İnsan sesi insanı müthiş etkiler ve huzura kavuşturur. Hele bu sesler bir de çalgı aleti ile verilirse; işte o zaman bu seslerin lezzetine doyum olmaz.

İnsan sesi insanı müthiş etkiler ve huzura kavuşturur. Hele bu sesler bir de çalgı aleti ile verilirse; işte o zaman bu seslerin lezzetine doyum olmaz.
Müzik olarak ve de su sesinin ruh hastalarına iyi geldiğini uygulayanların Müslümanlar ve Türkler olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Orta Asya döneminde kullanılan kopuz veya saz tedavi edici, iyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan önemli bir çalgı olarak kullanılmıştır. Ayrıca Altaylar ve kuzeyinde davullar da hasta tedavisinde ve dini törenlerde özellikle “şamanlar” tarafından kullanılmıştır. İslam toplumunda ise Peygamberin Kuran-ı Kerim’i güzel okuyanlara karşı memnuniyet duyması ile insanların müziğe karşı bakış açısını yavaş yavaş değiştirmiştir. İslam’ın ilk çağında Kuran ses perdeleri pek az olan minör gamından oluşan sade melodiler ile okunmuştur. Fakat zamanla güzel sesli kişiler ülkelerinin müzik özelliğini taşıyan melodilerle süslemeye başlamışlardır.
Bu olağanüstü buluşu tedavide uygulayan Selçuklulardan sonra devlet desteğiyle ilk uygulayan ise Osmanlılar olmuştur. Osmanlı’da akıl hastaları müzik ve su ile tedavi edilirken Avrupa'da delilerin, “İçlerinde şeytan var” denilerek yakıldığı ve cüzzamlıların ıssız adalara sürüldüğü bir dönemdir. 1488’de yapılan Edirne Sultan Bayezit Dârüşşifâsı’nda akıl hastaları tedavi edilirdi. Dârüşşifâ, günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Yine 15. Yüzyıl sonlarında II. Bayezit’in Edirne Dârüşşifâ’sı, 16. Yüzyıl başlarında Hürrem Haseki-Sultan’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı Haseki Dârüşşifâ’sı o dönemin en önemli bölümü Bimarhane idi (halk ağzında “tımarhane” oldu). Haseki Hastanesi bugün de faaliyetini sürdürmektedir.
19. Yüzyıl kadar Avrupa’da akıl hastası, şeytan tarafından ruhu teslim alınmış ancak cismen insan olan bir varlıktı. Modern Psikiyatrinin büyük kurucularından Psikiyatr Dr.Kraft-Ebing şöyle yazıyor: “Hıristiyanlık, akıl hastalarına ilgi göstermiyordu. Onları şeytan tarafından ele geçirilmiş yaratıklar şeklinde algılıyordu. Avrupa, akıl hastalarını tedaviyi Türkler’den öğrendi. Türkler, bizden çok önce, akıl hastalarına özgün hastaneler kurdular.”
Gerçek şudur ki, “deliliğin hastalık olduğu 16. Yüzyıl Avrupası’nda bilinmiyordu.” “1818’de Fransa’da akıl hastaları, hayvanlardan ve canilerden daha kötü muamele görürdü.” 1788’de Türkiye’ye gelen Dr. John Heward adlı İngiliz, İstanbul’da yalnız akıl hastası kabul edip tedavi eden hastane olduğunu işitip hayretle gezdi. Dönüşünde yazdığı raporda, akıl hastanelerinin Türkiye’de çok iyi olduğunu, bu durumun İngiltere için “örnek ve takdire cidden değer” tıp kuruluşları şeklinde işlediğini belirtiyordu.
Gelelim musiki ile tedaviye, şifahanede musiki ile tedavi gelişmiş olup, hangi makamın hangi hastalıklara iyi geldiği bile tespit edilmiştir. Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler.
