Ana Muhalefet Partisi Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Ana muhalefet partisi Ankara

Ana Muhalefet Partisi Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Ana muhalefet partisi Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın " Mustafa Kemal’in fotoğrafını gözlerimin önünde bir CHP'li milletvekili indirdi" iddiasıyla başlayan süreçle ilgili konuşan Böke, "Kamuoyuna da yansımış olan bir milletvekili arkadaşımızın partimizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal’in posterini indirdiğine dair iddialar da MYK'larda ele alındı. Bu iddialara ilişkin muhakkiklerden oluşan bir komisyon kurulmuştu. Komisyon hazırladığı raporu MYK'ya sundu. MYK Parti Meclisi ve Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın tedbirli olarak kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edilmesi konusunda Parti Meclisi'nden talepte bulunulmasına oy birliğiyle karar verdi" diye konuştu.
Alınan karar sonrası Nazlıaka'dan bir açıklama geldi. Aylin Nazlıaka, "Makamlar ve mevkiler gelir geçer, onurlu duruşlarıysa tarih yazar. Mustafa Kemal devrimleri ve Cumhuriyet değerleri için verdiğim mücadele son nefesime kadar sürecektir." dedi… Ana Muhalefet Partisi'nde Mustafa Kemal’in fotoğrafının indirildiği iddialarının ardından disipline sevk edilen Aylin Nazlıaka'nın ismi ve fotoğrafı, partinin internet sitesindeki listelerden çıkarıldı (15.02.2016 Yazılı ve Görsel Basın).
Allah aşkına bir ülke meselelerine bakın. Bir de Ana Muhalefet Partisi’nin uğraştığı konuya bakın. Ne kadar küçük ve ne kadar çabuk çözülecek olayı memleket meselesi gibi sundular. Elbette ki, Mustafa Kemal’in resmini indirmek küçüklüktür, nankörlüktür, vefasızlıktır. Dahası kurucusunun adını taşıyan bir genel başkanın olması da bu konuda kararsızlığı bizleri şaşırtmıştır. Genel Başkanın yapacağı bu fotoğrafı indireni Disiplin kuruluna sevk etmek olması gerekirken Mustafa Kemal’e sahip çıkanı cezalandırma yoluna gitmiştir. Bakınız o partinin kurucusu kendisine karşı çıkılmasına rağmen doğru söyleyen insanları nasıl hoşgörüyle takdir etmiştir:
“1931 sonbaharıydı. O geceki tartışma, Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet'in bir yakınmasıyla başladı. Esat Mehmet, Mustafa Kemal’in Harbiye'den “tabya öğretmeni’ydi.” Konu, kız öğrencilerin kıyafetinden açıldı. Esat Mehmet, “kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini” belirtti. Bir tamim yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyledi. Bunun üzerine Reşit Galip söz aldı: “Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi” dedi. “Bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda yaşayamazlar. İnkılaplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz.” Sofra gerildi. Gazi, vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmadı. "Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız" dedi. Ama Reşit Galip alttan almadı. “Af buyurunuz Paşam! Bu, inkılap ve zihniyet meselesidir. Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılapları zedeleyeceği icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez.”
Reşit Galip'in tartışma yaratmasının özel bir nedeni vardı: Halkevi'nde sanatı yaygınlaştırmak için tiyatro çalışmaları yapıyor, ancak sahneye çıkacak kadın oyuncu bulamıyorlardı. Buna gönüllü kadın öğretmenler için, Maarif Vekâlet’inden izin alamamışlardı. Reşit Galip: “Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez” diye kestirip attı. Mustafa Kemal’in kaşları çatıldı. “Sözlerinizde müsamahalı, ölçülü olunuz” diye çıkıştı. Herkes yaklaşan fırtınayı hissetmişti. Ama Reşit Galip bulutların üstüne gitti. Milli Eğitim Bakanı'nı işaret ederek dedi ki: “Devrimci devrimcidir. İnsanlar bir yaştan sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis'te bunca genç, idealist, bakanlık yapacak yetenekte insan varken, böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı yapmak hatadır.”
