2000’li yılların çocukları bilir, herkesin televizyonun karşısında başlasın diye beklediği bir dizi vardır. Evdeki anne-baba kumandayı çekiştirirken veya anneanne-dede “Benim programım var” diyerek koltuğu sizden almaya çalışırken biz o kumandayı en değerli hazinemizmiş gibi saklarız. Sihirli Annem, he çocuğun çocukluğuna, hayallerine kattıklarıyla bir sihir oluşturmuştur. Yıl 2020, neredeyse 20 yıla yakın zaman geçmiş, ama hala dilimizde, hafızamızda Sihirli Annem. İşte bugün küçük yaşlarda Sihirli Annem dizisiyle tanıdığımız, sonrasında Selena ile severek izlediğimiz bizimle birlikte o masal dünyasının içinde büyüyen Gizem Güven ile bir aradayız. Birkaç ay önce evlendi, yeni bir mağaza açmak için hazırlıklar yapıyor. Aynı zamanda kendi için en doğru rolü seçebileceği projeleri değerlendiriyor. Yıllarca “Ceren” karakteriyle çocukluk arkadaşı olduğumuz Gizem Güven’in sihirli dünyasını gezmeye başlayabiliriz

Merhaba Gizem, Sihirli Annem, Selena gibi herkesin yıllarca ağzından, hafızasından düşürmediği dizilerde yer aldın. Evlendin, yeni bir iş kurdun. Hayatına bir sürü yenilikler kattın. Bana biraz bu dönüşümden bahseder misin?

Merhaba, öncelikle çok teşekkür ederim. Sihirli annem öncesi 3 yaşlarımda başladı bu serüven bir süt markasının reklam çekimiyle… Çocukluk dönemimin her geçişini ekranlarda birer anı olarak bırakmışım aslında. Bugün eski arşivlere dönüp bakınca duygulanıyorum insan yaşarken o anı, yaş itibariyle durumu bir oyun gibi görüyor çünkü her set aile ortamı gibiydi benim açımdan o yönden de hep şanslıydım. Daha sonraki projem olan Ne Münasebet dizisinde oynarken de bu durumu daha iyi hissettim. Sihirli annem ve Selena dizilerinin ekrana ve insanlara böyle akılda kalır yansıması ve sıcak hissettirmesi, kamera arkasında oluşan o güzel ve farklı frekanstan dolayıydı sanırım... Yıllar su gibi geçti hakikaten bu esnada okulumu da iyi ki hiç aksatmadan başarıyla bitirdim. Yoğun tempoda bu durumu bana aşılayan ailem oldu. Ve mezunda olduktan sonra uzun süredir beraber olduğum, yanındayken mutlu hissettiğim insanla beklediğimiz gün geldi.  Tüm şartlara/olumsuzluklara rağmen sağlıkla, güzelce atlattık ve şimdi kendi işlerime odaklanabildiğim, her geçen gün öğrenmeye devam ettiğim, keyifli bir noktadayım. 

Henüz 3 yaşındayken ekran hayatıyla tanıştın. Sonrasında “Sihirli Annem” geldi. Küçük bir çocuk için herkesin tanıdığı, bildiği, sevdiği biri olmak nasıldı?

O zamanlar bu bir oyun gibi geliyordu ve herkes bu oyuna dahil olabilirmiş gibi hissediyordum. Yani bizlerin o rollere özellikle seçildiğini, beraberinde şans olduğunu tam kavramamış oluyorsunuz. İçinde bulunduğum tam olarak yaşımın projeleri olan ve uzun soluklu devam eden bir iş haline gelince, insanların da güzel tepkilerinin sevgi kaynaklı olduğuna şahit olunca çok mutlu oluyorsunuz ve yıllar geçtikçe bu sevginin değeri daha da katlanıyor. Benimde çocukluğuma dokunan günlere bugün hala birisiyle karşılaştığım zaman mutluluk ve hayranlıkla bahsetmesi gerçekten çok farklı bir duygu… İnsan hem şaşırıyor hem de çok sevilmiş hissediyor. Gerçekten çok kıymetli olan yanı da bu…

O günlere döndüğünde seni en çok mutlu eden şey neydi?

O günlere çok fazla dönüyoruz. Bu aralar ekipten arkadaşlarımla sıklıkla görüşüyoruz. O esnada birileri bizi fark edince güzel sohbetler oluyor ve yeri gerçekten çok başka dedirtiyor insana. Bugün yine bir proje olabilir ama Sihirli Annem-Selena kadar kalbimde yer edemezmiş gibi geliyor. Keşke her saniyesini hatırlıyor olabilsem. Çok güzel anılar ve de insanlar biriktirdik. 