Osmanlı hekimlerinden şair Sururi Hasan Efendi’nin “Taat-ü’l-Emcize” adlı eserinde, bu makamlar ve kullanıldıkları hastalıklar ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Ayrıca, hastalıkların tedavisinde kullanılan bu makamların, günün hangi saatlerinde dinlenildiği de önemlidir. Mesela nihavent makamı öğleden sonra daha tesirliyken, rast makamı gece ve seher vakitlerinde daha tesirlidir.
19. Yüzyıla kadar hastalıklara iyi geldiği kabul edilen musiki makamlarının belli başlıları şöyledir:
Buselik Makamı: Kulunç ve bel ağrılarının tedavisinde faydalar sağlar.
Büzürk Makamı: Beyin, kulunç ağrılarına iyi gelir, kuvvetsizliği ortadan kaldırır.
Egule Makamı: Kalp hastalıklarına olumlu yönde tesirleri olan bir makamdır.
Hicaz Makamı: Bevliye hastalıklarının tedavisinde destekleyici rol oynar.
Hücent Makamı: Ateşli hastalıkları yenmede faydalıdır. Hazmın kolaylaşmasında ve vesvesenin uzaklaştırılmasında tesirleri vardır.
Hüseyni Makamı: Kişiyi ferahlatır. Kişinin kendine güveninin artmasına ve ferahlamasına yardımcı olur. Otistik ve spastik hastalara faydalıdır.
Irak Makamı: Asabî mizaçlılara ve hafakana iyi gelir.
İsfahan Makamı: Zihni açar, zekâyı keskinleştirir, anıları tazeler.
Nevaî Makamı: Kadın hastalıklarının tedavisinde ve üzüntüyü gidermede kullanılır.
Nihavend Makamı: Kan dolaşımı, karın bölgesi ve bacaklardaki ağrıların tedavisinde olumlu tesirleri vardır. Kişiye güven hissi verir.
Rast Makamı: Akıl hastalığından ve felç illetinden kurtulmaya yönelik yardımcı ve destekleyici bir makamdır.
Revaî Makamı: Baş ağrısının tedavisinde kullanılan bir makamdır.
Uşşak Makamı: Kalp, karaciğer, sıtma ve mide hastalıklarının tedavisinde yardımcı bir metottur.
Yens makamı: Sırt, eklem ve kulunç ağrılarının tedavi edilmesinde yardımcıdır.
Zirgüle Makamı: Kalp, beyin hastalığı, menenjit, mide harareti, karaciğer ateşine iyi gelir.
Zirefkend Makamı: Felç ve sırt ağrısına iyi gelir, kuvvet hissi verir.
Duygusal olarak makamların insan üzerindeki tesirleri hekimlerce şöyle açıklanır:
Irak Makamı: İnsana tat ve çeşni hissi verir.
Zirgüle Makamı: Uyku verir.
Rehavi Makamı: Ağlama hissi verir.
Hüseyni Makamı: Güzellik hissi verir.
Hicaz Makamı: Alçak gönüllülük hissi verir.
Neva Makamı: Yiğitlik hissi verir.
Uşşak Makamı: Gülme hissi verir.
Bugün Batı’da hastane, klinik, gündüz bakımevi, okul, madde bağımlılığı merkezi gibi yerlerde 5 binden fazla uzman, müzik terapisi uygulamaktadır. Şüphesiz, bunda etkili olan temel faktör son yıllarda müzik ve beyin araştırmalarında elde edilen verilerdir. Müziğin, özellikle serotonin, norepinefrin, dopamin, melatonin, kortizol, adrenalin, testosteron gibi psikiyatrik hastalıkların oluşumunda etkili hormonlara; kan basıncı, solunum ritmi, solunum kalitesi, nabız sayısı gibi fizyolojik olaylara olumlu etki yaptığı artık bilinmektedir
Uzu sözün kısassı, ben diyorum ki; “müzik ruhun gıdasıdır,” söylemini insan tedavisinde kullanan her kim ise, hangi millet ve toplum olursa olsun kutlamak ve bunu kullanmaya devam etmek gerektir.