Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Sağlık Bakanlığı, sosyal medyanın çocuklar ve gençlerin ruh sağlığı üzerindeki potansiyel tehlikelerini ele alan bir tavsiye yayınladı. Potansiyel faydalarına rağmen sosyal medyanın çocuklar ve ergenler için çok fazla risk barındırdığını vurguladı.

Sosyal medya bazı faydalar sağlasa da çocukların ve gençlerin ruh sağlığına zarar verme riski oluşturduğuna dair çok sayıda gösterge var. Çocukluk ve ergenlik çağlarının, beyin gelişiminde sosyal medyadan gelecek zararlara karşı daha savunmasız bir dönem olduğunu biliyoruz. Surgeon General, bu dönemde gençlerin hasar almasını engellemek adına kolları sıvayarak bir çalışma planı oluşturdu. Giderek artan çocuk ve genç akıl sağlığı krizinde sosyal medyanın etkisini daha iyi anlamak ve yarattığı negatif etkiyi azaltmak adına politikacılara ve teknoloji şirketlerine acil eylem çağrısında bulunuldu.

Bu kriz, tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’de yaşayan çocukları ve gençleri de kapsıyor. 9-17 yaş arası çocuk ve gençlerin %95’i sosyal medya kullanıyor ve bunların çoğu gününün neredeyse tamamında video platformlarında vakit geçiriyor. Sosyal medya, çocukların ve gençlerin gündelik hayatlarındaki zamanın büyük kısmını geçirdikleri bir yer olmasından dolayı sanalı gerçekmiş gibi hayata yansıtmalarına neden oluyor. Bu da asıl eğitimi, sosyal medya platformlarında takip ettikleri içeriklerden aldıkları anlamına geliyor. Sosyal medya kullanımının, gençlerin ruh sağlığına zarar vermesine ilişkin çok sayıda kanıt var. Kontrol edilemeyen zararlı içeriklere maruz kalmaları engellenemediği gibi kalitesiz uyku ve fiziksel aktivitede azalma gibi sorunları beraberinde getiriyor. Çocuklar sosyal medyada şiddet ve cinsel içerikten zorbalık ve tacize kadar uzanan zararlı içeriklere neredeyse her gün maruz kalıyor. Çok sayıda çocuk için sosyal medya kullanımı yüzünden uykularını, eğitimlerini, ailelerini ve arkadaşlarıyla geçirdikleri değerli zamanı tehlikeye atıyor. En önemlisi karakterlerini ve ahlaklarını bozan uyaranlar sebebiyle ruh sağlıkları bozuluyor.

Tüm gençler ve çocuklar, coğrafi, kültürel ve sosyo-ekonomik faktörler sebebiyle sosyal medyadan aynı şekilde etkilenmiyor. Düşük gelirli ailelerin çocukları sosyal medyadan, refah düzeyi yüksek ailelerin çocuklarına kıyasla çok daha fazla etkileniyor. Ailenin anlayış ve ilgi düzeyi de bu etkiyi arttırıyor veya azaltıyor. Hangi coğrafyada olursa olsun özellikle ergenler, sosyal medyada daha fazla kabul gördüklerine ve zor zamanlarında kendilerine destek olacak insanlar biriktirdiklerine inanıyorlar. Gençler, yaratıcı yönlerini sergileyebilecekleri bir mecraya sahip olduklarını ve takdir edilme açlığını giderebilmek için sosyal medyaya ihtiyaç duyduklarını ifade ediyorlar. Tüm bunların temeline indiğimizde sosyal medyanın ellerinden alınması durumunda, kendini sosyal medyada var ettiğine inanan çocukların ve gençlerin ciddi bir boşluğa düşerek depresyona sürükleneceklerini öngörmek zor değil.

