Merhaba Doğa, son olarak sizi Ego dizisinin yönetmen koltuğunda izledik. Şuan neler yapıyorsun?

Maalesef toplum olarak büyük bir felaketin, depremin kalıntılarını yaşıyoruz. Hep birlikte toparlanmaya çalışıyoruz, bir yandan hayat devam ediyor. Şu anda bir dijital projenin senaryo hazırlığındayız. 8 bölüm olarak tasarladık. Daha önce çektiğim “Kolej Katil Kim” adında bir projemiz var. Onun post prodüksiyon aşamasının son noktasındayız.


Ego dizisinden neden ayrıldın?

En başından üç bölüm çekeceğimi konuşup, anlaşmıştık.


Televizyona son bir ay içerisinde iddialı diziler giriş yaptı. Bunlardan bir tanesi de Ego. Bu projede senin ilgini çeken, içinde olmak istediğin şey neydi?

Ulusal dizi tecrübem çok fazla yoktu, ama yapmak istiyordum. Pastel Film ile çok iyi anlaşıyorum, ilk kurduğum diziyi onlarla yapmak benim için güzel bir şanstı. Ego’nun senaryosunu okurken bu dizinin tutacağını biliyordum.. Güzel bir ekibin içerisindeydim. Şehirli, güncel bir konuyu anlatan bir hikayesi vardı. Temelinde sınıf atlama çabası ve hayaller ile gerçeklerin arasında kalan karakterlerin çatışması. Bağ kurulabilir bir durum.. İnsanların sevebileceği, izlemek isteyeceği bir hikayeydi


İlkokulu yurtdışında okuyup, sırf sinema yapabilmek için Türkiye’ye döndüğün doğru mu?

Ben ilkokulu İstanbul’da okudum. O yıllar babamla her hafta sinemaya giderdik. Annemle babam boşandıktan sonra, biz annemle Almanya’ya gittik. Annem, dil öğrenebilmem için film kasetleri almaya başladı. Zaten film izlemeyi çok seviyordum, üstüne 3 yıl boyunca her gün film izleyince, sinema ve film zevkim orada tam anlamıyla gelişti. Liseden sonra sinema okuyabilmek için İstanbul’dan, Eskişehir’e gittim. Zaten başka bir bölüm okuma şansım yoktu, tek hayalim buydu.


Hayallerindeki sinemayı, yönetmen koltuğunu nasıl tasvir edersin?

Kendi hayatımdan bir şeyler koyabileceğim, ama insanların ilgisini çekebilecek bir konuyu bulup, ortak hayaller kurduğum ve iyi bir iş çıkarmak için hevesli insanlardan oluşan bir ekiple birlikte hayata geçirmek için verdiğim mücadele


Seni daha çok komedi ve korku alanında filmler çekerken izledik. Senin ilgini en çok hangisi çekti?

Şu ana kadar Biz Size Döneriz ve Kolej Katil Kim projeleri beni çok mutlu etti. Biz Size Döneriz filmini, üniversiteyi bitirirken yazdım. Biz üniversiteden mezun olurken herkesin aklında “işsiz kalacağız” korkusu vardı. O korkuyla yazıp, çektiğim bir öğrenci filmiydi. Yıllar sonra Kanat Doğramacı, benim bitirme filmimi görüp o projeyi sinema filmi yapma şansını vermişti, çok keyifliydi, çünkü yıllar önce kurduğum bir hayal gerçekleşiyordu. Çok uyumlu ve mutlu bir ekiptik o işte.. Aynı ekiple bir yıl sonra çocukluğumdan beri birlikte olduğum arkadaş grubumun hikayesinden ilham alan Damat Takımı filmini çektik, o da çok özeldi. Ama seyir olarak, ben en çok gerilim türünü izlerken keyif alırım. Kolej : Katil Kim projesinde gerilim çekiyor olmak çok tatmin ediciydi.