Birkaç ay önce futbolcu Caner Turp ile hayatını birleştirdin. Aşk kapıyı ansızın mı çaldı?

Aslında bizimkisi 2011 yılında başlayan bir öykü. Öncesi de yazlıkta tanışıp başlayan çocukluk arkadaşlığımız. Uzun süre arkadaş olduk birbirimizi tanıdık, beraber büyüdük. Tanıştığımız dönem ben yazları 15 gün tatil hakkına sahip olurdum, setlerin yoğunluğundan dolayı o nedenle zamanım da pek olmuyordu bu tarz şeylere. Arkadaş olarak ilerledik belli bir süre sonra ben de emin oldum ve sevgili olmaya karar verdik. 7-8 sene sonra evlenmek, okulun bitmesi vs hayat, işte o zaman geldi! Sinyalleri vermeye başlayınca adım attık diyebilirim. Her şey planladığınız gibi bitmiyor bazen, zamanı gelmesi gerekiyor bazı şeylerin. Bizim de öyle oldu. Ve o tarih bizi buldu. 

Bir yandan evlilik hazırlıkları, pandemi süreci, karantina… Bu zorlu hazırlık dönemi senin için nasıl geçti?

Aslında ben bu tarz konuları akışına bırakan bir insanım. Hiç “şöyle olacak bu olmazsa olmaz” gibi tedirginliklerim yoktur. Şöyle söyleyeyim; gelinliğime bir ay önce ilk kez bakmaya gittim, kına yapmaya ise kınaya bir ay kala karar verdim. Benimki de pek normal değil tabi :) rahat olmakta iyi değil stresli konular, çünkü hazırlık isteyen süreçler ama bu sebepten mi bilmiyorum her şey öyle güzel gelişti ki... Sonra yine bir kısıtlama gelip, düğün gününe son beş gün kala düğünü, nikah formatına çevirene dek. O zaman da yapacak bir şey yok olabildiğince gerçekleşecek mutlu olmaya bakacağız dedik ve çok şükür ki o günde bizim için harika geçti. 

Evlilik sürecine hemen adapte olabildin mi? Yıllardır klasikleşmiş, ama sormadan da geçilmeyen bir soru vardır “Evlilik aşkı öldürüyor” sen ne söylemek istersin?

Henüz iki ay oldu daha çok yeni… Az önce de belirttiğim gibi her geçen gün öğrenmeye, büyümeye devam ediyoruz. Caner de bana yardımcı olan bir karaktere sahip o nedenle beraber her şey daha da güzelleşiyor. Tabi ki annemin bana sunduğu şekilde rahat olamıyorum (yemekler, ütüler vs derken) başka sorumluluklar da üstlendim haliyle, ama ev ortamını seviyorum ve bu düzende zamanla daha iyi oturacaktır. Yemek konusunda da fena değilim. Bence evlilik aşkı öldürmez. İnsanların birbirine karşı saygı, fedakarlık ve sevgi değerleri değişebiliyor. Ama bu da uzun yıllar beraber olunca birbirini tanıdıktan sonra kolay kolay şaşırtmayan durumlar. Hayatta her şey olabilir o ayrı, ne olursa olsun dürüst olmaktan geçiyor her şey. Güven ve hoşgörü de beraberinde geliyor sanırım. 

Bir mağazan var. Online satışlar yapıyorsun. Bu mağazanın içeriğinde neler var? Senin sayfana girip bakanlar için biraz tüyo verir misin?

Henüz aktif değil aslında ismini değiştirmem gereken bir durum oldu o nedenle şuan bahsetmek pek uygun olmaz, çünkü telif hakkı sebebiyle bana dava açan bir firma oldu ve gogostore ismini değiştirmem gerekti. Halbuki diğer marka ile tek bir harf farklı, isim tamamen aynı değil ürün yelpazesi ve kategoriler birbirinden bağımsız ama maalesef böyle bir sekteye uğrattı bizi bu durum. Şimdi yenilenmesi gerekiyor. 

Gogo Store isminin senin için özel bir anlamı var mı?

Benim yeğenim var Mustafa Kemal. O bana gizem yerine 3 yaşlarından beri Gogo ismini buldu ve hep öyle seslendi. Benim için Gogostore olması bundan kaynaklandı

Acun Ilıcalı’nın yeni kanalı Exxen için tekrardan Sihirli Annem’in çekileceği haberi herkesi çok mutlu etti. Sen bu yeni oluşumun içinde olacak mısın?

Maalesef eski kadro olarak hiçbirimiz yer almıyoruz. 2021 yılına ayak basarken sihirli annemin tekrar başlaması gurur verici. Elbette bizler olalım isterdik ama bu şekilde karar verilmiş, yolu açık olsun.