Son araştırmalar, günde üç saatten fazla sosyal medyada vakit geçiren ergenlerin depresyon ve anksiyete belirtilerinin arttığını, sürenin çoğalması durumunda ruh hastalıkları yaşama riskinin de iki kat arttığını gösteriyor. Ne yazık ki Türkiye’de çocuk ve gençler 3 saatten fazla sosyal medyada vakit geçiriyorlar. Özellikle çocuklar, tablet ve telefonsuz nasıl zaman geçirilebileceğini unutmuş durumdalar. Çevremizde internet kesildiğinde çılgına dönen çocuklar ve gençler görme sıklığımız giderek artıyor zira internet olmadan nasıl yaşanır sorusunun cevabını bilmeyen bir nesil yetişiyor. Madem yeni jenerasyon internetsiz yaşayamıyor, o halde internetin daha güvenli daha kaliteli hale getirilmesi gerekiyor.

Surgeon General’a Advisory, bu sorunları çözmek adına sosyal medyanın çocuklar için daha güvenli hale getirilmesine yardımcı olmak için devlet yöneticileri ve teknoloji şirketlerine çok sayıda eylem öneriyor. Bu eylemlerin başında çocukları korumak için daha güvenli, daha sağlıklı çevrimiçi ortamlar yaratılması ve sosyal medya platformlarının faydalarının en üst düzeye çıkarılarak zararlarının en aza indirilmesi yer alıyor.

Biz de Türkiye olarak ulusal bir gençlik ruh sağlığı krizinin ortasındayız ve sosyal medyanın acilen ele alınması gereken bir konu olduğunu biliyoruz. Surgeon General tarafından önerilen eylem planının acilen bizim ülkemiz için de gündeme alınması gerekiyor.

Surgeon General tarafından yayınlanan, sosyal medyayı çocuklar için daha güvenli hale getirmeye yardımcı olacak tavsiyeler şu şekilde:

  • Politikacılar, sosyal medyayı her yaştan çocuk için daha güvenli hale getirecek, çocukların mahremiyetini daha iyi koruyacak, dijital ve medya okuryazarlığını destekleyecek ve ek araştırmaları finanse edecek şekilde güvenlik standartlarını güçlendirmek ve erişimi sınırlamak için adımlar atabilir.
  • Teknoloji şirketleri, ürünlerinin çocuklar üzerindeki etkisini daha iyi ve daha şeffaf bir şekilde değerlendirebilir. Sosyal medyanın etkilerine ilişkin kolektif anlayışı artırmak için verileri bağımsız araştırmacılarla paylaşabilir. Çocukların mahremiyetini koruma, güvenlik ve sağlığa öncelik veren tasarım ve geliştirme kararları alabilir. Şikayetlere etkili ve zamanında yanıtlar sağlamak için sistemleri iyileştirebilir.
  • Ebeveynler ve bakıcılar, yüz yüze ilişkileri daha iyi geliştiren, çocuklara sorumlu çevrimiçi davranışı öğreten ve bu davranışı modelleyen ve sorunlu içerik ve etkinliği bildiren teknolojiden arındırılmış bölgeler oluşturmak gibi evlerinde planlar yapabilir.
  • Çocuklar ve ergenler, sosyal medya platformlarında geçirilen zamanı sınırlamak, istenmeyen içerikleri engellemek, kişisel bilgileri paylaşma konusunda dikkatli olmak ve kendilerinin veya bir arkadaşlarının yardıma ihtiyacı olduğunda veya platformlarda taciz veya taciz gördüğünde onlara ulaşmak gibi sağlıklı uygulamaları benimseyebilirler.
  • Araştırmacılar, çocuk sağlığını desteklemek için standartların oluşturulmasını ve en iyi uygulamaların değerlendirilmesini destekleyebilecek sosyal medyaya ve gençlik ruh sağlığı araştırmalarına daha fazla öncelik verebilir.

Sosyal medya kullanımının ülke çapında her genç ve çocuk üzerindeki tam etkisini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da sosyal medyanın çocuklar ve ergenler üzerindeki hasarının tam boyutunu öğrenene kadar yıllarca bekleme lüksüne sahip değiliz. Zira şu an elimizdeki veriler bile harekete geçilmesi için yeterli görünüyor.