Mustafa Kemal yeniden uyarma gereği duydu: “Esat Bey yeteneklidir. Davamıza inanmıştır ve benim hocamdır. Beni okutmuş olması sence bir değer taşımıyor mu?” “Kusura bakma Paşam, taşımıyor! Okuttuklarının içinde sizin gibi bir devrimci çıkmış ama kim bilir nice tutucu da çıkmıştır.” “Sizi de eleştiririm!” Bunun üzerine Gazi'nin sabrı taştı: "Bu sofrada hocama ve bir Milli Eğitim Bakanı'na hakaret etmenize müsaade edemem” diye haşladı. Ama Reşit Galip sineceği yerde hepten üste çıktı: “Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm.”
Mustafa Kemal bu kez kızmadı; “Yoruldunuz, buyurun biraz istirahat edin” diyerek kibarca Reşit Galip'i sofradan kovdu. Ama genç devrimcinin yılmaya niyeti yoktu. Yıllar yılı bir efsane gibi anlatılacak çıkışını o an yaptı: “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır.” Mustafa Kemal kendi fikirleriyle kendisini vuran bu genç adama baktı, sonra yanındakilere dönüp “Öyleyse biz kalkalım” dedi. Sofradaki bütün heyet ayaklandı; Reşit Galip'i sofrada yapayalnız bırakıp çıktılar. Bu müthiş sahnenin devamı daha da ibret vericidir: Reşit Galip bütün geceyi Dolmabahçe Sarayı'nda pencere kenarındaki bir koltukta geçirir. Mustafa Kemal uyandığında Genel Sekreteri'ne Reşit Galip'i sorar.
“Sabaha kadar bekledi, mahcubiyetini size iletmemizi istedi. Ankara'ya gidecek kadar borç para istedi. 25 lira verdik" derler. Mustafa Kemal” Ankara'ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydiniz" der. Sonra “cebinde beş parası yok ama karakterinden hiç taviz vermiyor. Parası yok ama cesareti var” diye ekler. 1932 sonbaharında Mustafa Kemal, Reşit Galip'in Ankara Radyosu'ndaki bir konuşmasını dinler; “Devrimleri her yerde, herkese karşı savunacağız. Gerekirse babamıza ve çocuklarımıza karşı bile” demektedir. Mustafa Kemal birkaç gün sonra kendisini yeniden sofraya davet eder. Hemen yanındaki sandalyeye buyur eder. Onun yanına da, hocası Esat Mehmet'i oturtur. Ve orada yeni Milli Eğitim Bakanı'nın 39 yaşındaki Reşit Galip olduğunu açıklar. Reşit Galip'in bakanlığı sadece 13 ay sürdü. 1934'te, 41 yaşında “öldüğünde cebinde 5 lira parası varmış” Hiç görmediği torunu Feyhan: “Anneannem üç çocuğunu büyütebilmek için Afet İnan'dan yardım istedi. Mustafa Kemal’in yardımıyla krediyle bir ev aldılar. O evin bir odasına sığışıp diğer daireleri kiraya vererek geçindiler.” Ana Muhalefet partisi yöneticileri biraz tarihten birazda bu “partiyi kuran lideri” örnek alın. Yani parti yönetimi bir yana devlet ve millet meselesi ile ilgilenilirse daha faydalı olur değil mi?
Kısacası; İktidar Partisi Türkiye’nin iç ve dış meseleleri ile uğraşırken elbette ki muhalefet partilerinden de gerek öneri gerekse uyarı almak durumunda olduğu bir dönemdeyiz. Oysa Ana Muhalefet Partisi Mustafa Kemal’ini sızlatır bir durum sergilemekle meşguldür. Bence Ana Muhalefet Partisi kısa zamanda bu kısır çekişmelerden uzaklaşmalı ve Mustafa Kemal’in manevi mirasını hak etmek ve onun kemiklerini sızlatmamak için ülke ve millet için proje ve planlar üretmelidir. Yoksa ülke kalkınması için plan proje üretmeyip kısır çekişme ile uğraşmaları affedilir bir durum değildir. Son söz olarak diyorum ki; eğer onlar ülke meseleleri ile ilgili çalışma yapmazlar ise tarih önünde, “Mustafa Kemal’i hak etmeyenler” olarak anılacaklardır.