Bir röportajında iç mimar olmak istediğini söylemişsin. Bu hayalin bir çocukluk hayali olarak mı kaldı?

İç mimar olmak isterdim hep, dekorasyona meraklı bir insandım ailemde öyledir. Yetenek sınavlarına da gireceğim için üniversite sınavlarına hazırlanırken ana dersler dışında bir çizim eğitimi almak gerekiyordu... Bu eğitim sürecinde çizim kursundaki hocalarım yaptığım proje ve çizimlerden, benim mimarlıktan çok endüstriyel tasarıma yatkın olduğumu test ettiler. Ben daha çok ürün odaklı tasarlıyordum. Bir ev çizdiğimiz zaman diğer arkadaşlarım o evi çizip başka bir ev çizimine geçerken ben evin içine mobilya tasarlıyordum ve bundan keyif alıyordum bana oyalanmak gibi gelen bu durum aslında benim yatkın olduğum meslekmiş. Ürün tasarımı, ergonomi, kullanıcı ürün ilişkisi vs… O nedenle buna ağırlık vermem gerektiğini ve iç mimarlıktan daha kapsamlı olduğunu öğrendim. Endüstri ürünleri tasarımı bölümünü yüzde yüz bursla kazandım ve bitirdim. Belki biraz daha düzenim oturunca kendi tasarımlarımı insanlarla buluşturduğum bir platformum olur. Bu yönde fikirlerim var. Şuan biraz daha dijital içerik ürettiğim ve ajansımla beraber güzel işbirliklerine yöneldiğimiz bir dönemdeyim. Hepsi birbirini besleyen meslekler. İnfluencer ve tasarımcı olarak da yürütebilirim belki. 

Uzun zamandır televizyonda seni göremiyoruz. Bir sürpriz yapmayı düşünüyor musun? Yeni sezon için teklifler var mı?

Aslında bu zamana kadar sizlerin bildiği çok güzel projelerden ana karakter olarak teklifler geldi. Ama ben bu sektörle çok küçük yaşta tanıştım ve benim bir yapım var bunu değiştiremem. Sonradan oyuncu olmak istesem bu şekilde olmaması gerekirdi ama küçükken başlayınca ilerde büyüdüğünde nelerin içinde olmak isteyip istemediğini kestirecek öngörüye sahip değilsin. Bazı sebeplerden dolayı kendimi rahat hissetmeyeceğim roller olacağı için reddettim. Bu benim için önemli ve kendime ait karardı ama huzurlu hissetmekte çok daha önemli. Çok güzel projelerdi benimde başladığında izlediğim, ama yer alamadan geçti gitti ve pişman olmadım. Çünkü kendimi iyi tanıyorum. Belki bundan sonra içinde olmak isteyeceğim yönde bir rol olursa neden olmasın.

Oyunculuğun Gizem’in hayatındaki yeri, önemi nedir? Oyuncu olmasaydın sende ne eksik olurdu?

Oyuncu olduğum dönem aktif olarak aslında daha çok 7-21 yaş aralığım. Oyunculuk dışında katalog çekimlerim, dublaj çalışmalarım, reklam çekimlerim de oluyordu. Baya yoğun geçiyordu zaman (özellikle dublaj hala ara ara gidiyorum çok keyif aldığım bir alan). Şuan daha çok kendi içeriklerimi üretip kendi hayatımın yönetmenliğimi yaptığım gerçek karakterimle bir şeyler yapıyorum, Ama oyunculukla başlamak ve hayatımda olması büyük bir şans ve emekti. Yani şuan aktif bir projem olmadığı için eksik kalabilecek her şeyi hayatıma kattığım bir dönemdeyim. Belki o aktiflik süregeliyor olsaydı eksik kalan şeyler olurdu o yoğunluktan dolayı. Ama ben yoğun başlayıp sonra yavaşladığım için o zamanı 20 yaş sonrası buldum diyebilirim. 

Geçtiğimiz günlerde İzmir Depremiyle ülke olarak kalbimizde büyük bir yara açıldı. Sen de Marmara depreminde enkaz altında kalmışsın. Bu büyük deprem çocukluk travmalarını mı tekrarlattı?

