Son günlerde ülkemizde; şaman ayini, şaman seansı, şaman ritüeli, şaman müziği ile rahatlatma, şaman turları ve benzeri saçma sapan işler yapılıyor. İşin aslına bakarsanız bu şaman inancının kökeni İslâmiyet, Hıristiyanlık ve Musevilikten önceki Türk inancına dayanmaktadır. Oysa bu maddi çıkar peşinde olan ve inanç sömürüsü yapanlar, ben biliyorum ki, birçoğu hatta büyük bir kısmı Türk’üm demekten çekinir, Türk Milleti’ni sevmekten geri durur, Kendi ailesinin Türk olmadığını saklamaya çalışır. Çoğu zaman kökenin Türk Milleti’nden değil de bilmem nerede geldiğini övünerek söyler. Ama sevmediği milletin inancına maddi çıkar için sarılır. Hatta birçok temiz dini kurumları suçlamaktan ve kötülemekten çekinmezler. Halbuki Kendileri inanç sömürüsü yaparak para kazanmaktan da geri durmazlar. Gelin aslında şaman inancı nasıldır, şamanlar maddi çıkar gütmüşler mi; bu inanç Türk Millet tarafından dünyanın nerelerine kadar götürülmüş, doğrusunu bilelim:

“Şamanizm ve şamanlar, Türklerin Müslümanlığa geçmezden önceki tek tanrılı inanç sisteminin bir parçasıdır. Derler ki, şamanlığın genetik kökenleri vardır ve kimin şaman olup, olamayacağı çocukluğundan belli olur. Tanrılardan işaret alındıktan sonra da çocuğun çok fazla seçeneği yoktur. Ya ölecek ya delirecek ya da deliliğin sınırlarını aşıp, şaman olacaktır.

Şaman kelimesinin Tunguz’ca “saman” sözcüğünden geldiği, Tunguzlarda “şaman” veya “saman”ın bir nevi “rahip” veya “sihirbaz” anlamında kullanıldığı bilinmektedir. Ancak Şamanın bütün milletlerde ve tarihin her döneminde adlandırılması aynı değildir. Türk halkları şamanlarına genellikle kam (gam, ham) derler. Uygur ağızlarında geçer. Moğollar, Buryatlar ve Kalmuklar erkek Şamanlarına bö, böğe; Yakutlar oyun, Çuvaşlar yum, Kırgız-Kazaklar bakşı, baksı ya da bahşı derler. Yakutlar ile Altaylılar kadın Şaman için Moğolca udugan (utahan, ubahan, ıduan) deyimini kullanırlar. Ancak Yakutçada hamma (kamla), “kamlık etmek” anlamındadır.

Kam genellikle “kâhin, büyücü” demektir. Ayrıca “uzman hekim, bilim adamı, felsefeci” anlamlarına da gelir. Eski Türkçe metinlerde bazen “putperest rahip”, bazen “büyücü” anlamında kullanıldığını görüyoruz. Eski bir Çin kaynağında, Kırgızlarda Şamana “gan” denildiğini görüyoruz ki, bu herhalde kam olacaktır. Nitekim 11. yüzyılda Hakas- Kırgızlarda Şamana “kam” denildiğini ve 13. yüzyıl da ise Avrupa gezginleri “sihirbaz” anlamında ham (kam) kelimesi olarak söylendiğini kaydetmişlerdir.

Şamanlar, bir din görevlisi, şifacı ya da büyücü olarak tanımlanabilir. Şamanın en temel özelliği, ruhlarla temas duruma geçebilme özelliğidir. Bu gücü sayesinde mistik parçalanma ölüp dirilme gibi, hastalık tedavisi, kutsama gibi misyonlarını gerçekleştirebilir. Bu teması elbette herkes gerçekleştiremez, bu güce hasıl olmanın genetik özelliklerle taşındığı savunulur.

Şamanlar genellikle rahatlıkla transa geçebilecek kişiler arasından seçilir. Genellikle de kadınlar arasından seçilir. Olur da erkek bir şaman olursa dahi, giydiği kıyafetler kadın kıyafetleridir. Dini ayin esnasında giyilen kıyafete manyak denir. Bu elbise garip ve ruhani olduğu söylenen objelerle doludur. Şaman olabilmek için en önemli şart, Tanrı ile iletişime geçebilmek ve ritüel esnasında transa geçebilme yetisine sahip olmaktır. Bu yeteneklere sahip olduğu ve şamanlık için de uygun olduğu düşünülen adaylar belirlenir. Buradaki kilit nokta şudur: Şaman, adayı; aday da şamanı seçer.

Eğitim, adayın benliğinin yok edilmesiyle başlar. Yaklaşık 10 gün süren bu süreçte şaman adayının, dünyevi şeylerle olan ilişkisini kesmesi beklenir. Eğitim öncesindeki tüm bildiklerinden, o yaşına kadar tüm öğrendiklerinden feragat etmesi istenir. Tıpkı bir ölü gibi geçmişiyle olan tüm bağını koparması ve usta şamana tamamen ve koşulsuz bir şekilde uyacağını vaat etmesi beklenir.

Şamanlık eğitim yaklaşık 15 yıl gibi bir süreç alır ve bu dönemde şaman adayı, öğreticisini koşulsuz bir biçimde izler. Bu süreçte adayın yaşayacağı mental zayıflık, savsaklama, aksama ya da şüphe gibi durumlar eğitim sürecinin kesilmesine ya da bitmesine neden olur. Şamanlık ile ilgili birçok şey zaten oldukça ilgi çekici ve farklı iken, şamanların dini ritüel ya da ayin esnasında yaşadıkları trans hali fazlasıyla merak uyandırıcı bir durumdur.

