Erkenci kuş, Dolunay, Bir aile Hikayesi, Doğduğun Ev Kaderindir dizilerinin yönetmen koltuğunda oturan. Yasak Elma’nın dördüncü sezonunu çekmeye hazırlanan Murat Öztürk ile yaz sıcağının en baskın olduğu günlerde bir araya geldik. Korona salgının her geçen gün korku saldığı bu günlerde setlerde nasıl önlemler alınıyor? Romantik komedi türünde usta bir yönetmen olmasının, kendi türünü yaratmasının sırrı nedir? Dizi sektörü bu zor dönemden nasıl geçiyor? Tüm bu sorular ve daha fazlası bugün usta yönetmen Murat Öztürk’ün dilinden cevap buluyor. 

Merhaba Murat Bey, yönetmenlik çocukluk hayali miydi?

Evet, 13 yaşından beri yönetmen olmak istiyordum. Hayatım boyunca başka meslek de hiç düşünmedim. 

Yönetmen olmayı hayal etmek mi daha güzel yoksa yönetmen olmak mı?

Yönetmen olmak. Zor bir meslek, ama seviyorum. İnsan sevdiği işin yapınca zorluklarıyla başa çıkabiliyorsun. 

Bu süreçte yolculuk sizin için nasıl geçti?

Yönetmen olmak istediğim için direkt sinema bölümünde okudum. Ankara Üniversitesi’ni bitirdim. Okurken de çok aktiftim. Okul bittikten sonra sinema filminde, reklam filminde asistanlık yaptım. Reklam bölümünün bana uygun olmadığını anladığım için dizi setlerinde çalışmaya başladım. 3.asistan, 2.asistan, 1.asistan, yardımcı yönetmenlik, ikinci yönetmenlik hepsini yaptım. En sonunda da yönetmen oldum. 

Asistanlık yılları zor muydu?

Asistanlığın zor yanları da var kolay yanı da var. Kolay yanı, işin bittikten sonra evine gider, hayatına devam edersin. Yönetmenlik de bu böyle değil, sürekli bir işin vardır. Yönetmenlik 24 saatlik bir iştir. Uykunda bile rahat bırakmaz. Yönetmenliğin şöyle bir avantajı var; memur arkadaşlar 12 ay çalışırlar sadece 20 gün izinleri vardır. Bizim bir projeyi bitirdikten sonra 3 ay çalışmayabiliriz. Bu süreçte detoks yapabiliriz, kendimizi dinleyebiliriz. Sana böyle bir vakit de veriyor. 

En son “Doğduğun Ev Kaderindir” dizisinin yönetmeniydiniz. Şimdi “Yasak Elma’yı çekiyorsunuz. Doğduğun Ev Kaderindir gerçek bir hayat hikayesinden televizyona uyarlandı ve ekranda başarı sağladı. Senaryoyu ilk okuduğunuzda ne hissettiniz?

Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenerek yapıldı. Burada “esinlenmek” anahtar kelime. Bu dizideki her şeyin gerçek olmadığı demek, sadece dizi kurulurken hikayenin ana hatlarını alıp yerleştirdik. Ben diziye 3.bölümünden sonra dahil oldum. Asıl hikayeyi kuran yönetmen Çağrı Bayrak’tır. 5 senedir birlikte çalıştığım, çok başarılı bir yönetmendir. Kurduğu dünyayı benim açımdan devam ettirmek çok keyifli oldu.

Yasak Elma dizisine nasıl dahil oldunuz?

Yasak Elma’nın dördüncü sezonunda bana teklif geldi. Üç sezondur projeyi başarıyla yürüten Neslihan Yeşilyurt ayrıldıktan sonra ben dahil oldum. Çok uzun zaman bir diziyi çekmek yönetmenleri sıkar. Aynı şirketten başka bir projeye dahil oldu.

Daha önce diziyi takip ediyor muydunuz?

Hayır, ama dahil olmayı kabul ettikten sonra hikayeyi öğrenmek için izledim. İzleyince de çok beğendim. Üçüncü sezonunda 9 reyting alan bir iş. Televizyon tarihinde ender bir yükselişi gerçekleştirdi. Ben o kadar fazla bölüm izlememe rağmen sıkılmadım. Pandemi de insanlar başa dönüp Yasak Elma’yı izlemişler.

Yönetmen olarak bir proje elinize geçtiği zaman o projenin yönetmen koltuğunda oturmak için senaryosunda ne ararsınız?

