MUHADDİS, MÜFESSİR, FAKÎH MEŞHÛR TÜRK’LER!...
İMAM-I BUHÂRÎ : Muhammed Ebû Abdi’llâh bin İsmail bin İbrahim bin el-Muğîre el- CU’fî, müslümanların Büyük Türk İmamı, muhaddis’lerin en yüksek bir Üstazı’dır( H. 194 ) târihinde Buhârâ’da doğmuş, ulemâ’dan pederi Ebü’l-Hasan İsmail’in vefatı üzerine yetim kalmış ilim ve fazilet hârikası olarak yetişmiş, pekçok yerlere seyahatta bulunmuş, İslâm âlemine pek ulvî, pek muhalled olan eserlerini bırakarak, ( H.256) senesinde Semerkand’in (Hartenk) karyesinde ebediyyet âlemine intikal etmiştir. Rahmetü’llâhi aleyh...
62 yıllık kısa ömründe, pekçok meşayih’den ilim ve feyz almış, pekçok muhaddis de kendisinden ilim ve feyz almış, bütün müçtehid’lerin ittifakla kabul ettiklerine göre, Kur’ân-ı Kerim’den sonra en sahih kitap, Sahih-i Buhârî olmak üzere nice eserler bırakmıştır.
İmam-ı Buhârî, önce kendi vatınında, Buhârâ’da, pek genç yaşta iken tahsile başlayıp, Kur’ân-ı Kerim’i ve Abdullah İbn-i Mübârek’in tasnif ettiği bütün eserlerini ezberlemişti.Buhârâ’da, Muhammed bin Sellâm el- Beykendî, Muhammed Bin Yusuf el- Beykendî, Abdullâh İbn-i Muhammed el- Müsnediyye, İbrahim İbn-i Eş’as’dan hadis dinlemiş, sonra Belh’de Mekkî bin İbrahim’den, Merv’de Ali bin el-Hasan İbn-i Şefîk’den, Nisâbur’da Yahyâ bin Yahyâ’dan, Rey’de İbrahim bin Musa’dan, Bağdad’da Süreyc bin el-Nu’man’dan, Ahmed ibn-i Hanbel’den, ve akranlarından, Basra’da Ebî Asım en-Nebil’den, Kûfe’de Ebû Nuaym’den, Mekke-i Mükerreme’de Humeydî’den, Medine-i Münevvere’de Abdü’l- Aziz el- Evsî’den, Vâsıt’da, Mısır’da, Dmaşk( Suriye) ile Kaysâriyye ve Askalân’da dahî, pekçok büyük âlim’den hadis ahzetmiştir. Bunların adedi bini aşmıştır.
Kendisienden de Ebû zür’a, Neseî, Ebû Hatim-i Râzî, Tirmizî, Müslim bin el- Haccâc, Muhammed bin Nasr el-Mervezî, Salih bin Muhammed Ebû Bekr ibn-i Huzeyme, Ebü’l-Abbâs es-Serrâç pekçok meşhur, hadis rivâyet etmişlerdir.Bunların arasında, en sahih hadis Külliyatı Ktüb-ü Sitte sahibinden dördünün ismi vardır.
İmam-ı Buhârî, evvelce Humeydî’den Şâfi’î Fıkhını teallüm ederek Şâfi’î mezhebine sâlik bulunmuştu. Bi’lâhere kendisine has bir içtihad yolu ihtiyar etmiştir.
Muhaddis’lerin İmamı, İmam-ı Buhârî, Tefsir İlminde de Yüksek bir mevki’ye sahip, Büyük bir Müfessir’dir. Tefsir’e dâir, büyük bir eser yazmış ise de, hiçbir nüshası günümüze ulaşmamıştır. Yalnız, ( El- Câmiu’s-Sahîh) ünvanlı kitabı’nın bir kısmını tefsir’e tahsis etmiş olduğundan bu kısım dâimâ, ehl-i ilmin ellerini tezyîn ediup durmaktadır...
İmam-ı Buhârî, tefsir’e aid, rivâyet’leri en ziyâde Mücâhid bin Cübeyr’den rivâyet eder. Bunlar ba’zı âyât-ı Celîle’nin tefsiri’ne veya sebeb-i nüzûlüne müteallık olan hadis-i Şerif’lerden veyâ Ashâb-ı Kirâm ile Tâbi’În’in beyân’larından ibâret bulunmaktadır.
