Sığacık’ın huzur kokan sokaklarını gezmeye gittim. Burası öyle bir yer ki, kafanın içi ne kadar kalabalık olursa olsun bir yerde kendinle buluşabiliyorsun. Taş evlerin, begovilli duvarların arasında dolaşırken daha önce buralarda görmediğim bir butik cafe gözüme çarpıyor. Farklı bir konsept, ambiyansı, havası, menüsü ile bambaşka bir yer. Antika objeler, eski telefonlar, kırmızı kadife koltuklar, mermer sehpalar, porselen demlikler… Genç bir kadın işletmeci beni ağırlıyor. Ağabeyi ile birlikte burayı açmış. Eskişehir’in cıvıl cıvıl sokaklarından, Sığacık’ın sessiz sokaklarına taşınmış bir hayat. Hemen bir röportajla bu özel mekanın hikayesini dinlemeye koyuluyorum. Enflasyonun tava yaptığı, herkesin tatile çıkmak için bin kere düşündüğü bu dönemde Turizmin düşüşünü de konuşuyoruz. Çokça hayatın içine daldığımız bir sohbet…

Sığacık’ın huzur kokan sokaklarında bir işletme açtınız; Yuputka. Bu özel mekanı açma fikriniz nasıl doğdu?

2018 yılında ilk kez Sığacık’a geldiğimde burayı çok beğenmiştim. Benim hayalim ömrümün bir kısmında burada yaşamaktı. Özel bir sektörde İnsan Kaynakları tarafında çalışıyordum. Kurumsal hayatın zorluğunun içinde çalışınca hem o dünyadan kopmak hem de sevdiğim bir şehirde yaşamak için buraya geldim. 

Sığacık bilinen adıyla da “Yavaş Şehir” olarak anılıyor. Neden başka bir şehir değil de Sığacık?

Ben yıllar önce buraya bir arkadaşımın aracılığıyla gelmiştim. Hiç burayı bilmiyordum ve gördüğümde de çok şaşırmıştım. Çok huzurlu, küçük bir yer. Sokakları çok keyifli, canlı, samimiyetin içerisindeyiz. Alaçatı’nın gerginliği burada yok. Özellikle benim geldiğim zamanlarda bu kadar kalabalık bir yer değildi. Begonvilli sokaklarda masa atıp, önünde kahve içiyorlardı. Benim de içim gidiyordu. Buranın bir sahil kasabası olması, bakir bir bölgede kalması, samimiyeti ve mimari yapısı beni çok etkiledi.

Burada hem yaşamak hem de bir iş kurmak istediniz, ama neden bir butik veya bir takı tezgahı değil?

Burada yaşamayı ilk düşündüğümde butik açmayı da düşündüm, ama Sığacık’ın hizmet sektöründe bir açık gördüm. Buraya gelip gittikçe böyle bir mekanın eksikliğini yaşıyordum. Tek başıma kitabımı alıp, sakin bir köşede oturabileceğim bir yer bulamıyordum. O yüzden Yuputka açıldı.

Eskişehir’den sonra buraya gelmek  sizi nasıl etkiledi?

Eskişehir iki tane büyük üniversitesi olan, çok dinç nüfuslu bir şehirdir. Orada hayat hiç bitmez. Ne zaman sokağa çıksanız cıvıl cıvıldır. Burada gece 1’den sonra ve sabah saatlerinde kimse yok. Şuan yeni bir alışma sürecinin içindeyim. Burayı keşfetme aşamasındayım. Bu sessizlik ve sakinliğin içinde olmak beni mutlu ediyor. 

Daha büyük bir şehrin içinde olmayı düşündünüz mü? Mesela İstanbul?

Hiç İstanbul’da yaşamak istemedim. Kurumsal şirkette çalışırken Genel Müdürlük’ten iki kere teklif almıştım, ama ikisini de reddettim. İstanbul da yaşamak istemediğim için reddettim. Bir toplantıya veya etkinliğe gittiğim zaman çok fazla şey oluyordu. Taksi de, trafikteyken  zamanınızı satıyorsunuz. İstanbul'da en lüks arabayla da gidiyor olsanız,  en güzel manzaralı şeritten de gitseniz  o trafik ve kaosun içine girmek zorunda kalıyorsunuz. Özellikle insanla uğraştığınız bir sektörde, yaşadığınız şehrin çok daha fazla önemi oluyor. Ben şimdi de insanlarla iç içe bir iş yapıyorum, ama şimdi kendi işimin içindeyim. Fiziksel olarak yorulsam da mental olarak yorulmuyorum. 

Çok güzel bir sektörün içine girdiniz, ama dönem olarak bu sezon sizi korkutmuyor mu?

Beni de tek düşündüren şey bu oldu. İnsanların alım gücü azaldı. Parası olan insanlar bile tatile gitmekte zorlanıyor. Gelecek kaygısı, belirsizlik insanları çok yıprattı. Ben her şeyin değişeceğine inanıyorum, ama şu dönemde iş kurmak çok riskli. Siz de bilirsiniz ki, risk almadan iş kuramazsınız. 

Siz burayı kurmadan önce ne kadar süre araştırmasını yaptınız?

Bir yıl boyunca her ayın 10 günü buradaydım. Kışın insanların ne aradığını, doluluk olup olmadığına, neyin eksik kaldığına baktım. Buradaki işletmelerin çoğu, sezonda ne yaparsak yapalım paramızı toplayıp kapatalım kafasında. Ben kalıcı bir şeyler yapmak istedim. Uzun yıllar, kök salarak ağaç gibi dallanıp budaklanmayı tercih ettim. 

