Eskiler, eskiler ve eskiler… Her şeyin eskisi güzeldi… O güzellikleri anımsadıkça da kendimizden geçiyoruz adeta. Ve büyük bir özlemle yad ediyoruz 60’lı-70’li ve 80’li yılları…

Gerçek aşk, gerçek sevgi, sevgiyi, aşkı anlatan bir birinden güzel şarkılar ve o şarkıları seslendiren efsane isimler… Düşünsenize Leyla ile Mecnun, Kerem İle Aslı’nın aşıkları yüz yıllardır hep söylenir, bu aşkların adına şarkılar ve filmler yapıldı. Keyif ile dinlediğimiz, dinledikçe efkarlandığımız eski şarkılar, hayatın içinden yazılmış şarkılardı…

Örneğin Türk Halk Müziği’nin efsane ismi Aşık Veysel’in kendisini terk eden eşine yazdığı rivayet edilen 'Güzelliğin On Par'a etmez' türküsü, yıllardır dilden dile dolaşır. Tıpkı, Atatürk hayranı olan ozanın, ona ulaşmak için üç ay boyunca yürüyerek Ankara'ya giderken bestelediği 'Uzun İnce Bir Yoldayım'ı gibi...

Barış Manço’nun eski bir röportajından bir bölümde sunucu soruyordu: “Efendim Gülpembe şarkısını kimin için yaptınız?” Barış Manço “Haa Gülpembe benim babannem.” demiştir. Barış Manço Gülpembe’yi 1957 yılının ramazan bayramında ölen babaannesi Nimet Manço’ya yazmıştır..

Hamiyet Yüceses’in seslendirdiği ‘Kışlalar Doldu Bugün’, Hamza Şenses’in kardeşi İbrahim, Diyarbakır’da askerdir. Eskiden askerlik süresi şimdiki gibi olmayıp 3-4 yıl sürer, savaş dönemlerinde daha fazla sürdüğü de olurdu. İşte, Hamza, uzun zamandan beri askerliğini yapmakta olan kardeşi İbrahim’i özlemiştir. Onu görmek için Diyarbakır’a gider ve kardeşinin askerlik yaptığı tabur’un nizamiyesine varır.. Nizamiyede olan yetkililer “Kardeşiniz görevde, görüşmeye çağıramayız” derler. Uzak yoldan geldiğini, birkaç dakika bile olsa kardeşini görmek istediğini söylese de orada bulunanlar ”yasaktır” deyip kabul etmezler. Bunun üzerine tabur komutanıyla görüşmek istediğini söyler, zor bela tabur komutanıyla görüştürülür. Tabur komutanı babacan tavırlı birisidir. Onu iyi karşılar. Bunun üzerine Hamza Şenses, kendini tanıtır. Uzun yoldan geldiğini, kardeşini görmek istediğini söyler. Tabur komutanı da müziğe meraklıdır ve Hamza Şenses’in ismini önceden duymuştur. Bu nedenle kendisine çay, kahve ikram edip ağırlar. Kardeşi İbrahim’i odasına çağırtıp görüştürür. Görüşme biterken Tabur komutanı Hamza Şenses’e, “Buraya kadar gelmişken bir gece yapalım” der. O da kabul edince, taburdakilere güzel bir gece yapılır. Hamza Şenses, kardeşi İbrahim’den ayrılmanın üzüntüsü ile o gecede bu uzun havayı yazıyor…

Safiye Ayla’nın seslendirdiği ve bir döneme damga vuran, hala dillerden düşmeyen  ‘Burası Muştur) Yemen Türküsü olarak adlandırılan bu türkü aslında Osmanlı zamanında Yemen’de çıkan çatışmada şehit olan Osmanlı askerlerine yakılmış bir ağıttır. Osmanlı zamanında Yemen, Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra buradaki hükümdarlığını sürdürebilmek için çok canlar verildi.

Beş cephede birden savaşan Osmanlılar, Anadolu’dan asker sevkiyatı yaptı. Süren çatışmalar o kadar şiddetliydi ki Yemene asker gönderen aileler artık evlatlarının geri dönemeyeceğine inanır olmuşlardı. Birçok aile gerçekten de Yemene gönderdikleri evlatlarından bir daha haber alamadılar. Savaşın bitimi ardından sağ kalan askerler de yaşamlarını Yemen’de sürdürmüşler, geri dönememişler. Türkünün dizelerinde de bu hikayeden izler görmek mümkündür… Eski şarkılar, eski aşklar, eski sanatçılar bir başkaydı…