Bugüne kadar birçok filmin yönetmenliğini yaptın. Film ve dizi yönetmenliği arasında ne gibi farklılıklar var?

Günde iki kat fazla sayfa sayısı çekiyorsun. Daha hızlı tempodasın ve daha pratik düşünmen gerekiyor. Çok farklılar ama temelinde tüm hikaye seyirciye duyguyu geçirmek


Şuan bulunduğun yerden memnun musun?

Memnunum.


Yönetmen olmak mı daha zor yoksa yönetmen olarak kalmak mı?

İkisi de zor, ama ilk başta senin hayallerine inanacak birini bulmak çok zor.


Senin için bu kimdi?

Ben ilk filmimi üniversite üçüncü sınıfta yaptım. O zamanlar 20 yaşındaydım. İlk başta arkadaşlarım inandı, destekledi. O yıllarda zorlu imkanlarla, herkesin bir araya toplanıp, güzel bir şey yapmaya uğraştığı için ilk projenin yeri bambaşkaydı. Hayal ettiğin şeyin gerçekleştiği an yaşadığın mutluluk unutulmaz bir şey.. hem de o yaşta, arkadaşlarınla. Biz Size Döneriz filminde de aynı heyecanı yaşadık.. Kariyerim ilerledikçe çok iyi firmalarla çalışma fırsatım oldu. Şu anda hayatımdan çok memnunum, ama hayalimdeki projeleri gerçekleştirebilirsem çok daha mutlu olacağım.


En genç yönetmen unvanına sahipsin. O yıllarda kendi filmini çekmek çok büyük cesaret olsa gerek. Yere çakılmaktan korktun mu?

Hayır, korkmadım. 2008 yılında ilk sinema filmimi çektikten sonra gişede başarısız oldum. Zaten öğrenciler olarak birleşip yaptığımız bir filmdi. Daha sonra durumu kabullenip, setin şifrelerini öğrenmem gerektiği için, bir dizi setinde reji asistanı olarak çalışmaya başladım. Tekrar o merdivenleri tırmanıp, yönetmenliğe yükseldim. Hayat böyleymiş, şimdi öğreniyorum.


Özellikle pandemiden sonra sinema çok büyük bir yara aldı. Sence sinema salonları tekrar dolacak mı?

Kesinlikle dolacak. Bence sinemanın büyük yara almasının sebebi ne pandemi ne de dijital platformlar. Bundan yaklaşık 50 yıl önce, televizyonların ilk çıktığı dönem, sinema bitti deniyor, ama bitmiyor. Çünkü sinema insanda başka mecraların uyandıramayacağı duygular uyandırıyor. O karanlığın içinde, hiç tanımadığın insanlarla bütünleşerek 100 dakika boyunca yalnızlığını ve dertlerini unutmak kolay kolay vazgeçilecek bir şey değil. Biz lisedeyken bütün hayalimiz okulu kırıp, sinemaya gitmekti. Değişen bir durum yok bence. Sinema tekrar ayağa kalkacaktır

Konusundan yönetmenliğine, rejisine kadar “bu benim hayalim” diyebileceğin çekmek istediğin bir film var mı?

Şu anda felsefe ve seri katilleri üzerine bir proje yazıyorum. Sendika diye çok heyecanlandığım bir projem var. Sözleşme imzaladığım için içeriği hakkında bilgi veremiyorum. Bunların hayata geçiyor olması şu an için en büyük hayalim.

Bir gün kendi hikayeni çekecek olsan filmin ilk sahnesi ne olurdu?

Kuzenimle birlikte “Hayvan Mezarlığı” filmine gidiyorum. Ben korkudan filmi izleyemiyorum, ama bir yandan da o kadar mutluyum ki, sinemada o filmi izlediğim için. İlk sahne bu olurdu, çünkü türünden bağımsız olarak sinema aşkımın başladığı yer orasıydı.