1) İmam-ı Buhârî, Muhammed bin Sellâm’dan, o da iki vasıta ile İbn-i Abbâs’dan şöyle rivâyet eder: İbn-i Abbâs demiştir ki, Ukâz, Mecenne, Zü’l-Mecâz Cahiliyye devrinde birer panayır idi. Müslümanlar hac mevsimlerinde ticaretle iştigali günah saymaya başlamışlardı. Bunun üzerine,” Sizin üzerinize Rabbi’nizden bir fazl ve menfeat istemeniz günah değildir,” Meâlindeki Bakara 2/197) âyet-i Kerimesi nâzil oldu. Hac mevsimlerinde de ticaretin memnû’ olmadığı bildirildi.
2) İmam-ı Buhârî, Kasas Suresi,( 28/88) âyet-i Kerime’sindeki “ Vechehû,” ta’birini,” İllâ mülhekû,” ile tefsir etmiştir. Yâ’nî,: Herşey helâk olacaktır, mahva mahkûm’dur. Allâhu Teâlâ’nın mülkü, azamet ve hâkimiyyeti müstesnâ.Yâhud herşey helâk kendisiyle rızâ-yi İlâhî kasd’edilmiş, riyâ’dan hâlî bulunmuş olan şey müstesnâ bu helâke ma’ruz değildir; belki sâhibi için ebedî bir karindir.
MUHADDİSLER ARASINDAKİ MEVKİİ:
İmam-ı Buhârî, zühd ve takvası, tilâvet-i Kur’ân’a, ibâdet ve tâata devamı i’tibariyle müteferrid( asrı’nın teki) bulunduğu gibi, ilm-i hadis i’tibariyle de pek ziyâde temâyüz etmiş bir zâttır. İbn-i Huzeyme demiştir ki, “ Semâ kubbesi altında Buhârî’den daha ziyâde hadis âlimi bir zât yoktur.” Filhakîka, İmam-ı Buhârî muhaddis’lerin en büyük üztaz’larında biridir. Daha genç iken hâfızasını binlerce hadis-i Şerif ile tezyîn etmişti. Halk, o mücessem hârika-i Kemâlât’ın yol güzergâhında bekler onun rivâyet edeceği hadisleri yazmaya koşarlardı. Rivâyet edilen hadis’lerin illetine, vecihlerine, sıhhat derecelerine, râvî’lerin hallerine, kendisinden evvel, kendisi kadar vâkıf bir zât görülmemiştir. Bu cihetledir ki, ( El-Câmiu’s’S-Sahîh) ünvanlı Mübârek kitabı, Kitâbu’llâh’tan sonra en sahîh bir kitap olmak üzere kabul edilmiştir. Bu muazzam kitap, İslâm âleminde bu tertip üzere yazılan kitap’ların birincisidir.
İmam-ı Buhârî, yüz bin sahîh, iki yüz bin gayr-i sahîh hadis ezberlemiş bulunuyordu. ( El- Câmiu’s-Sahih) i altı yüz bin hadis arasından intihâb ettiği( seçtiği), 7275 hadis-i Şerif’ten müteşekkil olmak üzere on altı senede vücûda getirmiştir. Bunların bir kısmı, vecihlerinin, senedlerinin tekerrürüne mebnî mükerre bulunmaktadır. Bu mükerrerler sayılmayınca geriye dört bin hadis-i Şerîf kalmış oluyor.
Zeynü’d-dîn Ahmed Zehîdî, bu dört bin hadis-i Şerif’i alarak, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı olan
( Tecrid-i Sarîh) adındaki eseri te’lif etmiştir. Zehîdî’nin Buhârİ Muhtasarı, ( Tacrid-i Sarîh) adlı, bu eseri, Diyanet İşleri Reisliği tarafından, Merhûmlar, Ahmed Naim ve Kamil Miras’a tercüme ve şerh ettirilmiş, aradan bir asır geçmesine rağmen, bu eser, hâlen aşılamamıştır....