Ana çatışmasının güçlü olması lazım. Çatışma güçlü temeller üzerine mi kurulmuş ve ana çatışmaya başlı olarak yan aksları düzgün yazılmış mı, ona bakarım. Çünkü ana çatışması güçlü olmayan bir dizinin devam etmesi mümkün değil. Kimse de başarısız olacağı bir projenin içinde bulunmak istemez. Bu yeterli değilse muhteşem bir cast bile olsa, çok iyi para da teklif etseler kabul etmem.

Her yönetmenin bir çalışma tarzı vardır. Sizin tarzınız nedir?

Ben hiç savaş dizisi çekmedim. Hep romantik –komedi çektim. O sebeple kimse bana savaş dizisi getirmez. 

Çok başarılı dizilerin yönetmen koltuğunda oturdunuz. Erkenci Kuş, Dolunay, Doğduğun Ev Kaderindir gibi, Bunun bir sırrı var mı?

Ben bu dizilerin ikinci yönetmeniydim. Daha doğrusu ikinci ekip yönetmeniydim. O dizilerde de dünyayı Çağrı Bayraktar’dır. Biz bu dünyayı yaratırken hep birbirimize danışarak kurduk. Bir proje yaratmak ekip işidir. Sırrımız da işe enerjimizi katmak. Özellikle romantik komedi formunda çok çalışan bir formül. Romantik komedini kalıpları bellidir, seyirciyi nasıl içine alacağını bilmeniz lazım, başlangıcı ve gideceği noktayı kestirebilirsin. Buradaki farklılık senin anlatım dilindir. Bütün romantik komediler birbirinin aynıdır. Bunları birbirinin önüne çıkartan projeyi anlatma biçimindir. Biz bu hikayeleri anlatırken durağan olmamaya özen gösteriyoruz. Yazılan senaryonun her zaman daha üstüne çıkmaya çalışıyoruz. 

Bu kalıbı oturtmak için nasıl bir temel kurdunuz? 

Televizyonculuğu, dizi çekmeyi Fatih Aksoy’dan öğrendik. Yıllarca onun asistanlığını yaptım. Onun şirketinde çalıştım. O televizyonculuğu biliyor, neyin izlenip neyin izlenmeyeceğini biliyor.  Biz de ondan edindiğimiz tecrübeler sayesinde buralara geldik. 

Bir projenin cast ekibi kurulurken yönetmen ne kadar söz sahibidir?

O yapımcıdan yapımcıya değişir. Yönetmen de söz sahibidir, ama son sözü yapımcı söyler. Dizi ticari bir iştir. Projeye para yatıran birisi var ve daha fazla paraya satıp, aradaki farkı kar olarak almak istiyor. Yurtdışı satıcı fazla olan oyuncular yapımcı için de idealdir. Genelde ortak bir noktada uzlaşılır. 

Kendi kurallarınız, ilkeleriniz var mıdır?

İçime sinmeyen bir sahneyi çekmem. 

Zor birisi misiniz?

Zor değilim, ama kolay da değilim. 

Bir projenin en önemli ayağı, hatta atar damarı yönetmendir. Senaristin kalemini, oyuncunun oyununu yönetmen kendi süzgecinden geçirerek aktarıyor. İyi bir yönetmen olmak için nasıl bir yol izlemek lazım?

Ben de iyi bir yönetmen olmaya çalışıyorum. Genel kültürün çok büyük önemi var. Sanata vakıf olmanız lazım. Bizim yaptığımız bir hikaye anlatmak, anlatının da bir geçmişi vardır. Antik Yunandan, Antik Roma’dan, İngilizce Edebiyatından gelen anlatı biçimi bile bizim anlatımımızı etkiliyor. Dolayısıyla bizim bunları öğrenmemiz gerekiyor. Dünyada neler olup bittiğini bilmemiz gerekiyor. Duygularla aranızın iyi olması lazım.  Bu sonradan kazanılabilen bir şey mi, yoksa doğuştan mı geliyor bilmiyorum. Karşındaki oyuncunun duygusunu ortaya çıkarmak ve duygunun doğru olup olmadığını sezmek bir yetenektir.

Oyuncunu üzerinde yönetmenin ne kadar söz hakkı vardır?

Oyuncular oynadıkları karakteri taşıdıkları için karakterlerini savunmaya meyillidirler. Dolayısıyla yönetmenle ters düştükleri yerler de olur, ama bir işin bir tane yönetmeni vardır. Günün sonunda yönetmen ne diyorsa o olur.

Hayal dünyası geniş birisi misinizdir?

Evet 

Senaryo yazıyor musunuz?

Evet, kendi senaryolarım var. İlerleyen zamanlarda bir filme dönüştürebilirim. Dizi senaryosu yazmak istiyorum, ama şuan için ona üşeniyorum. Dizi senaryosu müdahaleye daha geniş bir alan, sinema daha özgürdür.

