Hayatımda okuduğum en kısa kitaplardan biri olmasına rağmen, “Ermiş” içinin doluluğu çok fazla olan bir eserdir. Yaklaşık olarak 50 sayfaya sığdırılmış yirmiden fazla konu hakkında bizlere yol gösteren bir başucu kitabıdır. Bu esere geçmeden önce, yazarı Halil Cibran’ın hayatından kısa da olsa sizlere biraz bahsetmek istedim.

HALİL CİBRAN

1883-1931 yılları arasında yaşamış olan Lübnan asıllı Amerikalı yazar, ressam ve şair Halil Cibran, Beyrut’ta tamamladığı ilköğretiminin ardından ailesi ile birlikte Amerika’ya göç etmiştir.

1908-1910 yılları arasında Paris’te yaşayarak resim bilgisini geliştirmiştir. 1912 yılında New York kentine yerleşerek kendini Arapça ve İngilizce edebi eserler yazmaya ve resim yapmaya adamıştır.

Birçok eseri olan Cibran’ın en ünlü kitabı, bu yazımda yer verdiğim “Ermiş”dir. Edebi eserleri dünya genelinde büyük etki uyandırırken, resimleri ise dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir. Amerika’da ölmesine rağmen, vasiyeti üzerine Lübnan’a gömülmüştür.

ERMİŞ

Orphalese kentinden ayrılmak üzere olan El Mustafa, limanda gelecek olan gemiyi beklemektedir. O sırada bu kentin yaşayanlarından biri olan El Mitra, kendilerini aydınlatması ve hakikati vermesi için El Mustafa’dan halka hitap etmesini ve ne varsa anlatmasını ister.

Sırasıyla kentte bulunan insanlardan bazıları, limandan ayrılmak üzere olan El Mustafa’ya sorular sorarak, bunların cevaplarına ulaşırlar. Ermişin yirmiden fazla soruya vermiş olduğu bu cevaplar ise doğum ile ölüm arasında ne varsa, insanlık ve hayata dair en temel konulara ışık tutmaktadır.

Kitap bölüm bölüm yirmi altı konudan oluşmaktadır. Ve bu konuların her biri hayatı daha güzel, daha anlamlı, daha ahlaklı, daha doğru, daha erdemli, daha dürüst ve daha iyi bir insan olarak yaşayabilmek için bizlere yol gösteriyor. Bu kitabı övmek için de bu dahalar uzayıp gidebilir.
Kitabın mükemmelliğini daha iyi aktarabilmek için, içinde yer alan konuların bazılarından çok ufak kesitlere yer vermek istiyorum.

Vermeye Dair

“Malınızdan mülkünüzden verdiğinizde pek fazla bir şey vermiş sayılmazsınız. Gerçekten vermek kendinden vermektir. İsteyince vermek iyidir, fakat istemeden, ihtiyacı anlayıp da vermek daha iyidir; eli açık olanlar için, alacak olanı aramak vermekten daha büyük bir sevinçtir.”

Yasalara Dair

“Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kaleler yapıp, sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuklar gibi.”

Akıl ve Tutkuya Dair

“Ruhunuz çoğu zaman bir savaş alanıdır, burada aklınız ve yargılama gücünüz, tutkunuz ve iştahınıza karşı savaşır. Tek başına hükmeden akıl, kısıtlayıcı bir güçtür; başıboş bırakılmış tutku ise kendisini yok edene kadar yanan alevdir.”

Dostluğa Dair

“Dostunuz ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda olandır. Sevgiyle ektiğiniz ve şükranla biçtiğiniz tarlanızdır. Sizin sofranız, ocağınızın başıdır. Çünkü açken ona gelir, huzur için onu ararsınız.”

Duaya Dair

“Sıkıntıya ve dara düşünce dua ediyorsunuz; keşke sevinciniz doruklarda olduğunda ve bolluk günlerinde de dua etseniz.”

Hazza Dair

“Arının hazzının çiçekten bal almak olduğunu göreceksiniz; ama çiçeğin de hazzı arıya bal vermektir. Çünkü arı için çiçek bir yaşam kaynağı, çiçek için de arı bir aşk habercisidir. Hazlarınızda çiçeklerle arılar gibi olun.”

Bazen gerçek dostluğu, iyiliği ve kötülüğü, dürüstlüğü, zamanın kıymetini bilmeyi ve bunun gibi birçok konuyu sorgularız. Bu tarz konularda kendimizi teraziye koyduğumuzda iyi tarafımızın mı yoksa kötü tarafımızın mı ağır bastığını vicdanen ve ahlaki olarak çoğu zaman yalnız kaldığımızda düşünürüz. Belki bilerek yaptığımız ve hatta tekrarladığımız hatalarımız vardır, belki de düşünmeden ya da farkına bile varmadan insanlara davranışlarımızla hissettirdiğimiz kötü yanlarımız vardır.  İşte bu kitap, insanlık ve hayata dair bu bahsettiğim konuların çok daha fazlasıyla ilgili, aklımıza takılacak tüm sorular için bizleri aydınlatarak, erdemli ve iyi bir insan olabilmenin şifrelerini veriyor. Kesinlikle tavsiyemdir.

Çok okuyun, kitapla ve sevgiyle kalın…