Yeşilçam, Beyoğlu’nda bir ara sokak ismi iken sinema sektörünün gelişimi ile bir döneme adını vermiştir. Yeşilçam Sokağı o günlerde yani, 1950’li yıllarda bazı küçük film yapımcılarının, film ithalatçılarının, maddi imkânları sınırlı olan şirketlerin bulunduğu yerdi… Küçük bütçeyle çekilen filmler seyirci karşısında belli bir başarı elde ediyordu. Bu başarılar yabancı film ithalatçılarını çokça rahatsız etti . Rahatsızlık sonucunda küçümseyici bir tavırla küçük işletmelerin çektiği filmleri “Yeşilçam” diye adlandırmaya başladılar. 1940 yıllarından beri hayatımızda olan Yeşilçam sinemamıza birçok katkı sağlamıştır. Bu katkılar sadece gelişen film sektöründe değil sektörün en büyük parçası olan oyunculuk alanında da değişiklik yaparak gelişimini sürdürmüştür. Yeşilçam’dan kimler geldi kimler göçtü bu dünyadan… Erol Taş’ın o muhteşem kahkahası, Adile Naşit’in hafızamıza kazınan tatlı gülümsemesini, Hulusi Kentmen’in babacanlığını, Kel Mahmut Münir Özkul’un disiplinini unutmamız mümkün mü?..
“Hey Gidi Yeşilçam ” Sözünü sık sık duyuyoruz. İnsanlar nerede o eski günler derken aslında eski günlerde yaşanan samimiyeti özlediğini dile getiriyor. Film ve sinema sektörü de gelişen teknoloji ile birlikte gelişiyor. Yapımlar son teknoloji kullanılarak çekiliyor. Film setlerinde en yeni kameralar kullanılıyor. Film, en iyi kurgu programı kullanılarak montajlanıyor ve sinemaseverlerin beğenisine sunuluyor. Sunuluyor sunulmasına ama sunulan filmler izleyiciler tarafından yeterince rağbet görmüyor. En popüler oyuncuların başrolde olduğu filmler bir bakıyorsunuz 1 milyon bile gişe yapamıyor. Aynı durum diziler için de geçerli olabiliyor. Büyük bir emekle hazırlanan, en iyi kameralar kullanılarak çekilen diziler reytinglerde dibe vuruyor...
Peki bu durumun sebebi sizce ne? Bana sorarsanız bu durumun en önemli sebebi “Duygu”… Teknoloji gelişiyor ama duygu azalıyor. Oyuncuların göstermiş olduğu performanslar bizi etkilemiyor. Gözyaşları veya kahkahalar yapmacık geliyor ve işte o meşhur geyik kendini gösteriyor; “Nerede o eski filmler…” Sonra Ayhan Işık’ın, Yılmaz Güney’in ,Cüneyt Arkın’ın Kemal Sunal’ın, Adile Naşit’in, Münir Özkul’un oynadığı filmler geliyor herkesin aklına…
Kemal Sunal’ın başrolde olduğu ‘Tosun Paşa’ filmi ne güzeldi deniyor ve muhabbet başlıyor... Biri çıkıp Hababam Sınıfı vardı o dönemler asıl. Ona ne çok gülerdik diye giriyor lafa… Bir başkası da evet ne filmdi, filmde ne oyuncu kadrosu vardı ama diye devam ettiriyor muhabbeti…. Komedi severler Köyden İndim Şehire, Sakar Şakir, Kibar Feyzo, Süt Kardeşler, Çiçek Abbas, Şekerpare ve Züğürt Ağa filmlerini dillerinden bırakmıyor… Tabi ölümsüz aşkları anlatan o filmleri unutmamız mümkün değil…
Yeşilçam’ın birçok kahramanı ne yazık ki artık aramızda yok… Yukarıda da belirttiğim gibi filmleriyle Kah ağladığımız, kah güldüğümüz o kahramanların çoğu ne yazık ki aramızdan ayrılıp gitti. Geriye kalan bir avuç emektar ise kaderine isyan ediyor adeta… O ışıklı dünyadan karanlığa gömülmüş vaziyetteler…Öyle emektarlar var ki evine ekmek götürecek parası yok cebinde…Bu yükün ağırlığına dayanamayan bazı oyuncular ise bavulunu toplayıp daha rahat yaşayabileceği illere savruldular…