Covid-19 salgınından dolayı, televizyona, sinemaya, hayatın büyük bir bölümüne uzunca bir süre ara verildi. Bu geçen süreyi nasıl değerlendirdiniz?

Aslında bu salgın sayesinde Türk dizi sektörü ne kadar hazırlıksız olduğunu gördü, çünkü hiçbir dizi stoklu çekilmiyor. Haftalık yayınlanıyor. O yüzden haftalık çekiliyor. Yurtdışındaki örnekler gibi, sezonluk çekimler yapılmıyor. Bunun da çok sürdürülebilir bir şey olmadığını görmediler. Bence bu durum televizyon dünyasını bir tık değiştirecekler. Bütün diziler sezonun ortasında durmak zorunda kaldı ve büyük kısmı sezon finali vermiş oldu. Normalde sezon finalleri ince kurgulanır. Biz sezon finalini kurgularken gerilimi yavaşça tırmandırıp, yüksek bir noktada bırakırız ki, seyirci gelecek sezonda devam ettirmeyi istesin. Böyle olunca hiçbir dizi sezon finali veremedi. Eylül de, yeni sezon başladığı zaman devam eden diziler kaldıkları yerden devam edebilecekler mi, görmüş olacağız. Bu da benim merak ettiğim konulardan biri. 

Sizin dünyanız nasıl etkilendi?

Ben çalışmadığım zamanlarda da evde böyle yaşadığım için fazla etkilenmedim. Eve kapandık. Ailemize vakit ayırabildik, ama belirsizlik durumu insanın yaratıcılığına ket vuruyor. Bu süreçte kendi senaryolarımla ilgilenmeye çalıştım, ama geleceğin belirsizliği beni demoralize etti. 

Şuan yaz dizileri olsun, yeni sezon için hazırlanan diziler olsun çekimler başladı. Herkes tekrardan normale dönmeye başladı. Her şey henüz bitmemişken bu doğru mu?

Doğru, çünkü bunu öbür türlüsü mümkün değil. Bahsettiğimiz sektör kocaman ve bu sektördeki insanlar da sizin izlediğiniz bölümler gibi bölümden bölüme yaşıyorlar. %90’ının 6 ay işsiz kalma lüksü yok. Kendi ölçeğinde büyük, ama dünya ölçeğinde küçük bir sektör kaldığımız için devlet desteğinden mahrum kalmış bir sektör. Bizim sosyal haklarımız bile çok geç geldi. 5 sene öncesine kadar sigortamız bile ödenmiyordu. Hiçbir iş güvenliğimiz yoktu. Bu sektördeki insanların “1 sene çalışmayalım” deme lüksü yok. Ekonomik sıkıntının virüsten daha büyük bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum.

Çalışırken virüs korkusundan etkileniyor musunuz?

Bütün önlemler alındığı için virüsü düşünmemeye çalışıyorum. 

Set ekibindeki önlemler neler?

Set ekibindeki herkes Covid-19 testi yapıldı. En azından sete başladığımızda kimsenin korona olmadığını biliyorduk. Eskiden insanlar belli noktalardan servise binip, öyle sete gelirlerdi. Şimdi herkes evinden alınıyor ve evlerine servisle dağıtılıyorlar. Herkes maskeyle çalışıyor. Bu maskeler sürekli değiştiriyorlar, sürekli ellerimizi dezenfekte ediyoruz. Mekanlar bizden önce dezenfekte ediliyor. Sette sağlık görevlileri var, sürekli ateş ölçüyorlar. Artık çok kalabalık, figürasyon olan sahneler yazmıyoruz. Sahneleri mümkün olduğunda içerideki mekanlardan dışarıya taşıyoruz. İçeride çekmek zorunda olduğumuzda da mümkün olduğunca az ekip içeriye sokuyoruz. Yine bir hastalık endişemiz var, ama bunu sürekli dillendirip kendimizi yormuyoruz. 

Mesleğinizle ilgili en büyük hayaliniz?

Ben bu mesleği bıraktıktan sonra bile hatırlanacak seviyeye gelmek. 

Bugüne kadar birçok hayat çektiniz. Kendi hayatınızın yönetmeni olsanız nasıl bir çıkardı?

İzlenmezdi herhalde. 1 reyting aldıktan iki, üç bölüm sonra erken final yapardı. Çünkü hayatımda ne bir heyecan var, ne de macera. Bunu renklendirmek için gerçek hayat hikayesinden esinlendiğimiz kısım küçük kalırdı, en büyük kısım kurguya kalırdı.