Öncelikle ayinin gerçekleştirileceği yerde küçük bir ateş ve birbirinden farklı kokular yayan tütsüler yakılır. Ayini izlemek serbesttir, fakat ayin esnasında odayı terk etmek yasaktır. Manyak denilen kıyafetini giymiş olan şaman, tütsülerden yayılan dumanla birlikte transa geçmeye ve hızlı hızlı hıçkırmaya başlar. Daha sonra bir miktar su içer fakat bu suyu yutmaz, sihirli bir çember oluşturacak şekilde dört farklı köşeye tükürmeye başlar. Çember oluşturulduktan sonra ateşin sönmesi beklenir ve trans halindeki şaman da davul çalmaya, farklı ezgilerde şarkılar söylemeye başlar. İşte tam bu esnada şamanın, başka ruhlarla iletişime geçmesi ve bu ruhlardan yardım istediği söylenir.

Ayin bittikten sonra şaman, trans halinden çıkar ve ayin esnasındaki hiçbir şeyi hatırlamaz. Şamanın hali bir hastalık mı, delilik mi yoksa bir oyun mudur? Hayır bunlardan hiçbiri değil. İyi melekler insanları korumak ve takdis etmek üzere semanın en yüksek hükümdarı tarafından gönderilirler, fakat kötü ruhlar ne yaparlar? Bunlar vücutsuz ve akıllı yaratık oldukları için elbette ki, büsbütün hareketsiz kalamazlar. Bunlarda mutlaka bir hareket arzusu bulunduğunu kabul etmemiz icap ettiğine göre, bu arzu da pek tabi olarak kötülüğe doğru yöneltilmiştir. Maddi tabiat onların gayreti karşısında hissiz kalır, bundan dolayı onların düşmanca hareketleri için yegâne faaliyet sahası insanlardır.

Onlar, dünyada insanlar arasında çöldeki aslanlar gibi yaşarlar ve insanlara, eşkıyalar gibi her yerde zarar vermeye, kötülük yapmaya çalışırlar. Doğrudan doğruya yapılan bu hücum, bizim fikir, arzu hareketlerimizde tecelli ederi uyanık olursak, onlarla mücadele ederiz, Tanrının yardımı ile uzaklaştırırız. Öyle misaller vardır ki, Kazaklar kendinden geçmiş şamanı kamçı darbeleriyle ayıltamamışlardır, diğer taraftan öyle misaller de vardır ki, kendinden geçmiş bir şamanın elinden derhal davulunun düşmesi için papazın müdahalesi kâfi gelmiştir.

Şamanizm inancından, günümüze kadar gelen birçok gelenek ve adet vardır. Şimdi ise bu adetlerden en ilginç olan birkaç tanesinden bahsedelim.

Örneğin; Karadeniz’de yaygın olan -özellikle Giresun ve Ordu taraflarında- ilginç bir cenaze töreni adeti var. Giresun ve Ordu’nun bazı köylerinde ölünün evden çıkarılması ve camiden mezarlığa götürülmesi sürecinde tabut, tabutu taşıyanlar tarafından ölünün yaşadığı mahallenin tüm sokaklarında gezdirilirmiş. Tabut sokak sokak gezdirilir hatta bazen başka mahallenin sokaklarında bile dolaştırılırmış. Bu gezdirmenin amacı ise ölünün kafasının karışmasını sağlamak. Bu gezdirmenin amacı ise yaşadığı evi, sokağı, mahalleyi unutsun, geri gelip yaşayanları rahatsız etmesin ve öte aleme rahatça göçebilsin diye.

Eski Türk inancına göre ölü, yaşadığı yeri unutsun da tekrar geri gelemesin diye, ölü aynı şekilde gezdirilir, uzak bir yere defnedilir hatta ormanda bir süre bekletilirmiş. Bu sayede ruhun kafası karışır, gidecek yer bulamaz ve öbür aleme uçmaktan başka çare bulamazmış. Eski Türk inancına göre bir kimsenin ölmesi, kalbinin durması demek değilmiş. Ruhun bedenden çıkması ve uçması için mutlaka yerine getirilmesi gereken ritüeller varmış. Bu tür ritüeller de hem ölünün dünyayı rahatsız etmemesi hem de gerçek manada ölebilmesi için zorunluymuş.

Uygur halk hekimliği, eski Türk inanç ve düşünce sistemiyle Şamanizm inançlarının birleşmesinden meydana gelen ve kamlar tarafından yaratılan iyi ruhlar vasıtasıyla kötü ruhları kovmak ve sindirmek amacıyla alınan tedbir ve uygulamaları ihtiva eder. Bu adetler daha sonraki dönemde daha da gizemli bir hal alarak mesleki hüviyete büründürülmüş ve İslami inançların içerisinde de devam ettirilmiştir. Ve hala da bu adet ve gelenekler inanç olarak devam etmektedir.”

Ama Türk Milleti her ne inancı kabul etmişse bu inancı kazanç aracı olarak değil de bu inançları milletinin maneviyatını yükselten unsur olarak görmüştür. Bu inanç sisteminin en zirvede olanı ise Kutsal -dinim-dinimiz İslâm dini olmuştur. Türk Milleti’nin yüzde sekseni İslâm dini için yüzyıllardır, kendini malını mülkünü ve canını bu uğurda harcamıştı, harcamaya da hazırdır. Aman herkes dikkatli olsun. Şamanizm kazanç için yaygınlaştırılıyor. Bu da böyle bilinsin!...