye,Suriye ve Rusya arasında bir görüşme gerçekleşti. Ortadoğu’nun kanayan yarası ve Türkiye için  en kritik  kilit ismi Suriye ile Türkiye’nin normalleşmesi için yapılan görüşme dünya kamuoyunun da takip ettiği bir seviyedeydi.Görüşme sonrasında ve diğer günlerde ABD tarafından yapılan açıklamalar aslında bu zamana kadar gelişime engel olmak için sürdürülen politikayı da anlamamıza vesile oldu.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price Türkiye, Suriye ve Rusya’nın bakanlar düzeyinde yaptığı görüşmeyi değerlendirdi ve  ülkelerin Beşar Esad yönetimi ile ilişkilerini düzeltmesini desteklemediklerini söyledi.

Gerekçelerini de ekleyen Price , Beşar  Esad’ın diktatör olduğunu ve kendisini eski haline döndürecek bu girişimin doğru olmadığını, ilişkileri iyileştiren  ülkeleri de desteklemediklerini  belirtiyor.

Hatta zaman da veriliyor ABD yönetimi tarafından … “Tüm müttefiklerimize ve ortaklarımıza ilişkileri normalleştirmenin zamanı olmadığını, ilişkileri ilerletmenin zamanı olmadığını ve ülkelerin, Esad rejiminin neden olduğu korkunç insan hakları siciline dikkat etmesi gerektiğini açıkça belirttik.” Deniliyor.

Yakın zamanda Dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ABD ‘nin Suriye ile normalleşme girişimlerine karşı olduğunu belirtmişti.

Peki bu bize ne gösteriyor?

ABD’nin Suriye topraklarında beslediği PYD/PKK terör örgütüne karşı verdiği emeğin boşa çıkacağını, olası normalleşme girişimlerinde Türkiye-Rusya ve Suriye bloğunun oluşması neticesinde artık Türkiye’de kanayan bir yara haline gelmiş hem göçmenler konusu hem de terör konusunun batı ülkeleri tarafından kullanılamayacağını ve bununla birlikte düzelmesi için atılan adımlardan rahatsız olduklarını gösteriyor.

Türkiye’nin yapacağı açık ve nettir. ABD ve batı ülkelerinin genellikle “rahatsızlık” duydukları ve “endişe” içinde oldukları tüm konular aslında Türkiye’nin yapacağı olumlu girişimlere karşı yapılan bir tepki olduğu ortadadır. Senelerdir olması beklenen ama bu tarz engellemelerle bu zamana kadar yapılmayan bu görüşmelere ağırlık verilmelidir.

Suriye yönetimine acilen “rejim” denilmesinden vazgeçilmelidir. Aynı şekilde bu tarz yakıştırma kullanılması bizleri ne kadar rahatsız edecekse ilişkileri iyileştirme yoluna girdiğimiz şu dönemde muhatabımızı da rahatsız edeceği aşikardır.

Suriye ile ortak düşmanımız olan PYD ve PKK terör örgütlerini sevindirmemek için görüşmeleri yaparken bu fırsatı da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Muhaliflere verilen destekler ılımlı yönde olmalı Suriye yönetiminin bu konu da bahane bulacağı bir açık veremememiz gerekiyor.

Türkiye’nin başta Mısır, BAE , Suudi Arabistan olmak Ortadoğu’da gerçekleştirdiği düzeltme manevrasının sonu Suriye ile zirveye ulaşmalıdır. Bilinmelidir ki Türkiye Ortadoğu’da gerek dini gerek siyasi gerekse askeri güç olarak etkin bir ülkedir. Bu bölgelere kilometrelerce uzak, kültürünü dahi ancak kitaplardan öğrenebilecek ülkelerin Türkiye’ye ahkam kesmemeleri için 2023 ‘ün zirve başarısı olarak tarihe geçecek Suriye-Türkiye ilişkilerinin normalleşmelerine ağırlık verilmelidir.