Osmanlı Devleti, Dünyanın en büyük devleti olması bir yana; bu devlette makamlarda yükselmenin de sınırı ve sınıfı yoktu. Osmanlı tebaası olan her birey devletin herhangi bir kademesinde gösterdiği performans ve sadakati gereği padişahlık hariç; hatta en yüksek makam olan sadrazamlığa kadar yükselirdi. İşte cevabı:

Fatih Sultan Mehmet bir gün tebdil-i kıyafet, Sadrazam Mahmut Paşa ile İstanbul’u teftişe çıkmıştı. Kendi yaptırdığı Fatih Camii yanındaki Karaman sokağında bir yeniçeri aşçısının ağzını doldura doldura bütün dünyaya küfür ettiğini duydu. Mahmut Paşa’ya sordu:

“Niçin küfür eder acaba!..”

Mahmut Paşa aşçının yanına gitti ve niçin küfür ettiğini sordu. Aşçı onları süzdükten ve sesinin tonuna biraz daha kuvvet verdikten sonra:

“Behey adamlar!.. Sabahtan beri gezdim. Koca şehirde bir okka et bulamadım, şimdi odaya gitmeye korkuyorum, çünkü yemek pişiremedim. Padişahın memleketine bakan yok ki!.. Muhtesip kendi sefasında... Eğer ihtisap ağalığını bana verselerdi öyle bir idare ederdim ki, şehri değil, Allah’ın izniyle dünyayı erzak ile doldururdum. Herkes de ne aradığını bulurdu. Fakat elden ne gelir? ”

Fatih aşçının adını, adresini aldırdı. Saraya dönünce Yeniçeri Ağası’nı çağırttı, o aşçıyı yanına getirtti. Muhtesipliği(Belediye Başkanlığını) ona verdi. Aşçı şehri çok iyi idare etti.Adam hemen elini kolunu sıvayıp çalışmaya başladı. İşi çok iyi idare etti ve İstanbul’u kısa bir zaman içinde bolluğa kavuşturdu. İstanbul’u ete ve gıda maddelerine boğdu. Onun bu muvaffakiyeti, doğru, dürüst bir adam olması yüzündendi. Yanibaşarısının sırrı doğru, namuslu, hak yemez oluşu idi. Fatih her doğru adam gibi onu da tuttu, yükseltti. Zamanla vezir oldu. Bu çalışkan insan, daha sonraları adını Osmanlı tarihine altın harflerle yazdıran meşhur Gedik Ahmet Paşa oldu. Sonunda Fatih Sultan Mehmet Han onu sadrazamlığa tayin etti. İşte… İşte, Gedik Ahmet Paşa adıyla meşhur olan tarihi şahsiyet odur.

Özetle söylemek gerekirse; Gedik Ahmet Paşa Enderun’dan yetişmiş, Fatih Sultan Mehmet Han dönemi sadrazamlarındandır. Acemi oğlanlar arasında saraya alınmış, sonradan sadrazamlığa kadar yükselmiştir. 1461 yılında Anadolu Beylerbeyi görevinde bulunmuştur. Aynı yıl Padişahla birlikte Akkoyunlular’a ve Karaman’a karşı sefere katılmıştır. Karaman Valiliği’ne atanan Şehzade Mustafa’ya Atabey, yani akıl hocası tayin edilmiştir (1469). Çok geçmeden, Eğriboz’un alınmasında gösterdiği başarı nedeniyle vezirliğe yükseltilmiştir.

Osmanlılarla Uzun Hasan arasında yapılan Otlukbeli Savaşı’nda, Şehzade Bayezit komutasındaki sağ kanatta gösterdiği kahramanlıkla bir savaş ustası olduğunu ortaya koymuş ve Sarayın dikkatini çekmiştir. Bu sırada, Napoli donanması ve Papa’nın yardımı ile Karamanoğlu Pir Ahmet ve Kasım beylerin İçel bölgesinde egemen olmaları üzerine, Mustafa Çelebi ile birlikte Gedik Ahmet Paşa, buraları yeniden Osmanlı topraklarına katmış, yeteneğini bir kez daha ortaya koymuştur.