Mekanın ismi neden Yuputka?

Yerimiz olmadan önce ismimiz vardı. Anlamı çok hoşuma gitti. Umlaut dilinde,  rüzgarın insan teninde bıraktığı his demekmiş. Bir sahil kasabasında, rüzgarın bıraktığı his olması beni çok mutlu etti. 

Konsepti, menüsü, dokusu, her şeyiyle farklı bir mekan. Biraz mekanın ambiyansından bahseder misiniz?

Burası yaşayan bir yer, çünkü eşyalarımız antika. Buradaki yastıkların bir kısmı anneannemin evinden geldi. Hepsinin bir anısı var. Ben eşyaların bir ruhu olduğuna inanıyorum. Ev sıcaklığında ve samimiyetinde ama dışarıda  ve Sığacık’ta olmanın güzelliğini sunuyoruz. Küçük bir mutfağımız olduğu için menü tam istediğimiz gibi olamadı. Enginarlı fesleğenli makarnalar olsun istiyordum ama şuan böyle bir imkana sahip değiliz. Tatlılarımızla ön plana çıkıyoruz. Bu yörenin özel şaraplarından koyduk. Abimle birlikte araştırıp şarabın yanına hangi peynirlerin, nasıl sunulması gerektiğini düşündük. Hardallı Kornişon turşusuna kadar planladık. İnsanlar buraya geldiklerinde farklı bir şeyler tadabiliyorlar. 

Menünüzde en çok ne tercih ediliyor?

Sütlü çayımız çok tercih ediliyor. Porselen demliklerle sunuyoruz. Çiçek Japon Çaylarımız da çok seviliyor. Yurtdışından özel olarak bir müşterimiz getiriyor. Şuan Urla’dan aldığımız Kırmızı Şarabımız çok meşhur. Burada her yere girdiğinizde aynı tür içecekler, tatlılar buluyorsunuz. Biz kendi menümüzü, konseptimizi kendimiz yapmak istedim. 

Kışın nasıl bir konsept düşünüyorsunuz?

Döküm soba ısıtma eşliğinde sıcak şarap ve havuçlu cevizli kek servisi yapmayı düşünüyorum. Zencefilli Tarçınlı Chea Tea Latte içeceklerimizle bir sonbahar konsepti olacak. Milangolar, Tango Geceleri düzenleyeceğim. Kışın da farklı bir konseptle misafirlerimizi ağırlayacağım.

Kış sizi ürkütüyor mu? Yaz sezonu bitecek, İstanbul’dan gelen müşteriler azalacak…

Kışın da burası kalabalık oluyor. İstanbul’dan gelenler azalsa bile İzmir’den geliyorlar. Eğer kaliteli bir iş yaparsanız, karşılığını mutlaka alırsınız. Ben sadece Yuputka için gelecek misafirlerimiz olacağına inanıyorum. Bunun için çok çabalıyorum. 

Burayı otel işletmesine çevirecek misiniz?

Yukarıda iki tane konaklamaya uygun odamız var. Şuan bu konuda çok düşünüyorum. Biraz daha zamana ihtiyacım var. Benim daha büyük bir hedefim var. Odalarımızdan biri deniz manzaralı. O odayı teraslı bir salona çevirmek. Şık bir masayla, misafirlerimizi Dünya Mutfağı tarzında ağırlamak istiyorum. Her şeyi yavaş yavaş oturtacağım. 

İlk seneniz ama Turizmin durgunlaştığı bir döneme denk geldiniz. Yeni fiyatlar, enflasyon sizi nasıl etkiledi?

Kafamdakini hayata geçirirken böyle bir tabloyla karşılaşacağımı biliyordum. Özellikle menü çıkartırken çok zorlandım. Ben ilk elektrik faturasını büyük bir gerginlikle bekledim. Ben buraya çok inandım. Onun için risk almayı tercih ettim. Ürün fiyatlarımızı dengelemeyi başardık. Kullandığımız bütün ürünler ithal ve özel olarak gidip seçiyorum. Fiyat, kalite parametremiz de çok dengeli bir şekilde ilerliyor. Bu durum da müşteriyi bize getiriyor. Çok sık zam geliyor. Ben de nasıl baş edeceğimizi bazen düşünüyorum, çünkü biz fiyatlarımıza zam yapmadan ilerliyoruz.

Siz daha önce de burada yaşamışsınız. Bir işletmeci olarak gelen müşteriler de bir azalma görüyor musunuz?

Bariz bir azalma görüyorum. Bu durum çok üzücü, çünkü her insanın mola vermeye, bir tatile ihtiyacı var. Ben de kurumsal hayatın içindeyken “Yaz olsa da bir hafta tatil yapsam” diye bekliyordum. Artık insanlar sadece hayatta kalmak, beslenmek gibi temel ihtiyaçlar için para harcıyorlar. Tatil yapmak bile büyük bir lüks durumuna geldi. Arabana benzin alıp, bir otele gitmek bir aile için çok zor. 

Özellikle son yıllarda hayal kurmak bile pahalı bir şey haline geldiği için siz hayallerini gerçekleştirmek isteyenlere, ama bir türlü adım atacak cesareti bulamayan gençlere ne söylemek istersiniz?

Benim bu konuyla ilgili bir mottom var. Ortaokul öğretmenimiz defterimizin ilk sayfasına yazdırırdı. “Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü, değiştirebileceğim şeyleri değiştirebilme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.”