Kıymetli okuyucularım bu haftaki yazımda sizlere genel hatlarıyla Türk hukukundaki Vekâlet Sözleşmesinden bahsedeceğim. Adi Vekâlet Sözleşmesi, Borçlar Kanunumuzda (TBK) 502-514. maddeler arasında düzenlenmiştir. Konusu insan emeği olan sözleşmelerdendir.

Vekalet Sözleşmesinin Tanımı

Vekâlet sözleşmesi; vekilin, vekâlet verenin bir işini veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Buradan da anlaşılacağı gibi vekâlet sözleşmesi amacı itibarıyla hizmet ve eser sözleşmelerine benzemektedir fakat bazı özellikleriyle onlardan ayrılır. Vekâlet sözleşmesi ile bir kimse vekâlet verene karşı bir işin yöneltilmesini veya bir hizmetin görülmesini yüklenir. Vekâlet sözleşmesinde zaman mefhumunun önemi yoktur. Vekâlet sözleşmesi ivazlı veya ivazsız olabilir. Kural olarak vekâlet sözleşmesi herhangi bir şekle tabi değildir. Hatta sözleşmenin konusu olan işin görülmesine ilişkin işlem belli bir şekle tabi olsa bile vekâlet sözleşmesi yine de şekle tabi olmadan yapılabilir. Burada şunu belirtmek lazımdır ki; bizim hukukumuzda Avukatlık Kanunu uyarınca, dava takibi için avukatlar ile müvekkilleri arasında yapılacak vekâlet sözleşmelerinin noterlerde yazılı şekilde düzenlenmesi şartı vardır.

Sözleşmenin Kurulması ve Kapsamı

Vekâlet sözleşmesi, diğer sözleşmeler gibi, yapılan önerinin karşı tarafça kabul edilmesi ile kurulmuş olur. Fakat TBK’daki özel düzenleme gereği, kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi bu işi görme konusunda resmi sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe vekâlet sözleşmesi kurulmuş sayılır. Buradan da anlaşılacağı gibi noterler, avukatlar, doktorlar ve bankalar kendilerine yapılmış bir öneriyi derhal reddetmedikleri takdirde öneride bulunan kişi ile aralarında vekâlet sözleşmesi kurulmuş olur. Vekâlet sözleşmesinin kapsamı konusunda öncelikle vekâlet verenin talimatına bakmak lazımdır. Sözleşmenin kapsamı vekâlet verenin talimatından anlaşılamadığı takdirde kapsam, sözleşmenin konusu olan işin mahiyetine göre belirlenir. Eğer vekilin yüklendiği işin görülmesi bir hukuki işlemin yapılmasını da gerektiriyorsa vekil bu hususta temsil yetkisine de sahip sayılır.

Tarafların Yükümlülükleri

Vekil kabul ettiği yani üstlendiği işi gereken dikkat ve özeni sarf ederek vekâlet verenin kendisine gösterdiği güvene lâyık olacak şekilde ve en iyi bir biçimde yapmakla mükelleftir. Aksi taktirde işin görülmesinde veya yönetilmesinde ihmâl ve dikkatsizlikle vekalet verene karşı sorumlu olur. Diğer taraftan vekil, yüklendiği işi bizzat yapmak zorunda olup kural olarak bu işi başkasına gördüremez. Ancak vekâlet verenin işin başkasına gördürülmesine izin verdiği veya durumun gereğine göre kendisinin buna zorunlu olduğu yahut örf ve âdet imkân verdiği takdirde vekil, kendi yerine başkasını koyarak işi ona gördürebilir. Vekilin yerine konulan kimsenin bütün fiillerinden vekil bizzat kendisi yapmış gibi sorumlu olur. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatini gözeterek sadakat ve özenle yürütmekle mükelleftir. Vekil bunlardan başka vekâlet ilişkisi dolayısıyla öğrenmiş olduğu sırları saklamak, vekâlet verenin talimatına uyumak, yaptığı işin hesabını vermek ve vekâletin yerine getirilmesi dolayısıyla almış olduğu bütün şeyleri işin bitiminde vekâlet verene teslim etmekle de yükümlüdür.

Vekilin Hakları ve Sözleşmenin Sona Ermesi

Vekâlet veren önceden kararlaştırılmış bulunan veya teamüle göre verilmesi gerektiği takdirde vekile bir ücret ödemek ve vekilin vekâleti yerine getirmek maksadıyla yaptığı masrafları ve vermiş olduğu avansları kendisine ödemek, vekili bu maksatla yüklendiği borçlardan kurtarmak ve nihayet vekilin vekâleti yerine getirmekten dolayı uğramış olduğu zararları tazmin etmekle yükümlüdür. Vekâlet sözleşmesi azil veya istifa sebebiyle sona erebilir. Azil, vekâlet verenin tek yanlı bir irade açıklamasıyla sözleşmeyi sona erdirmesi halidir. İstifa ise vekilin, tek yanlı bir irade açıklaması ile sözleşmeyi sona erdirmesidir. Vekâlet ilişkisi ayrıca taraflar arasında yapılmış olan sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça vekilin veya vekâlet verenin ölümü, iflâs etmesi ve ehliyetini kaybetmesi hallerinde de sona erer.