Türkiye’de yıllardır çözülemeyen bir sorun var: başıboş sokak köpekleri. Bu konu, her gün yeni bir trajediyle gündeme geliyor. Bir çocuğun parçalanarak ölmesi, bir yaşlının hastanelik olması, bisiklet süren bir gencin saldırıya uğraması ya da yaban hayatta nesli tükenmekte olan bir canlının sürüler halinde dolaşan sokak köpekleri tarafından katledilmesi… Sorunun özü, yerel yönetimlerin görevlerini yerine getirmemesi ve toplumun bir kısmının duygusal reflekslerle hareket ederek gerçekleri görmezden gelmesi.
Başıboş Köpeklerin Saldırıları: Çocuklarımız Güvende mi?
Başıboş köpekler, özellikle okul çağındaki çocuklarımız için ölümcül bir tehdit hâline geldi. Kendi başının çaresine bakamayan, savunmasız bir çocuğun, bir sürü köpek tarafından parçalanmasını bir “istisna” olarak görmek mümkün mü? Yaşanan olayların sayısı arttıkça, “ama köpekler masumdur” diyenler, vahşetin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ne zaman kabul edecek?
Başıboş köpek sorununun sadece birkaç münferit olayla sınırlı olmadığını, sistematik bir problem olduğunu anlamak gerekiyor. Belediyeler, yasalar gereği bu hayvanları sokaklardan toplamak, sahiplendirmek ya da güvenli barınaklara yerleştirmek zorunda. Ancak ne barınaklar yeterli kapasitede ne de sahiplendirme politikaları doğru işliyor. Sonuç olarak, köpek sürüleri şehirlerde, kasabalarda ve hatta kırsal alanlarda kontrolsüz şekilde çoğalıyor.
Yaban Hayatının Sessiz Katli
Sokak köpekleri sadece insanlara değil, yaban hayatına da büyük zarar veriyor. Nesli tükenmekte olan türler, başıboş köpeklerin saldırıları nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Kuşlar, tavşanlar, sürüngenler ve hatta yavru geyikler bile bu saldırgan sürüler tarafından katlediliyor. İnsan eliyle beslenen ve kontrolsüz şekilde çoğalan bu köpekler, doğanın hassas dengesini bozuyor. Ekosistemde doğal bir yeri olmayan bu hayvanlar, bir yandan yaban hayvanlarını öldürerek doğaya zarar verirken, diğer yandan şehirlerdeki insanlara saldırarak güvenliği tehdit ediyor.
Peki, yaban hayattaki hayvanları korumamız gerekirken neden başıboş köpekleri önceliyoruz? Bir tarafı besleyip büyütürken, diğer tarafı göz ardı etmek ekolojik bir felakete yol açmıyor mu? Bu durumda, sahipsiz köpeklerin doğal hayatı da tehdit ettiği gerçeğini kabul etmek zorundayız.
Belediyeler Neden Görevlerini Yapmıyor?
Kanunlar açık: Sokak köpekleri toplanmalı, kısırlaştırılmalı ve barınaklara yerleştirilmelidir. Ancak birçok belediye bunu yapmıyor. Neden? Çünkü bu sorunun çözümü siyasi risk taşıyor. Sosyal medyada “hayvansever” olduğunu iddia eden bazı gruplar, belediyelerin doğru adımlar atmasını engelliyor. Oysa bu mesele, yalnızca bir hayvan hakları meselesi değil; aynı zamanda bir insan hakları ve kamu güvenliği meselesidir.
Sokaklarda başıboş dolaşan köpeklerin tehlike oluşturduğunu söylemek, hayvan düşmanlığı değildir. Çözüm aramak, köpeklerin de insanca yaşamalarını sağlamak anlamına gelir. Ancak bunu yaparken insan hayatını ve yaban hayatını göz ardı edemeyiz.
Çözüm Nedir?
Öncelikle, belediyelerin yasaları uygulaması gerekiyor. Köpekler barınaklara alınmalı, sahiplenme kampanyaları artırılmalı ve sahipsiz köpeklerin sokaklarda çoğalması önlenmelidir. Bunun dışında, bazı ülkelerde olduğu gibi rehabilitasyonu mümkün olmayan saldırgan hayvanlar için etik çözümler de düşünülmelidir.
Bu sorunun romantik söylemlerle ötelenmesi, sadece yeni trajedilere yol açacaktır. Bir çocuğun ölmesi, bir yaşlının yaralanması ya da nesli tükenmekte olan bir canlının yok olması, duygusal tepkilerle göz ardı edilemeyecek kadar ciddi meselelerdir. Gerçek bir hayvanseverlik, hem insanların hem de doğanın haklarını gözetmeyi gerektirir.