‘Aşk bir çingeneye benzer
Kural tanımaz
Sen beni sevmesen bile
Ben seni severim
Ve seni seviyorum’

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin muhteşem etkinliği ile Atatürk Kültür Merkezi’ndeyim.

Türk Telekom Opera Salon’u tıka basa… Balkonlar dolu…          “Aşk bohem bir çocuktur, asla ve asla kanun tanımaz.”

Bizet’ye borçlu olduğumuz komik opera Carmen’in bu ünlü aryasını bilmeyen var mıııı ?

G.Bizet ve Carmen yapışık ikizler gibidir. Carmen deyince Bizet, Bizet deyince Carmen gelir akla… Özdeşleşmiş muhteşem ikilidirler. 4 perdelik operanın tüm müzikleri iç kulaklarımızda kayıtlıdır. Coşturur, sakinleştirir sonra  tırıs gider… Zamanın önlenemez keyfiyeti ile perdeler açılır kapanır.

Yıl 1830 ( İlk kez 1875 yılında Paris’de sahnelendiğinde sert eleştirilere maruz kalan Carmen operası, ne yazık ki Bizet’nin ölümünden sonra, muhteşem başarısını yakalamış ve dünya çapında üne ulaşmış, zamanın şartlarına göre oldukça sert eleştiriler almıştır ve beğenilmemiştir. Konusu ağır, gerçekçi bir dramdır ve komik-opera olarak sınıflandırılmıştır. Şans bu ki Bizet’in ölümünün ardından trajik bir şekilde Carmen dünya operasında herkes tarafından tanınan ve sevilen bir hale gelir)

Yer, İspanya’nın Sevilla şehri

Eserin baş kahramanı, güzel ateşli ve herkesin aklını kolayca başından alan , bir tütün fabrikasında işçi olarak çalışan çingene genç kız Carmen

Hikaye şöyle başlar; Carmen asker Don José’den çok etkilenir ve onu cezbederek ait olduğu saygın hayattan koparıp kendisiyle beraber dağlarda yaşamaya ikna eder. Ateşli güzel kadın aklına koyduğu erkeği hırsla, masum sevgilisinden koparıp aşk yaşar. (Delirtir adamı. Sonra da aşkım bitti. Ahahaa… Ah Carmen yaa… Adımızı kötüye çıkardın. ‘İşte kadın değil mi nankör’ diyenleri duyar gibiyim) Aşkta çok tecrübesiz olan asker onbaşı Don Jose çılgınca bir aşkla tutulduğu güzel çingene kızı Carmen’in yüzünden öyle bir hayata adım atar ki yörenin başına ödül konmuş haydutlardan birisi haline gelir ve bu ilişki yüzünden eski nişanlısını bırakır. (Erkek de kandıysa kadının suçu ne)  Ancak bir süre sonra Carmen’in aşkı biter ve hayatına yeni biri girmiştir. Boğa güreşcisi olan Escamillo ile aşk yaşamaya başlar. Onbaşı bunu öğrenince çılgına döner bunca sıkıntıyı göze aldığı kadını kolayca bırakmaya hiç niyeti yoktur… Ve kıskançlığından Carmen’i öldürür. ( Kadını öldürmek  vardı hep de olacak galiba)

Kimbilir Bizet’de bu operayı fettan bir kadının etkisiyle yazdı. Ama o öldürmek yerine uğruna opera yazmış. İşte sanat ruhu bu deyip yoruma devam edermişim. De operanın sonunda yine baş kahramanı öldürmüş. Ha Ha

Ne ayağım duruyor ne başım müziğe eşlik eden gizli bir enstrüman gibiler.  Ta Ta Ta Ta Ta… Boğuk bir tonla çıkan Fransızcayı  bilir gibiyim… Ahh sanat bu ya … İçime doğan huzur ve şükür ile Ata’mı anıyorum.

“Sanat güzelliğin ifadesidir. Sanatkâr da, toplum da uzun mücadele ve gayretten sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”

Alkışlar kesilmiyor. Sanatı izlemek de saygı ister.

“Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin güzel sanatlara sevgisini mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.”

Tüm sanatçılara ve emeği geçenlere teşekkürlerimi sunuyorum. Yüreklerinize sağlık.

“Efendiler hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabiIirsiniz; hattâ reisi cumhur olabilirsiniz fakat bir sanatkâr olamazsınız.”

Carmen Operası, 18 Nisan tarihinde yine Atatürk Kültür Merkezi - Türk Telekom Opera Salonu’nda sanatseverlerle buluşacak. İzlemeyen kalmasın. Benden söylemesi.