Şehzade Mustafa’nın ölümü üzerine Konya’ya atanan Şehzade Cem’e Atabey tayin edilmiştir. 1474’de sadrazam olarak İstanbul’a getirilen Gedik Ahmet Paşa, Karadeniz’deki Ceneviz sömürgelerini birer, birer ele geçirmiş; Kefe, Azak ve Menküp kalelerini ele geçirdikten sonra, Boğdan ve Moravya seferlerine çıkmıştır. Bütün seferlerini zaferle tamamlayan Gedik Ahmet Paşa, İşkodra kalesinin alınması görevi verilmesi üzerine, bu sefere çıkmak istememesi üzerine görevden azldilerek Rumelihisarı’na hapsedilmiştir. Gedik Ahmet Paşa’nın bu sefere çıkmakta gösterdiği tereddüt için, çeşitli rivayetler vardır. kimileri Arnavut asıllı olduğu için, ırkdaşlarının üstüne gitmek istemediğini, kimileri de, İşkodra kalesinin ele geçirilmesinin çok güç olduğu için Gedik Ahmet Paşa’nın çekingen davrandığını nakletmektedir.

Gedik Ahmet Paşa daha sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından affedilerek, Donanma Komutanlığı’na tayin edilmiştir. Gedik Ahmet Paşa, 1478’de Limni’yi, 1479’da Kefelonya, Zanta, Ayamavra kalelerini tek tek ele geçirmiştir. Fatih Sultan Mehmet, bu başarıların ardından Gedik Ahmet Paşa’ya, Napoli Krallığı’nı ele geçirme görevini vermiştir.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u alarak Doğu Roma İmparatorluğu’nun başşehrini ele geçirmiş, bu sefer de Batı Roma’yı ele geçirmeye karar vermişti. Gedik Ahmet Paşa, tarihte az bilinen ismiyle Korfu Seferi’ne çıktı. Son derece başarılı bir çıkarma ile Otranto’yu ele geçirdi. Otranto, Venedik’le, sömürgeleri arasındaki yolun üstünde idi. Bu kalenin Türklerin eline geçmesi, Venedik’i tecrit ediyordu. Ayrıca kale, Güney Doğu İtalya’nın kilidi konumundaydı.

Fatih Sultan Mehmet’in ardından II. Bayezit tahta geçmişti. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Bayezit’le, Cem Sultan arasında taht kavgasının başlaması üzerine; Gedik Ahmet Paşa İstanbul’a çağırılıp Cem Sultan’ın üstüne gidecek ordunun başına tayin edildi. Gedik Ahmet Paşa, Cem’e Konya’da atabeylik etmişti. Şehzade Cem ile arasının iyi olduğu biliniyordu. Buna rağmen Gedik Ahmet Paşa görevi kabul etti ve Bursa’nın Yenişehir ovasına kadar gelen Cem kuvvetlerinin karşısına çıkarak onları yendi. Cem için kaçmaktan başka çare kalmamıştı. Cem Sultan Konya yolu ile Rumeli’ye denizden geçmek isterken Kıbrıs’ta Rodos şövalyelerinin eline geçti.

Ancak Cem Sultan’ın ordusunun yenilmesine rağmen, kaçma fırsatını yakalaması ve Gedik Ahmet Paşa’nın kendisini kovalamaması, bazı hoşnutsuzluklara neden oldu. Cem’in kaçmasına fırsat vermek suçundan ölüme mahkum edilip, Kapıcılar Odası’na hapsedildi. Kapıkullarının ayaklanmasından sonra serbest kaldı. Cem Sultan olayından dolayı uzun süre hareketlerinden şüphe edilen Gedik Ahmet Paşa, Sultan II.Bayezit'ın emriyle 18 Kasım 1482 tarihinde Edirne'de boğdurularak öldürüldü.

Kısacası; demek ki yalnız şikâyet etmeyi değil, şikâyetinsebeplerini de ortadan kaldırmayı bilen bir zat imiş. Halbuki şikayet edenlerin çoğu yalnız şikayet etmeyi bilir, fakat işleri düzeltmek için çalışmazlar.

Not: iç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu’da meydana gelen deprem de ölenlere Allah’tan rahmet dilerim. Yaralılara acil şifalar diliyorum. Türk Milleti’nin başı sağolsun.