Merhaba Birgül Hanım, yaz sezonunun en çok izlenen dizisi Aşk Mantık İntikam dizisinin içindeydiniz. Şimdi El Kızı dizisine girdiniz. Cevriye Turan karakterinden biraz bahseder misiniz?

Neşeli, dedikoducu, boşboğaz, görgüsüz, obur biri Cevriye. Kızı Sibel dışında kimseyi sevmiyor. Bütün gününü kimin ne yaptığını takip ederek, magazin peşinde geçiriyor.  Dedikoduya sonuna kadar var ama iş dertleşmeye gelirse kaçıyor. Duygulanmasını gerektiren durumlarda, illa ki ağlaması icap ediyorsa,  gözünü kırpmadan, sabitleyerek kendini ağlatabiliyor, ama aslında kimse için üzülmüyor. Rahmetli kocasının ardından bile aynı taktikle ağlamış... Gerçekten ağladığı tek an, kızı Sibel'in intihar edip, ölümle yüzleştiği an.  Bunu kimsenin duymaması için olağanüstü bir çaba göstermiş.  Kimseye belli etmeden kızını tekrar ayağa kaldırmış. Aynı şeyin yaşanmaması için  ne gerekiyorsa yapar. Kızının Ali tarafından sevilmediğini anladığında, Ali'yi ve ailesini bu evliliğe mecbur etmek için her yolu deneyecek bir kadın. 

Henüz diziye yeni başladınız. Nasıl bir set ortamı var? 

Çok genç bir ekip var. Büyük ustalarımız da var, ama gençlerin müthiş bir enerjisi var. Gelir gelmez çok sıcak bir set ortamıyla karşılaştım. Kamera arkası ve kamera önü benim daha önce çalıştığım arkadaşların içinde olduğu bir yer. Çok yabancılık çekmedim. 

Sevda Erginci’yle ikinci projeniz. Birlikte oyun çıkarmak zevkli oluyor mu?

Kanal D kanalında yayınlanan Veda dizisinde birlikte çalışmıştık. O zamanlar 16 yaşındaydı. Henüz karşılıklı sahne çekmek nasip olmadı. İlerleyen günlerde mutlaka denk geleceğiz. Sevda, kariyerinde çok güzel adımlarla ilerliyor. 

Duygusal bir insan mısınızdır yoksa realist mi?

Ben son derece realist bir insanım. Duygularımı karıştırdığım yıllarım geride kaldı. Bu yüzden çok hatalar yaptım. Zaman ve olaylar daha çok mantığımla ilerlememi sağladı. Daha katı ve köşeli biri oldum. Bu durumdan memnun değilim, ama bu yaşayış biçimi beni koruduğu için bu alanda kalmayı tercih ediyorum. Kendi özelimde – dostlarıma, oğluma, doğaya karşı – elbette böyle değilim. İnsan ilişkilerimde realist bir alana çekiliyorum. 

“El Kızı” dizisi yayınlandığı ilk günden beri sürekli gündemde olan bir dizi oldu. Siz dışarıdan bir seyirci olarak baktığınızda diziyi nasıl yorumluyorsunuz?

El Kızı dizisi senaryo anlamında güçlü çatışmaları var. Kendi kategorisinde değerlendirildiğinde istenilen her şeyi karşılıyor. Özellikle son iki bölümde hikaye daha çok açılmaya başladı. Bizim de projeye katılmamızla beraber geri planda duran hikayeler gün yüzüne çıkacak. 

El Kızı dizisinin Orhan Kemal’in aynı adlı ölümsüz eserinden uyarlanıyor. Son zamanlarda neredeyse bütün diziler format. Uyarlama dizileri özgünlüğü yok etti diyebilir miyiz?

Bence artık hikayeler bitti. Televizyon kendini tekrarlamaya başladı. Dijital kanallar ortaya çıkınca televizyondaki projelerin “Dandikliği” ortaya çıktı. Sen de oynamadın mı bu dizilerde diyebilirsin, ama ben profesyonel bir oyuncuyum. Önüme gelen rolü oynayıp, teslim ederim. Özellikle son zamanlarda özgün dediğimiz hikayeler birbirinin aynı çımaya başlayınca uyarlama hikayelerle birlikte farklı bir pencere açıldı. Formatlar, bize bir meselenin başka bir dille de anlatılabileceğini öğretiyor. 

