Gündemde Doğu Akdeniz’deki kriz kadar derin yankı uyandırmasa da geçtiğimiz gün imzalanan İsrail, Birlesik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn arasındaki ‘Normalleşme Anlaşması’ Ortadoğu için büyük bir tehdit oluşturuyor. Amerika Birleşik Devleti (ABD)'nin arabuluculuğuyla imzalanan “İlişkilerin Normalleştirilmesine” yönelik anlaşmaların yanında, üç ülke “Abraham Accords (İbrahim Anlaşması)“ adlı metine de ortak imza attı.

Tarihi bir anlaşma olduğunu defalarca vurgulayan ABD Başkanı Docnald Trump, “Araplar, İsrailliler, Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanların uyum ve barış içinde birlikte yaşayabileceği, ibadet yapabileceği, yanyana hayal kurabileceği bir geleceği seçiyorlar" ifadesini kullandı.

Anlaşmanın zamanlaması Doğu Akdeniz'de yaşanan bunalıma karşın çok manidar. Ayrıca bu anlaşma Trump’ın seçimden önceki dış politika başarısına vurgu olması amacıyla gerçekleşen bir hamledir. ABD’de yüksek nüfusa sahip ‘İsrail Sevicilerin’ ki bu grubun yoğun bir seçmen potansiyeli olduğu düşünülürse Kasım'da gerçekleşecek olan seçimlerde yerini sağlamlaştırma hedeflerinden birini gerçekleştirmiş oldu.

Ortadoğu bölgesi aslında her biri birbirine düşman 19 ülkeden oluşuyor. Etnik ve mezhepsel olarak çeşitlilik göstermesinin etkisiyle herhangi bir küresel güç tarafından kolayca etkilenebilecek bir yapıya sahip. Dolayısıyla Ortadoğu’da Arap Milliyetçiliğin'den bahsetmemiz imkansız hale geliyor. Bu yüzden dünyanın kanayan bölgesi Ortadoğu’da sürdürülebilir bir barış düşüncesinin ihtimaller dahilinde olmadığını söyleyebiliriz.

Peki bu anlaşma hangi ‘Barışı’ vadediyor?

Barışın tanımı Dünya Savaşları'ndan sonra batılı devletlerin güvenliğini sağlamak amacıyla geliştirilmiştir. Bu doğrultuda oluşturulan Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Milletler gibi örgütlerin kuruluş amacında yatan sebep bu tanımdaki barışa dayanmaktadır. ‘Ebedi Barış’ düşüncesiyle yola çıkan bir görüşü yüzyıllardır kan içinde yüzen Ortadoğu’da uygulandığı ne yazık ki görülmemektedir. Dünyanın gözü önünde Filistin halkının zulme uğratılması, haklarının çalınması, meşru olmayan dayatmaların yapılması da barışa dahil mi? Anlaşmaya taraf olmayan Filistin "Yüzyılın Ortadoğu Planında" Arap ülkeleri tarafından ihanete uğradığını ve dışlandığını düşünüyor.

Kasım Süleymani suikastinin etkisini hala yaşan İran şuanda ABD ambargolarının yıkımları ile ve Irak’ta yaşanan ayaklanmaların ağır etkisiyle uğraşıyor. Bu yüzden Filistin konusunda harekete geçecek bir durumda değil. Diğer taraftan darbe öncesinde Filistin’e desteği bulunan Mısır da Sisi yönetiminde bu yaklaşımdan uzaklaşmış, Filistin adını diplomasi de kullanmaktan ayrı düşmüştür. Türkiye ‘nin de Doğu Akdeniz’deki meşguliyetinin verdiği boşlukla Filistin diplomasi arenasında unutulmuş veya bu durum İsrail ve ABD açısından fırsat bilinmiştir.


Halkın çoğunluğunun Şii olduğu ancak yönetiminde Sunilerin hakim olduğu Bahreyn ve BAE devletlerinin katılmış olduğu normalleşme anlaşmasında söz konusu geçen ülkelerin İran’ın baskıcı tehdidine karşı güvenliğini ve ekonomik istikrarını kuvvetlendirmek amacı taşıdığı söyleniyor. 2011’den bu yana iç ayaklanmaların adresi olan Bahreyn ayaklanmaların sebebini İran’ın desteği olduğunu iddia ediyor. Yapılan barış anlaşmasının önümüzdeki günlerde Bahreyn’e karşı ne derece kalkan etkisi yaratacağını merakla bekliyorum.

Sonuç olarak; Siyonist grupların Büyük İsrail Projesine hizmet eden Trump, seçmenlerinin takdirini Ortadoğu diplomasisi ile kazandı. Önümüzdeki seçime kadar rahatlığını ve misyonunu hakkıyla gerçekleştirdiğini görüyoruz

Mutlu günler dilerim.