Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Evet korkmadık, yılmadık, eğilmedik, aç kaldık ağlamadık, hasta olduk sızlanmadık. Topumuzu- tüfeğimiz, çadırımızı- kaputumuz biz diktik. Mermimiz-kılıcımızı biz yaptık. Yiyeceğimizin giyeceğimizin, hayvanımızın, araçlarımızın, ürünlerimizin kırk da birini seve seve ordumuza verdik. Düşman uçaklarını düşürüp, onarıp silah olarak onlara kullandık.
Top mermileri ıslanmasın diye çocuğumuza örteceğimiz battaniyeyi mermilerin üstüne serdik. Anne neden yaptın diye sorulunca: “Battaniye sadece çocuğumu kurtarcak. Ama mermiler ıslanmazsa vatanım, milletim kurtararcak. Her şeyim feda olsun milletime.”
Ama bir avuç kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-yaşlı; topyekûn İSTİKLÂL ve İSTİKBALİMİZ için direndik savaştık ve kazandık. İşte İstiklâl Marşı hem o zaferin hem de 3000 yıllık maziye sahip olan Türk Milleti’nin tarihinin kutsallaşmış destanıdır.
12 Mart-yarın- İstiklal Marşı’mızın kabulünün 104. yıldönümüdür. Bugün dünya üzerinde Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ve uluslararası hukuk kurallarına göre 208 devlet vardır. Bunlardan İskoçya hariç 207’sinin Milli Marşı vardır. İskoçya’nın resmi bir milli marşı yoktur. Ancak The Corries grubundan Roy Williamson’un yazdığı Flower of Scotland İskoçya halkı tarafından ulusal marş olarak kabul edilmekte ve söylenmektedir.
Peki, milli marş nedir. Milli marş, özlü dizleriyle bir ulusun, bağımsızlığını ve gücünü, yurt ve bayrak sevgisini, özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlık tutkusunu, yurtseverlik duygusunu yansıtan halk tarafından benimsenmiş ve kabul görmüş, bestelenmiş haliyle genellikle ülkeler arası etkinlerde seslendirilen sözlü marştır İngiltere’de 18. yüzyılın ortalarından beri kraliyet törenlerinde söylenen ve 1825’te milli marş ilan edilen “Tanrı Kralı/Kraliçeyi Korusun” adlı marştır.
Eski Türker’de milli marş var mıydı, yok muydu, detayına girmeden Osmanlı Devleti dönemine bakarsak. Sultan II. Mahmut zamanında uygulamada başlayan reform hareketleriyle bir Batı musiki ve gelenekleri de kabul edilmeye başlandı.
Özellikle çok sesli müzik ve türleri Osmanlıların hayatına girmeye başladı. Bu meyanda Batı’dan getirilen besteciler İmparatorluk Marşı diyebileceğimiz padişahların hükümranlığını simgeleyen marşlar bestelediler. Mesela II. Mahmut için Mahmudiye Marşı- 1808-1839 yılları arası kullanıldı. Guiseppe Donizetti ve kardeşi Gaetano Donizetti besteledi. Tanzimat Devri sırasında Mecidiye, Marşı bestelenmiş ve o yıl aynı zamanda bugün kullandığımız: “Beyaz ay-yıldızlı, al bayrak” ise resmi bayrak olarak kabul edilmiştir. Osmanlı’da padişahlara özel resmi marşlar şunlardır.
Mecidiye Marşı, Aziziye Marşı, Hamidiye Marşı ve Reşadiye Marşı. Danimarka’daki bir beynelmilel fuarda sırayla limana giren gemilerin taşıdıkları bayrağa göre millî marşları çalınmakta iken, limana bir Osmanlı gemisi girince, elinde millî marşın notası bulunmayan sahildeki orkestra telâşlanmış, sonra geminin bayrağına bakıp içinde ay-dede ve yıldız geçen bir halk türküsünü çalmışlardı.
Ve 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM kurulduktan ve yeni bir devlet inşası için mücadele edilirken bir marşın gerekliliğini siyasilerden önce ordu hissetti. Çünkü Türk Ordusu en eski tarihlerden beri musiki ile hareket etmiştir. Elbette milli marş olarak şahıslar adına yazılan-padişahlar-marşlar kullanılamazdı. Yeni ve millete ait bir marş bestelenmeliydi. Bu nedenle milli marş ihtiyacı ortaya çıktı. Bilindiği üzere 1920 yılı henüz TBMM yeni açıldığı, Kurtuluş Savaşı’na hazırlıkların sürdüğü çok sıkıntılı bir dönemdir. Buna rağmen bir milli marş yazılması için Erkan-ı Harbiye, yani Genelkurmay Başkanlığı Millî Eğitim Bakanlığından istekte bulundu. Bunun üzerine bakanlık 7 Kasım 1920’de milli marş için yarışma açtı. Hele 11 Mart 1921’de I.İnönü Zaferi kazanılınca millet olarak heyecan doruğa çıkmıştı. Milli Marş ihtiyacı önem kazandı. Bilindiği gibi 724 şiir arasından Mehmet Akif Ersoy’un şiiri 12 Mart 1921’de milli marş olarak kabul edildi. Mehmet Akif marş için ordu tarafından konulan ödülü, kırgınlığa sebep olmamak için almış fakat bu 500 lirayı “Fakir İslâm kadın ve çocuklarına iş öğreterek, onları yoksulluktan kurtarmak” amacıyla kurulmuş “Darülmesai” isimli derneğe bağışlamıştır. Mehmet Akif, paraya değer vermeyen örnek bir kişiydi. Ödülü kabul etmeyen Mehmet Akif’in sırtında paltosu bile yoktu. Arkadaşı ile nöbetleşe giydikleri bir palto ile Meclis’e gidip geliyorlardı.