Tekrarlattı ama şöyle; psikolojik olarak ben bu sürecin üstesinden geldiğimi düşünüyorum. Anlatmayı sevmiyorum sadece, çünkü benim yaşadığım belki bir başkasının yaşadığı zorluk yanında daha hafiftir.  Hayatımda ölümle burun buruna geldiğim iki andan biridir. Bu beni büyüttü ve aynı zamanda olgunlaştırdı. Aynı anı yaşayıp hatırladığında çok daha kötü hisseden insanlar var hiç kolay değil yaşananları düşününce... İşte bu yüzden bu ağır süreçlerden sonra psikolojik destek ve aile çok önemli ve bu desteğin bir hafta ile sınırlı kalmaması da iyileştirmesi için yeterli olmaz. Hayat böyle bir şey ne zaman nerde başımıza ne gelecek belli değil maalesef, bizde 99 depremini tamamen misafirliğe gittiğimizde ve bir gece kalmaya karar verdiğimizde yaşadık. Kendi evimizde birkaç bardak kırılmışken orada en alt katta bulunan marketin daha büyük olsun diye kolonları iptal etmesi sebebiyle 8 katlı bina tek kata düştü ve babam geriye kalan 10-15 kişinin kahramanı oldu. Resmen o karanlıkta, toz bulutunda herkes ölümle burun buruna gelmişken bir ışık huzmesi görüp takip etmiş ve o yığını kuvvetle itince çıkabilecek bir umut doğdu. O an o da panik halinde kilitlenseydi hiçbirimiz kurtulamazdık diye düşünüyorum. Bizler babam sayesinde kurtulduk ki katlar erimeye başlarken çok acı ki sağ çıkamayanlarımız da vardı... Önce diğer aileleri, insanları çıkardı sonra annemi ve beni o enkazdan çekerken az daha yarılmış olan derin boşluğa düşer gibi oldum kaydım ve son anda tekrar yakaladı kolumdan can havliyle o an çok korkmuştum. Neyse ki sağ salim kurtulduk ve sadece dizim kanamıştı ufak sıyrıklar vardı ama yüzümüz gözümüz simsiyah ve çok susamıştık. Mucize gibi bir andı kurtulmamız. Kalbim İzmir’le attı bu günlerde her saniyesini takip ettim, çünkü neler yaşadıklarını çok iyi hissedebiliyorum belki beş yaşındaydım, ama o sahneler gözümden gitmiyor.

O enkaz altında geçen sürede neler hissettiğini hatırlıyor musun?

Hayatta kaldığımıza, babamın o mücadelesini görmek insanları ve bizi çıkarırken, sonrasında annem ve babamın hala yanımda olduğu görmek yetmişti. O kadar küçüktüm ki ne olduğunu anlayamadım en başta. Allah kimseye tekrarını yaşatmasın. Çok zor... 

Şuan deprem veya herhangi bir doğal afetle ilgili paniğin var mı?

Benim yok ben gayet sakin kalabiliyorum babam bana bunu öğretti; küçükken aşıladı o günden sonra; tedbir alarak, tatbikat yaparak. Ama aramızda en hassas annemdir. O çok panik oluyor, o günlere gidiyor ve sen daha güçlüsün diyor her zaman. 

Şuan hayatından memnun musun? Gizem’in bir günü nasıl geçiyor?

Memnunum. Bu aralar yoğun geçiyor. Hem iş hem hayatına adapte olma aşamasında yeni bir dönemde olduğum için. Sabah erken uyandığımda her şey yolunda gidiyor güne erken başlayıp güzel bir kahvaltı ve kahve sonrası enerjim ve motivasyonum yerine geliyor. 

Bu geçtiğimiz karantina sürecinde hayatına yenilikler kattın mı? Kendinde fark ettiğin veya dönüştürdüğün değişimler oldu mu?

Ben küçüklüğümde hep setlerde olduğum için evde zaman geçirmek bana iyi hissettiren bir durum. Sıkılmam kolay kolay. Karantinada ailemle beraber olduğum için ve evde tadilat işlerine giriştiğimiz için her günüm babamdan bir şeyler öğrenerek geçti. Mutfak ve ev konusunda da annemden çok şey öğrendim. Oyunlar oynadık, filmler izledik, yeni tarifler denedik hep bugün ne yapsak diye diye eğlenceli atlattık bu zor süreci. Ben de üniversite online olunca son dönemimde derslere iyice odaklandım, projelerimi tasarladım sabahlaya sabahlaya (gülerek) ve bitirdim. Dolu dolu geçti benim için. 

Bugün seni anlatacak, Gizem’i tanıtacak bir şeyler söylesen, bu cümleye hangi kelimeler eşlik eder?

Bazen gereksiz boyutta ince düşünen, sevdikleriyle olmaktan beslenen, olumsuzluklara ders çıkarmak gözüyle bakmaya çalışıp olgunlaşmayı seven, çalışmayı, üretmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seven, bazen biraz inatçı bir kız diyebiliriz… Çok teşekkür ederim.