Sabah uyandığınızda burnunuza mis gibi gelen kokunun adı, çalışırken bedeninizi dirilten şeyin adı, sabahlamaların durağı olan Kahve’nin bugün

Sabah uyandığınızda burnunuza mis gibi gelen kokunun adı, çalışırken bedeninizi dirilten şeyin adı, sabahlamaların durağı olan Kahve’nin bugün bize armağan edildiği gün. Aslında günde sayısını unutacak kadar çok içenlere her gün bayram ama international coffe day bunun için bir gün uygun görmüş, o da 1 Ekim, yani bugün.
Aslında hayatımızda yaşanan her günün, içtiğimiz, yediğimiz, gördüğümüz her şeyin bir anlamı var. Neredeyse her gün hayatımızda var olup hep teğet geçtiğimiz günleri bilmeden kutluyoruz. Twitter’ın trend topic listesi de olmasa, hiç haberimiz olmayacak. İşte ben de birkaç gün önce burnuma gelen kokunun peşine düşüp starbucks’a girdiğimde dünya kahve günü olduğunu gördüm. Hepimiz bu günün varlığını biliyoruz, ama her gün elimizden düşürmediğimiz, tiryakisi olduğumuz kahvenin efsanesini bilmiyoruz.
Ne kadar doğruluk payı var bilinmiyor, ama o yıllar efsanelerin dillerden düşmediği, kulaktan kulağa anlatıldığı zamanlardı. Bir keçi çobanı olan Kaldi’nin keçilerini otlatırken keşfettiği bir içecek: KAHVE.
Rivayete göre, Kaldi fark eder ki, keçileri bir ağacın meyvesini yedikten sonra neşeli, zıpır, yerinde duramaz olurlar, gece de gözlerine uyku girmez. Kaldi keçilerinde bu belirtileri keşfettikten sonra ağacın meyvelerini toplayıp, buluşunu paylaşmak için Sufi dervişe gider. Bu çekirdeklerin marifetini dinleyen Sufi derviş, ilk başta fikri onaylamaz ve çekirdekleri ateşe atar. Ateşe düşen çekirdekler kavrulmaya başlar. Ve ortalığa o bildiğimiz kahve aroması yayılır. Nasıl bizim o kokuyla nefesimiz bir anlık kesilir, gözlerimiz uzaklara dalıp, kocaman bir gülümsemeyle göz kapaklarımızı kaldırırsak Kaldi ve Derviş’e de aynısı olur. Bu koku onlara ilham verir ve güzel bir içecek hazırlamaya başlarlar. Kavrulmuş çekirdekler öğütülür ve özlerini bırakmaları için suda kaynatılır. Ve bizim içmeye doyamadığımız kahve de böylece doğmuş olur.
Sufi kahvenin uzun gece ayinlerinde onu zinde ve uyanık tuttuğunu fark eder. Tekke’dekiler de bu içeceği içip, severler. Böylelikle kahve Yemen ve Arabistan’a yayılır. Kahve Arap Yarımadasında da, Avrupa’da da hem ticareti yapılan, hem yetiştirilen, hem hanelerde pişirilen bir içecek, sermaye haline dönüşür.
Aslımıza baktığımızda anlamlarını bilmeden yaşattığımız o kadar çok hikaye var ki, biz ne kadar efsane olarak adlandırsak da, gerçeğe çok yakın olan bu anlatılar, bizim tarihe olan inancımızı tazeliyor. Bugün bir kez daha çok sevdiğimiz kahveyi elimize alıp ve önce derin bir nefesle koklayıp, bir yudum içelim. Sonra da Kaldi ve Sufi Derviş’in bu armağanına teşekkür edelim.