İstiklal Marşı'ndaki ana teması(duygusu), ana düşüncesi ve konusu: Vatan, millet, bayrak sevgisi ve bağımsızlık tutkusu, Türk Milleti'nin ölmeyeceği ve sonsuza kadar yaşayacağı inancı. Kurtuluş Savaşı, Türk tarihi, Türk ulusunun bağımsızlık uğruna neler yapabileceği, bağımsızlığın kazanılmasından duyulan coşku ve heyecan. Vatanımızı, milletimizi ve bayrağımızı sevmeli; bağımsızlık uğruna canımızı seve seve feda etmeliyizdir.
Dil ve şekil bakımından şiire hâkim olan düşünceler: "Kuvvet, güven duygusu, sağlamlık ve sadeliktir. Bunlar Türk halkı ve askerinin özellikleridir." (Prof. Dr. Mehmet Kaplan)Lirik ve epik şiirdir. Yazan ünlü şairimiz Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy- Baytar (Veteriner hekim yani hayvan doktoru).
Ali Rıfat Çağatay’ın yaptığı beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930'da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı Orkestra Şefi Osman Zeki Üngör 'ün 1922 yılında hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu. İstiklal Marşı'nın yazıldığı yıllarda İstiklâl Savaşı kazanılmamıştır. Türk ordusu, bu şiir yazıldıktan bir yıl sonra, Ağustos'ta Büyük Taarruz'ageçer.
İstiklal Marşı aruz ölçüsü olan: Feilâtün ( Fâilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün ( Fa'lün ) göre yazılmıştır. Nazım birimi; 9 dörtlük, 1 beşlik (Dörder mısralık dokuz birim, beş mısralık bir birim) Marşın armonilemesini, Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yapmıştır. Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı'nı Kahraman Türk Ordusuna ithâfen Ankara’daki Taceddin Dergah'ındayazmıştır. İstiklal Marşı TBMM'de ilk kez Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından okunmuştur.İstiklal Marşı ilk kez 1982 Anayasasının 3.maddesinde milli marşı olduğu yer almıştır. İlk kez Açıksöz gazetesinde, dergi olarak da SEBİLÜRREŞAD dergisinde ve ilk resmîgazete olan Hakimiyeti Milliye’de yayımlanmıştır.
Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı'nı "Milletimin malıdır." Diyerek şiirlerini topladığı Safahat adlı esere dahil etmemiştir. Yarışmayı düzenleyen bakan Hamdullah Suphi Tanrıöver’dir. İnönü Savaşı’ndan sonra kabul edilmiştir. İlk defa II. İnönü Savaşı’nda okunmuştur.Marştaki; "Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım." Dizesiyle hangi Ergenekon Destanı’na atıfta bulunmuştur. İstiklal marşı 10 kıta ve 41 beyitten oluşmuştur.
Son kıtası beş mısra olmak üzere dörder mısralık on kıtadan oluşur. Dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşmaktadır. Dikkat edilirse kırk bir mısra olduğu görülür. Bu da "Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın." diyen Akif'in, bu marşı bağımsızlığımıza bir nazarlık olarak yazdığı düşüncesini akla getirmektedir. Aruzla yazılan şiirin her kıtasının bütün mısraları tam kafiyelidir.
Ey büyük üstad Mehmet Akif Ersoy; Allah’ın rahmeti üzerinde eksik olmasın. İstiklâl Marşı’nı bir daha yazar mısınız dendiğin de bana göre milletinize dua edercesine; “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın” ve “o milletimin marşıdır Safahat’a onun için almadım .” Demiştiniz. Siz şeklen mezarda olsanız da; Türkiye Cumhuriyeti dahil yüz milyonlarca evet yüz milyonlarca Türk’ün kalbindesiniz.
Bu gün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yöneticilerinin, toplumun bütün kesimlerini kucaklayarak; yenilikçi, atılımcı, akılcı, barışçı ve sarsılmaz kararlılığı anlayışı ile İstiklâl Marşı’mız 104 yıldır, “Ay yıldızlı al bayrağımız” göndere çekilirken, şanla, şerefle gururla bizlere şevk vererek okunuyor.