Sizce Türkiye’de uyarlama diziler doğru anlatılabiliyor mu?

Bence başarıyorlar. Ulusal kanallara yeni bir soluk geldi. Türkiye’de çok başarılı uyarlama diziler yapılıyor. Ben iyi bir televizyon seyircisiyimdir. Hem oynamaktan hem izlemekten çok sıkıldım. 

Pandemi de hepimiz için hayat durdu. Hala zorlu bir süreçten geçiyoruz. Aynı şekilde tiyatrolar bu süreçten büyük yara aldılar. Bir tiyatro sanatçısı olarak sanatın geleceği hakkında korkularınız var mı?

Sanatın geleceği hakkında zere korkum yok. İnsan var olduğu sürece sanat hep var olacak. Belki şeklini değiştirecek, biçim değiştirecek, ama sanat hep içinde olacak. 

Yeni sezon için oyun hazırlığınız olacak mı?

Şuan tiyatrolar zor bir süreçten geçiyor. Koltuklara boşluklarla oturuyoruz. Özel tiyatroların bu boşluğu doldurmaya ne kadar gücü yeter bilinmez. Bazı özel tiyatrolar bilet fiyatlarını arttırarak dayanmaya çalışıyor. Bende süreci takip ediyorum. Şuan hazırlandığımı bir oyun yok. 

Bugüne kadar sizi hayatın içinden birçok karaktere hayat verirken izledik. Hem kahkahalarla güldük hem de hıçkırıklarla ağladık. Son zamanlardaki projelerinize baktığımız zaman komedi ağırlıklı projeler görüyorum. Komedi türünde oynamayı seviyor musunuz?

Ben komedi ayrı, dram ayrı diye ayırmıyorum. Böyle bir ayrım olduğuna inanmıyorum. Zaten dizi çekiyorsanız oynadığınız rolde mimleniyorsunuz. 

Günümüzde birçok genç oyuncu büyük heveslerle oyunculuğa başlıyor. Şöhret kelimesi çok akıl çeliyor. Sizce oyunculuk herkesin özel bir eğitimle yapabileceği bir meslek mi?

Oyunculuk yüksek zeka gerektiren bir meslek. Bence yetenekle çokça bağdaşan bir şey değil. Bu işi yapmak üzerine zekanı kurgularsan asgari müşterek de bu işi yapabilirsin. Benim inandığım yegane şey, çalışmaktır. Şuurunu kaybedercesine bir çalışmaktan bahsediyorum. Bunu yaparken de aklını, dimağını, zihninin hep açık tutacak ve kullanacaksın.  Nice yetenekli insanlar, zekalarını kullanmadıkları için kaybolup gittiler. Sette hayatta kalabilmek bile yüksek zeka gerektiren bir şey. 

Sizinle bir önceki röportajımızda “Buraya gelebilmek için el değil ayak tırnaklarımı bile geçirdim” zorlu bir mücadele miydi?

Çok uzun ve zorlu bir mücadeleydi. Ben 25 yaşında konservatuardan mezun oldum. Sektöre benim kendimi anlatmam, düşüncelerimi dile getirmem, ismimi ezberletmem 15 sene sürdü. 40 yaşından sonra tanınan bir yüz oldum. Kendi göbek bağımı kendim kestiğim için uzun ve zorlu bir süreç oldu. 

Hiç başka bir şey yapmayı düşündünüz mü?

Ben iyi bir öğreticiyim. Öğretmenlik yapabilirdim. Bu mesleği zamanında bıraksaydım öğretmen olabilirdim. 

Oyuncu olmak isteyen o genç kızla konuşma şansınız olsa bugünkü aklımızla ne söylerdiniz?

Yürü be! Devam et! Doğru yoldasın.