Ankara, DPT yılları... Yoğun bir mesai gününün ardından geç vakit Çankaya Mesa Sitesi’ndeki evime gidiyorum. Tarih 25 Aralık 1973, Pembe Köşk’ün önünde bir kalabalık, ne oldu diye arabadan fırlıyorum. İsmet Paşa ölmüş diyorlar, üstüme bir acı ağırlık çöküyor, içim burkuluyor... Yüce Atatürk’ün Milli Mücadele, Cumhuriyeti kurma, inkılaplarda en yakın arkadaşı, İnönü zaferlerinin mümtaz komutanı, Lozan’da, Türkiye Cumhuriyeti’ni kabul ve tescil ettiren, Büyük Devlet Adamı, İstiklal Savaşı Kahramanı, Türkiye’yi izlediği akıllı siyasetle 2. Dünya Savaşı felaketinden uzak tutan, Türkiye’ye demokratik rejimi getiren, örnek muhalefet lideri, İsmet Paşa ölmüş, ona öyle alışmışız ki, inanamıyorum. 

Başka büyük önder Atatürk, hep yanında olan İsmet Paşa, Celal Bayar, Mareşal Fevzi Çakmak ve tüm Milli Mücadele arkadaşları, bu Türk vatanını, büyük zorluklar, mahrumiyetler içinde kurtarıp, bize armağan ve emanet ettiler. Bazı nankörler, Atatürk ile İnönü’nün arası açıktı, şöyleydi böyleydi deyip, nifak tohumları ekmek istiyorlar. Yok öyle bir şey. İsmet Paşa her daim, Atatürk’ün yanındadır. Atatürk, İnönü’ye diyor ki; “Sevgili Paşam, Cumhuriyetin ilk Başvekili olarak, seni düşünüyorum, dur! İtiraz etme, Bize mahrumiyetlerle dolu vatan kaldı. Düşman her yeri yaktı, yıktı. Doktor sayımız, sadece 337, ebe sayımız 136, sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo, çiçek salgın halinde. Bebekler ölüyor. Tarım, sanayi, iktisadi hayatımız çökmüş durumda. Çocuklarımızı okutamıyoruz, bütçemiz yetersiz, raporda daha bir çok acı gerçekler var. Hedefimiz, milli iktisat, bağımsızlığımızı, iktisadi zaferlerle taçlandırmalıyız. Yeni ve genç Cumhuriyetimize uygun, Anayasa ve yasalar gerek. Asla yılmamalıyız, halkımızı refaha ulaştırmak için meseleleri çözmek, asrımızın tekâmül etmiş milletleri seviyesine erişmek mecburiyetindeyiz. Medeni olmalıyız. İşimiz zor, ama diğer geri kalmış ülkelere örnek teşkil etmeliyiz. Kader bize tekrar mukaddes bir görev yüklemektedir. Her zaman olduğu gibi, bu ağır vazifede beraber olacağız.” 

Bu sözlerin üzerine, Atatürk 30 Ekim 1923 günü İsmet Paşa’yı başvekilliğe getirir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, el birliği ile kısıtlı mali imkanlarla, büyük işler yapılır. Atatürk, Cumhuriyeti, inkılapları, İsmet Paşa’nın var olduğunu bilerek, ona emanet etmiş, huzur içinde hayata veda etmiştir. İsmet Paşa da, aldığı Atatürk’ün emanetini hayatının sonuna dek müdafaa etmiş, sahip çıkmış, leke getirmemiştir. Türkiye, demokratik sisteme, İnönü sayesinde geçmiştir. 

Aslında, Atatürk ve İsmet İnönü, demokrasiye daha önce geçmek istemişler, Serbest Fıkra olayını yaşamışlardır. Ancak, genç Cumhuriyetin birlik ve beraberliğinin tehlikeye girebileceğini gördüklerinden, vazgeçmişlerdir. İsmet İnönü, 1946 ve 1950’de denemiş, 1950’de seçimler başarı ile tamamlanmış, halk hür iradesi ile rey kullanmış, Demokrat Parti’yi iktidara getirmiştir. İktidarı, Celal Bayar, Adnan Menderes ve arkadaşlarına teslim ettiği gün, İsmet Paşa, “Bugün benim en güzel günümdür” demiştir. Demokrat Parti’nin seçimleri kazandığı 14 Mayıs 1950 gecesi, komutanlar Çankaya’ya çıkarlar; “Paşam, Büyük Komutanımız Atatürk, Cumhuriyeti gençlere ve Türk Ordusuna emanet etti. Bunun da en önemli teminatı sizsiniz. İzin veriniz, seçimleri iptal edelim. Başımızdan ne olur ayrılmayın” demişlerdir. İnönü tarihe geçen şu cevabı verir; “Demokrasilerde iktidarın, milletin hür iradesi ile seçimlerde, tercih ettiği partiye devri esastır. Bizim iktidarı devrederek, emsal olmamız gerekir. Bu nedenle, iktidarı, seçimleri kazanan Celal Bey, Adnan Beylere, DP’ye devredeceğim. Demokratik rejime geçmek, Türkiye için zaruri bir ihtiyaçtır, umarım bizden sonra gelenler, bu sistemi iyi işletirler!” 

İnönü, Çankaya’ya, resmi konutuna gider, Mevhibe Hanım’a; “Hanımefendi, köşkü ne zaman boşaltabiliriz” diye sorar. Mevhibe Hanım, “Derhal Paşam, ben çıkmaya hazırım” der, o gece Pembe Köşk’e, kendi evlerine geçerler. 

İsmet İnönü, demokrasilerde muhalefetin önemini göstermek için, CHP’nin başında, muhalefet liderliğini ifa etmiştir. Bilindiği gibi, CHP kurultayında da parti başkanlığını genç Bülent Ecevit’e devretmiş, onun önünde ceketinin düğmesini iliklemiştir. Ben, hayatımın her safhasında, İsmet Paşa’yı, Atatürk’ün en yakın dava arkadaşı olarak gördüm, saygı duydum. Fikir ve görüşlerimiz ne olursa olsun, Paşa’nın oğlu Erdal İnönü ile çok yakın dosttuk. Hepsine minnet ve şükranlar, rahmetler... İsmet Paşa’yı özlem, minnet ve şükranla anıyoruz.